CNN – ‘Türkiye Suriye’ye gücünü gösterecek mi?’
Bir Türk jetinin Suriye tarafından düşürülmesinin ardından bölgede tansiyon gittikçe yükseliyor. Kimilerinin beklediği, kimilerinin de korktuğu gibi Türk hükümeti savaş ilan etmedi, ancak Suriye’yi ‘açık ve mevcut bir tehlike’ olarak ilan ederek angajman kurallarını kaldırdı.
İki ülkenin bu noktaya geliş hikayesi ise oldukça ilginç. Türkiye’nin Suriye ile 550 kilometre uzunluğundaki sınırı, en uzun sınır olmakla beraber çoğu zaman en gergin sınır oldu.Soğuk Savaş sırasında, Suriye Sovyet müttefiki iken Türkiye (halen olduğu gibi) NATO üyesiydi ve sınır mayınlarla döşeliydi. Ayrıca, Beşar Esad ve babası Hafız Esad 80’lerin başından bu yana Türkiye’ye karşı gerilla savaşı sürdüren PKK’yı ve yasadışı Kürdistan İşçi Partisini destekledi. (PKK Türkiye ve ABD’de tarafından terörist bir grup olarak kabul ediliyor.) 1999 yılında iki ülke Suriye’nin PKK ile bağlantısı nedeniyle savaşın eşiğine gelmişti.
Ancak, ilişkiler yeni yüzyılın ilk on yılında şaşırtıcı bir şekilde iyi yönde değişti. 2000 yılında babasının yerine geçen Beşar Esad, Suriye’yi daha dostane ve dünyaya açık bir ülke yapmaya hevesli görünüyordu. Türkiye’de ise , 2002 yılında iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘komşularla sıfır sorun’ eksenli bir dış politika anlayışı vardı. Bu anlayış Türkiye ve Suriye ilişkilerini oldukça geliştirdi. Erdoğan ve Esad yakın arkadaş olurken, iki ülke arasındaki ticaret hacmi arttı ve sınırlar vizesiz giriş çıkışlara açıldı. Sadece iki yıl önce, Türkiye ve Suriye AB’yi model alarak kurulması beklenen Ortadoğu Birliği’nin, çekirdek devletleri gibi görünüyordu.
Ama bu balayı Arap Bahar ile birlikte aniden sona erdi. Türkiye’nin askeri vesayetten kurtularak demokratikleşeceğini iddia eden Erdoğan hükümeti,bölgedeki demokratikleşme hareketlerini de destekledi. Tunus, Mısır ve Libya’da kazanan muhalifler olurken, Suriye isyancılara sert bir şekilde müdahale etti.
Mart 2011’de başlayan Suriye’de gösterilerin ilk ayları boyunca, Türk hükümeti, Suriye’nin barışçıl bir şekilde demokrasiye geçmesi için Esad rejimini ikna etmeye çalıştı. Bu umut yavaş yavaş yerini hayal kırıklığına bıraktı ve Erdoğan Suriye rejiminin barbarlığını ve vahşetini kınamaya başladı. Erdoğan’ın 21 Haziran’da mecliste söylediği gibi, , Esad kendisine reform sözü vermişti ancak yerine getirmedi.
Sonuç olarak, Türkiye hızla Suriyeli muhaliflerin en önemli destekçilerinden biri oldu ve böylelikle muhalif Suriye Ulusal Konseyi Türkiye’de taban bulmuş oldu. Bu arada Türkiye, 15.000 muhalif ve aileleri, için barınma imkanı sağladı.
Ayrıca, kimi kaynaklara göre Türkiye, muhalif askerlerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu’nu desteklemekle beraber askeri yardımda da bulundu. Suriye’nin cevabı ise, daha önce Amerika Birleşik Devletleri, NATO, Suudi Arabistan ve pek çok ülkenin yer aldığı düşman listesine Türkiye’yi de eklemek oldu.
Suriye krizinde Türkiye’nin takındığı tavır ,kimi çevrelerce desteklenirken kimi çevrelerce eleştirildi. Destekçilerin birçoğu Suriye Müslüman Kardeşler’in de içinde bulunduğu muhalif grupla kendilerini özdeşleştiren Sünni muhafazakar kimseler. (Hafız Esad’ın 1982 yılında Hama’ da binlerce Sünni’yi katletmesi, muhafazakar Türklerin, zihninde trajik bir hadise olarak yer etti. Aynı Türkler, Suriye’nin benzer bir zihniyetini sürdürdüğünü düşünüyor.)
İran yanlısı İslamcılar ve laik kesimden pek çok ses ise, hükümeti batılı emperyalistlerin oyununa alet olarak başka bir ülkenin iç işlerine karışmakla suçluyor.
Uçak olayı bütün bunların üstüne geldi. Düşürülen jet silahsız ama Türkiye’nin doğusunda bulunan NATO radar sistemi test etmekle görevlendirilmiş askeri bir uçaktı. Öte yandan, Suriyeli yetkililer uçağın Suriye hava sahasını ihlal ettiği için vurulduğunu iddia ediyorlar.
Türk hükümeti, uçağın yanlışlıkla ve çok kısa bir süre Suriye hava sahasını ihlal ettiğini, ancak hemen uluslararası hava sahasına geri dönmesine rağmen vurulduğunu belirtti. Düşen uçağın iki pilotundan henüz haber alınamadı.
Türkiye’nin tepkisi olaydan dört gün sonra Erdoğan tarafından açıklandı. Erdoğan Suriye’nin kanlı diktatörüne oldukça sert bir tonda Türkiye’nin artık komşusunu açık ve mevcut bir tehlike olarak gördüğünü ve angajman kurallarını değiştireceğini söyledi. Erdoğan ayrıca Suriye ordusunun güvenlik gerekçesiyle dahi olsa Türk sınırına yaklaşmasının, tehdit olarak kabul edileceğini ve askeri müdahalede bulunulacağını belirtti. Aynı gün, Suriye sınırına konuşlanan Türk tankları Ankara’nın ne kadar ciddi olduğunu göstermiş oldu.
Oysa Türkiye’de neredeyse hiç kimse savaş istemiyor. Pek çok taraf, son on yılda Türkiye’nin bölgedeki hakimiyetini “yumuşak güç” olmasına bağlıyor. Bu güç ağırlıklı olarak ülkenin ekonomik gelişimine ve İslam sentezini, serbest piyasa kapitalizmini ve siyasi liberalizmi yansıtan demokratik reformlara dayanıyor.
Ama Türkiye bugün kendi bölgesinde etkisiz hale gelme riskine karşı masaya yumruğunu vurmalı mıdır ? Bu Türklerin son günlerde hararetle tartıştığı bir soru. Öte yandan bu sorunun cevabı da, Suriyeliler için oldukça önemli.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment