Keşke öğretmenler de filmlerdeki gibi olsa
Keşke öğretmenler de filmlerdeki gibi olsa
Öğretmenlik zor iş. Öğretmenliği sadece işten ibaret görmemek ise çok daha zor. Okulların açılmasına kısa bir süre kalmışken tüm öğretmenlerin başucu etmesi gereken filmleri derledik.
Okulların açılmasına sayılı günler kaldı. İlkokuldan üniversiteye kadar birçok öğrenci, yeni eğitim dönemi için hazırlıklarını neredeyse tamamladı. Öğrencilerin yanı sıra bir de öğretmenler var tabii. Onlar yeterince hazır mı peki yeni döneme? Aslına bakarsanız öğretmenler hazırlıklarına eğitimle ilgili filmleri de ekleyebilirler. Zira binlerce sayfalık bir kitabın veremeyeceği bilgileri iki saatte anlatan filmler var. Öğretmenlerin başucu etmesi gereken filmleri derledik.
Yerdeki Yıldızlar (Taare Zameen Par, 2007)
Bir öğretmenin öğrencisini her yönüyle tanıması oldukça önemli. O öğrencinin hayatını şekillendirmesinde belki de hayati bir role sahip. ‘Yerdeki Yıldızlar’ işte tam da bu noktaya parmak basan bir film. Yaramaz, kavgacı ve tembel bir öğrenci olan Ishaan sürekli sınıfta kalır, herkes tarafından dışlanır ve dersler hiç ilgisini çekmez. Kendi hayal dünyasından dışarı bir türlü çıkamaz. Normal şartlarda belki de hepimizin başarısız olarak niteleyeceği bir öğrenci olan Ishaan’ın bir de resim öğretmeni vardır. Sürekli ‘Bu çocukta bir şeyler var ama ne?’ diye sorgulayan, içindeki cevheri görmek için elinden geleni yapan öğretmeni. Dünya üzerinde eğitimle uğraşan herkesin izlemesi gereken bir yapım ‘Yerdeki Yıldızlar’.
Kara Tahta (Takhte Siah, 2000)
Öğretmenliğin sadece sınıfta yapılmayacağını anlatan bir İran filmi. Sırtlarına bağladıkları kara tahta ile öğrenci arayan gezici öğretmenleri ve yaşadıkları zorlukları insanın yüzüne çarpıyor. Bölgede yaşanan savaşların ortaya çıkardığı yıkımla öğretmenlerin nasıl yüzleştiği anlatılıyor. Öğretmenlerin sırtlarında taşıdıkları kara tahtaların tek işlevi ise öğrencilere ders vermek değil, birer kalkan ve sığınak da olabilmek. Öğretmenler açısından bir şükür vesilesi olarak okunabilir ‘Kara Tahta’. Gösterime girdiği yıl Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülü aldığını da ekleyelim.
İki Dil Bir Bavul (2008)
Film, üniversiteden yeni mezun olmuş ve çok uzaklarda bir Kürt köyüne atanmış Emre öğretmenin geçirdiği bir yılı anlatıyor. Emre öğretmenin konuştuğu tek dil Türkçedir fakat öğrenciler Türkçe bilmez. Orada geçirdiği süre boyunca kendisini farklı bir kültür içindeki yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle yaşadığı iletişim problemlerine hep beraber tanık oluyoruz. Öğretmenliğin aynı zamanda sabır işi olduğunu bir kez daha anlıyoruz. İki Dil Bir Bavul’un Uluslararası Ortadoğu Filmleri Festivali’nde En İyi Ortadoğu Belgeseli Ödülü başta olmak üzere pek çok ödül kazandığını da belirtelim.
Ölü Ozanlar Derneği (Dead Poets Socıety, 1989)
Ölü Ozanlar Derneği, eğitimi konu alan filmler arasında en meşhuru. Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Robin Williams’ın kendine has bir öğretmen portresi çizdiği film, kalıplaşmış öğretmen profilinden oldukça farklı. Öğrencilerine ders kitaplarını yırtıp atmalarını, kalıplaşmış düşüncelerden uzaklaşmalarını ve hayatı dolu dolu yaşamalarını öğütleyen bir öğretmen var filmde. Birçok ödül kazanan film, gençlere öğretmen olma sevdası da aşılıyor aynı zamanda.
Canım Öğretmenim (Monsieur Lazhar, 2011)
Ömrümüzün önemli bir kısmını eğitim dönemlerinde geçirdiğimizi göz önüne alırsak öğretmenlerin hayatımızda ne kadar çok yer tuttuğunu daha iyi anlarız. Öğretmen-öğrenci ilişkisini olağanca sıcaklığıyla beyazperdeye yansıtan Canım Öğretmenim de bu minvalde anılması gereken bir çalışma. Filmin kahramanı Lazhar, ailesinin başına gelen kötü olaylardan sonra Cezayir’den mülteci olarak Kanada’ya gelir. Gazetedeki ilanlarda gördüğü öğretmen arayan bir okula başvurur ve kabul edilir. İlerleyen süreçle beraber devraldığı sınıfla çok iyi bir ilişki kuracaktır. Motomot bir öğretmen olmaktan sakınan Lazhar’ın öyküsünden ibret alacak birçok öğretmen vardır eminiz.
Kopma (Detachment, 2011)
Bazı filmler vardır, izledikten sonra yüreğinizden bir şeylerin kopup gittiğini hissedersiniz. ‘Kopma’ ismiyle müsemma bir film. Amerikan rüyasıyla boyanan gözlerin bir nebze olsun açılmasına yardımcı oluyor. Polyannacılık oynamıyor, eğitim dünyasında ve okullardaki gerçekleri en etkili şekilde, izleyicinin kucağına bir bomba bırakır misali yansıtıyor beyazperdeye. Her ne kadar karamsar bir film olarak görünse de Henry Barthes gibi öğretmenlerin varlığıyla az da olsa umudun yeşermesini sağlıyor izleyicinin yüreğinde. Barthes umutsuzdur, ama yalnız değildir. Ve yalnız olmaması, aslında umudun ta kendisidir.
Koro (Les Chorıstes, 2004)
Hikâye, erkek çocukları için eğitim veren bir yatılı okulda geçiyor. Disiplin delisi bir müdür olan Rachin ve çocukları anlamak için elinden geleni yapan öğretmen Mathiue arasında geçiyor film. Mathieu, müdürün görüşlerine inanmaz ve en iyi bildiği şey olan müzik aracılığıyla öğrencileriyle bağ kurmaya çalışır. Okul içinde bir koro kurar ve olanlar olur. Klasik ve disipliner eğitim anlayışının reddiyesi olarak okunur bu film. Öğretmenleri ve öğretmen adaylarının arşivinde mutlaka bulunması ve ara ara izlenmesi şart.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment