Sağlıklı beslenmek ne değildir?
Neredeyse her gıdanın zararlı ilan edildiği günümüzde nasıl beslenmemiz gerektiği tam bir muamma. Daha kötüsü ise zararlı gıdalar sağlığımızdan etmesin derken edindiğimiz beslenme takıntısı ve hayatımıza olumsuz etkileri…
Son yıllarda sağlıklı beslenmeye sıkça vurgu yapılması, çoğumuzu yediklerimiz ve içtiklerimiz konusunda aşırı hassas hale getirdi. Hem ‘GDO’lu ürünler hakkında medyada sıkça yer bulan abartılı haberler hem de uzmanların beslenme konusunda birbirleriyle çelişen tavsiyelerine bir de sayısı her geçen gün artan organik marketler ve organik olduğu iddiasıyla satışa sunulan ürünler eklenince, ne yiyip ne yemeyeceğimize karar vermek adeta eziyete dönüştü. Beslenme, hastalıklara davetiye çıkarmama adına dikkat edilmesi gereken bir konu olsa da, tıp literatürüne kısa zaman önce yeni bir rahatsızlık olarak geçen ‘sağlıklı beslenme takıntısı’, hayatlarımızı sekteye uğratmaya başladı bile. ‘Ortoreksiya’ adı verilen rahatsızlık, sağlıklı beslenmeye çok fazla vurgu yapıyor olmasına rağmen, aynı zamanda neyin sağlıklı, neyin sağlıksız olduğu konusunda ciddi bir kafa karışıklığının da bulunuyor olmasından kaynaklanıyor. Sonuçları ise hem sağlığı hem sosyal ilişkileri olumsuz etkiliyor.
‘Gıdalara karşı oluşturulan fobi yersiz’
Çoğumuz bize dayatıldığı gibi formda, genç ve sağlıklı görünmek için beslenmemize gereğinden fazla zihinsel mesai harcıyoruz. Bu durum hastalık boyutuna ulaştığında kişi, sağlıklı beslenmeyi hayatının temel hedefi haline getirebiliyor. Sağlıklı beslenme kavramına yüklenen anlam ise kişiden kişiye farklılıklar gösteriyor. Kimi sadece organik ürünler tüketerek sağlığını koruduğuna inanırken, kimi et ürünlerinden uzak durmayı tercih ediyor. Kimileri de etin yanı sıra her türlü hayvansal üründen uzak durup vegan diyeti uygulayarak sağlığını koruyacağına inanıyor. Amerika’da sağlıklı beslenme takıntısının yüzde 10’ları bulduğu söylenirken, Türkiye’de bu konuda henüz bir araştırma yapılmadığından net bir oran verilemiyor. Ancak beslenme uzmanlarının çoğu, kendilerine obezite ve bulimiya gibi şikâyetlerin yanı sıra, sağlıklı beslenme takıntısıyla başvuranların da arttığını açıklıyor. Bu takıntıya sahip kişilerin problemi ise alışılanın aksine kilolarıyla ilgili değil. Zaten çoğu, organik ürün tüketmeyi ve çok katı kurallarla beslenmeyi alışkanlık haline getirdikleri için normal kiloya sahip oluyor. Uzmana başvurmalarındaki neden ise daha sağlıklı olabilmek.
Uzman diyetisyen İpek Ağaca Özger, sağlıklı beslenmek için kendisine başvuranların çoğunun ideal kilosunda olduğunu söylüyor. Sağlık programlarının ve beslenme kitaplarının da etkisiyle insanların alarma geçtiğini belirten Özger, “Organiğe özendirme strese yol açıyor. Bu da beslenme takıntısına neden oluyor ve kişi zararlı olduğuna kendini inandırdığı gıdaları kesinlikle tüketmiyor. Yediği şeylerin kalorisini sürekli hesaplıyor. Ya dışarıdan hiç gıda almıyor ya da alacağı ürünün içindeki her şeyi tek tek okuyor. Kontrol edemeyeceği şeyleri de kontrolünde tutmaya çalışıyor. Ortoreksiya bu yönüyle aslında psikolojik temelli bir hastalık.” diyor. Her besinin kendine has özellikleri olduğunu anlatıyor Özger: “Hiçbir besin için sağlığa çok yararlı ya da çok sakıncalı ifadesi kullanılamaz. O yarar ya da zararı yalnızca ölçü belirler. Ancak insanlarda bazı gıdalara dair anlamsız bir fobi oluşturulmuş durumda.” Üstelik belirli gıdaların alımı tamamen kesildiği takdirde beden vitamin, mineral ve besin öğeleri yetersizliği yaşayabiliyor. Bu da uzun vadede problemlere neden oluyor.
‘Yaşlanma ve ölüm korkusuyla yemiyoruz’
Psikolog Serap Duygulu’ya göre, sağlıklı beslenme takıntısının yaygınlaşmasında yalnızca medya ve bu işten kazanç sağlamaya çalışan gıda sektörü değil, bireysel kaygılar da etkili. Daha uzun süre genç görünebilmek ve yaşayabilmek için ne şekilde beslenmemiz gerektiğine hastalık boyutunda kafa yorabiliyoruz. Beslenme takıntısına sahip kişilerin bir diğer ortak özelliği de beslenme şekillerini kendilerini daha temiz, saf, hatta ruhani hissettirecek bir yol olarak görmeleri. Nitekim bu rahatsızlıktan muzdarip olanlar, beslenme alışkanlıklarına ne kadar sağdık kalırsa, kendilerini o kadar erdemli hissediyor, o ölçüde değer veriyor. Ayrıca takıntı ileri boyutlara ulaştığında kişi sağlık adına dışarıda yemek yemediği, sadece belirli saatlerde yemeye kendini şartlandırdığı ve günün önemli bir zamanını sağlıklı beslenme hakkında konuşmaya ayırdıkları için sosyal ilişkileri de sekteye uğruyor.
Bu noktada uzmanların tavsiyesi hepsinden önce, sağlıklı beslenme hakkında söylenen her şeye kulak asmamak. Çünkü yararlı olduğu iddia edilen ve bu nedenle aşırı miktarda tüketilen besinler hakkında bir süre sonra tam tersi bir iddialar ortaya atılabiliyor. Ya da herkesin metabolizması birbirinden farklı özellikler taşıdığı için birine iyi gelen, diğerinde aynı etkiyi göstermeyebiliyor. Bu nedenle kişinin herhangi bir rahatsızlığı bulunmuyorsa, her besinden aşırıya kaçmadan tüketmesi tavsiye ediliyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment