Mutlu evliliğin sırrı
Evlilik, heyecanların canlı tutulması gereken bir kurum. Fakat akşam ya erkek eve gergin geliyor ya da kadın aynı şekilde eşini sıkıntıyla karşılıyor. Bu durumsa en çok çocukları etkiliyor ve bu ailelerde birbirine tahammülsüzlük her geçen gün artıyor.
Hemen herkes mutlaka bir komşunun tartışmasına şahit olur. Duvarları delip gelen sesler şöyledir: “Sabahtan akşama kadar evi temizledim, sana yemek yaptım. Sen girer girmez bağırıp çağırıyorsun.” Erkek, “Ben yemek değil, güler yüz bekliyorum.” yanıtını verince kadın, “Gülecek moral mi bıraktın?” ifadeleriyle tek suçun kendisinde olmadığını vurgular.
Eşlerin ve ailelerin uyumu, ortak paydaların çokluğu gibi unsurlara önem verilerek uyumlu bir evlilik kurulmuş olsa da saadetin devamı için kimi zaman bunlar yetmiyor. Mutluluktan havalara uçarak kurulan birçok yuva, eşler yeterli emeği sarf etmeyince zamanın yıpratıcılığına karşı duramıyor. Bunda eşlerin birbirine yeterli vakit ayıramaması ve devam eden işlerle monotonlaşması da etkili oluyor. Maalesef eşler; günlük hayattaki zorlanmaları, kendilerini üzen şeyleri, ihtiyaçlarını, beklentilerini birbirlerine doğru şekilde ifade edemeyebiliyor. İfade ettiklerindeyse şikâyet olarak algılanabiliyor ve bu durum kısır döngü gibi devam ediyor.
Kadının ev dışında bir işte çalışması, alışılmış rollerin dışına çıkılmış olması nedeniyle sorunu daha da çapraşık hale getirse de genelde asıl sorun kadının çalışması da olmuyor. Bu eşler her ne kadar işlerinden dolayı yorulduklarını söyleseler de onları yoran, strese sokan işin yoğunluğu değildir. İlişkilerindeki heyecanı canlı tutamama, birbirlerine gülen gözlerle bakamama ve sevgi dolu ifadeler kullanamamadır. Bu da eşlerin ruh ve beden sağlığının yanında iş ve sosyal hayata uyumlarını da bozar.
Sağlıklı iletişim için bunlara dikkat!
Sağlıklı bir iletişim için öncelikle eşler birbirinden mükemmellik beklemeyip olduğu gibi kabul etmeli, sevgilerini her fırsatta ifade etmelidir. Eşler bir çift kanat, bir çift kol, bir çift kol düğmesi gibi hem ayrı ayrı işlevlerini sürdürebilen fakat ancak bir aradayken birbirini tamamlayan bir bütünün iki yarısıdır. Akşam bir araya gelen aile üyeleri, birbirlerine yeniden kavuşmayı sıradan basit bir hadise olarak görmeyip kazaların, hastalıkların, ölümlerin hayatın gerçekleri olduğunun bilincinde olmalı. Sevdikleriyle de yeniden bir arada olmanın önemini ve mutluluğunu yüreklerinde hissederlerse bu onların hal ve hareketlerine de yansır. Eşler iş dönüşü birbirlerine ne kadar güler yüzlü davranır, kendilerinin dışında gelişen sıkıntıları bir kenara bırakırsa, evlilikleri de sağlıklı ilerler.
Eşler, aşırı verici olup aynı fedakârlığı karşıdan beklemekten kaçınmalı. İhtiyaçlar doğru ifade edilmeli. Hoşgörülü olunmalı ama önemli problemleri görmezden gelmemeli, bardağı taşıran son damlayı beklememeli, en acilden başlayarak çözüm için sıraya koymalı. Çözüm esnasında da geçmişte yaşananlara takılıp kalınmamalı, o anki probleme odaklanmalı. Eşler her ne kadar mesleklerinde başarılı olsalar da ailelerini mesleklerinin önünde tutmalı. Akraba, komşu, dost ve arkadaşlarla zaman zaman karşılıklı ziyarette bulunmak aile üyelerinin günlük hayatın zorlanmalarına karşı dayanıklı kılar. İnsanlığa faydalı olmak adına ortak bir amaç sahibi olmak da aile üyelerinin birbirine bağlılıklarını artırır.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment