Duygusal sermayenizi evlilik öncesinde tüketmeyin!
Söz ve nişanlılık süreci, yeni kurulacak yuvalar için güzel bir başlangıç. Ancak daha yolun başında kıyılan dinî nikâh akdi ve gereksiz yere uzatılan tanışma süreci, yuvanın huzurunu bozabiliyor. Zira evlilik öncesi tüketilen duygusal sermaye de ömür boyu sürecek aile hayatını yavan bırakıyor.
Bahar ve yaz ayları, birçok kişi için evlilik mevsimi demek. Hem havaların güneşli olması hem de tatil sebebiyle düğün merasimleri bu dönemde artış gösteriyor. Sözlü ya da nişanlı çiftleri, yuva kuracak olmanın heyecanı sarmış durumda. Kimisine göre çarçabuk geçen söz dönemi, kimisine göre “Ne zaman geçecek bu günler ve biz evleneceğiz” sabırsızlığı içinde uzayıp gidiyor. Uzmanlar, söz dönemi 2, nişanlılık dönemi 3 ay olmak üzere toplamda en fazla 5-6 ay içinde yuva kurmayı öneriyor. Zira uzayan evlilik öncesi dönem, insanların sabrını zorlayarak evlilik içinde tatmin edilmesi gereken duyguların tüketilmesine yol açıyor.
Çiftlerin birbirini tanıma ve evlilik süreci olan nişanlılığın uzatılması durumunda duygusal sermayenin tüketildiğini aktaran sosyolog Yrd. Doç. Mehmet Ali Balkanlıoğlu, gençlerin bu dönemde bazen çok yakın ilişki kurup, evli çiftler gibi birçok duyguyu deneyimlemek istediklerini söylüyor. Balkanlıoğlu, gün içinde çok fazla telefon veya internetten yapılan görüntülü görüşmelerin, sık sık buluşup bir yerlere gitmenin, her anı fotoğraflayıp sosyal medya üzerinden paylaşmanın evlilik öncesi duygusal sermayeyi azalttığını vurguluyor. “Çiftler evlenip de aynı evde yaşamaya başlayınca birbirleri için büyü bozulmuş, birer kül kedisine dönüşmüş, sevginin doğasındaki heyecanı yitirmiş olabiliyorlar.” diyen sosyolog, bu durumun evliliğin kalitesinde ciddi manada bir düşüşe yol açtığını kaydediyor. Eski evliliklerde duygusal sermayenin daha iyi korunduğunu ve bunun evlilikte mutluluğa olumlu yansıdığını söyleyen Balkanlıoğlu, değişen dünya koşullarında ilişkilerin de lakayt bir hal aldığını ifade ediyor.
Uzman aile terapisti Nazlı Özburun ise söz veya nişan döneminde kıyılan dini nikâha dikkat çekiyor. Bu nikâhın gençlerde “Ne de olsa birbirimize helaliz.” anlayışıyla birçok hataya kapı araladığını belirten Özburun, bu dönemin insanlar için birbirlerini tanıma ve ilişkilerini test etme süreci olduğunu, asla evlenmiş hükmünde olmadığını vurguluyor. Bu anlamda evlilik öncesi dini nikâhı sakıncalı bulduğunu aktaran uzman, “Söz ve nişan sürecinde çiftler kendilerini ve niyetlerini, ilişkilerinin kalitesini sorgulamalı.” diyor. Toplumda 5-6 yıl nişanlı kalmış çiftlerin olduğunu belirten Özburun, “Sonra bu gençler ayrıldığında tıpkı evli çiftlerin yaşamı gibi bir dizi deneyimi geride bırakıyorlar. Bu durum da onlarda ciddi anlamda olumsuz etkilere yol açıyor. Çoğu insanda söz ya da nişanı bozulan genç kızlara karşı hatalı bir bakış açısı var. Bu dönem aynı zamanda ailelerin tanışması açısından da kritik bir öneme sahip.” ifadelerini kullanıyor. Nazlı Özburun, şu tavsiyelerde bulunuyor:
“Mümkünse önce ev içinde değil, dışarıda bir kafede ailelerin birlikte çay içmesi uygun olur. İlk karşılaşmanın belli bir resmiyetin olduğu ev dışı bir ortamda gerçekleşmesinin avantajları var. Kimi zaman sadece aile için değil, gelin ve damat adayı için de sürpriz bir karşılaşma olan aile buluşmalarında tarafların birbirlerinden herhangi bir durumu gizlemeden, açıkça kendilerini tanıtmaları gerekiyor. Daha sonra öğrenilen hayati bilgiler tarafların birbirine olan güvenini zedeliyor.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment