[Haber Yorum] Amerikalı Anneler

[Haber Yorum] Amerikalı Anneler

16. ABD Başkanı Abraham Lincoln “olduğum veya olmayı arzu ettiğim herşeyi melek anneme borçluyum” diyor. Her koşulda bizi karşılıksız seven ilk öğretmenimiz, annelerimizin hayatımızdaki rolünün önemini vurgulayan bunun gibi bir çok söze rastlamak hiç de zor değil!

 

Annelik kadını bir taraftan kişisel hayatını fedaya zorlayan ama  bir taraftan da derinleştirerek zenginleştiren,  ömür boyu süren bir tahütname adeta.  Ne  tatil ne  emeklilik bilen tam zamanlı bir iş.  Çocuk sahibi olmak sadece fikir olarak bile potansiyel annenin hayatını değiştirmeye yetebiliyor. Kadın hamuruna sevgi katılıp da anne olma mertebesine erince artık geri dönüşü olmayan bir maceranın içinde buluyor kendini. Annelik serüveninde sanki upuzun bir lunapark treni (roller coaster)  içinde kah  bulutlara yükseliyor sevinçle, kah dibe vuruyor hüzünle.  Her şeyi iki kez düşünür oluyor. Bir kez kendisi, bir kez  de çocuğu için. Daha hamileliğin ilk günlerinde kavrıyor anne niçin cennetin  ayakları altında olabildiğini!

 

Geçenlerde, New York’ta Michelle Obama’nın katıldığı bir etkinlikteydim. Konuşma vakti gelip çattığında  Bayan Obama orada başkanın eşi sıfatıyla bulunmasına ve aynı zamanda çok başarılı bir avukat olmasına rağmen sözlerine  kendini öncelikle iki kız çocuk annesi diye tanımlayarak başladı. Güçlü konuşmasının ana temasını  ise aile ve kadının aile içindeki önemli rolü oluşturdu. Gelişmiş ve güçlü bir toplum olabilmek ve bunun devamlılığını sağlayabilmek  içinse  hükümetin ailenin temel taşı olan anneleri, yaşamın her boyutunda desteklenmesi gerektiğini vurguladı.

 

Bir ay önce Demokrat Partili stratejist, Hilary Rosen, CNN’deki “Anderson Cooper 360 Derece” adlı programda Cumhuriyetçi başkan adayı Mitt Romney’nin eşi, beş çocuk annesi Ann Romney için , ” hayatında bir gün hiç çalışmamış “diyince ortalık karışıverdi. Zavallı Rosen, ABD’nin her iki partisinden de sert esen rüzgarlar altında kaldı. Bazı feministlerin  desteğini alabildiyse de  Rosen’in sözleri her iki tarafca da  ağır bir şekilde eleştirildi. Hatta Başkan Obama “Her anne çok çalışır ve her kadın saygıyı hak eder ” diyerek; Michelle Obama da “Anne olmak en zor iş ” diye Twitter mesajı göndererk tartışmaya katıldılar. Sonunda Rosen sözlerinin yanlış anlaşıldığı vurgulayarak Ann Romney’den  özür diledi de konu kapandı.

 

Anneliği ABD’de tatdığım ve çocuklarımın kendilerini burada göçmen ve Türkiye’de turist gibi hissetmemelerini sağlamayı hedef koyduğum için olsa gerek kendimi çocuk yetiştirme konusunda sık sık iki ülkenin kültürel değerleri arasında yolculuk ederken buluyorum. Bazen Türk arkadaşlarım bana “Sen de iyice Amerikalı oldun” diye takılıyor. Bazen de Amerikalı arkadaşlarım beni “Türk kafalı” olarak tanımlıyor. Bense çocuklarım huzurlu, mutlu ve sağlıklı olduğu sürece bu esprileri hiç dert etmiyorum. Mutlaka her iki tarafın da artıları ve eksileri var. Öyleyse iki çocuğumun güzel hatrı için neden her iki kültürden de faydalanmayayım?

 

Çalışan anne olmak çok yorucu. Kariyerinden vazgeçmek istemediği gibi mutlu aile yaşamını da riske atmaktan kaçınan  anne adeta ip üstünde gezen sirk cambazı misali bıçak sırtında yaşamayı öğreniyor. Çalışırken çocuklarıyla ilgilenememenin  ezikliğini,  çocuklarıyla birlikteykense yetiştilmesi gereken, tamamlanamamış işlerin endişesini ve iki taraflı yiyip bitiren suçluluk duygusunu doya doya hissederek yaşamayı öğreniyor. Bu med-cezirin sıkıntısını kaldıramayan kimi anneler Bayan Romney  gibi kariyerlerinden vazgeçebiliyor.  Ama genele baktığımızda Amerikalı anneler, çoğunlukla annelik ve kariyer arasında ezilip kalmamak için hak arayışlarını tutarlı ve istikrarlı bir şekilde sürdürüyorlar. ABD’de aile içinde kadının öneminli rolünü, iş ve toplum hayatında da yerini korumaya yönelik çalışan bir sürü örgüt var.

 

Ayrıca, Amerikalı annelerin çocuk eğitiminde takındıkları kimi tavırlarını da ornek almak gerektiğine inanıyorum. Lütfen, Türk anneler bana kızgmasın ama bizler kimi zaman annelik yapacağım derken çocuklarımızın üstüne aşırı düşerek onları bunaltabiliyoruz, maalesef!

 

ABD’de herhangi bir çocuk partisine gitsem elinde bir kaşık veya parça yiyecekle çocuğunu beslemek için kovalayan, Türk anneleri kolayca tanıyabiliyorum! Oysaö  Amerikalı anneler çocuklarına bir birey olarak yaklaşıyor  prens ve prensesmiş gibi davranmıyor. Daha bebeklerini kucaklarına aldıkları anda ona bir yetişkinmiş gibi konuşmaya başlıyor ve  her konuda açıklayıcı olmaya özen gösteriyorlar.  Amerikalı çocuklar çok daha erken sorumluluk yüklenmeye başlıyor . Üç sihirli kelimeyi “lütfen” “teşekkür ederim ” ve ” özür dilerim” demeyi küçücükken doğal olarak öğreniyorlar ve yerli yerice kullanabilme yetisini erken yaşlarda kazanıyorlar.

 

Okul öncesi çağındaki üç dört yaşındaki Amerikalı bir çocuk, kendi sırt çantasını taşımasının  annesinin değil onun sorumluluğu olduğunu daha o yaşta kavrıyor. Çocuklar kendi yataklarını yapmaya, ev işleri için ebeveynlerine yardımcı olmaya ,  yemekten sonra tabaklarını sıyırıp makinaya koymaya erkenden başlıyor. Böylece  kendine bakabilmeyi, kendine yetmeyi ve bağımsız olmayı minicikken öğreniyorlar. Bu da  yetişkinlik dönemine daha hazırlıklı, daha donanımlı başlamalarını sağlıyor.

 

Bazılarınız, anneleri Türk ve Amerikalı diye sınıflandırmayı yersiz ya da yanlış bulmuş olabilir. Konuyu  klişeler üzerinden ele aldığım ve her iki tarafta da  bazı istisnaların olabileceği de söylenebilir. Doğrudur da! Ben sadece kimi zaman görmezden geldiğimiz kimi gerçeklere bu yolla dikkat çekmek istedim ve herhalde pek de fena etmedim. Ne dersiniz?

Anneler gününüz kutlu olsun!

 


Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.