Hiperaktif çocuklara ‘yapma’ demek çözüm değil
Dr. Obengül Ejder ile öğretmen, aile ve uzman işbirliği ile tedavi edilmesi gereken bu hastalıkla ilgili merak edilen hakkında konuştuk. Aile ve Evlilik Terapisti Dr. Obengül Ejder, “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) aşırı hareketlilik, kısa dikkat süresi ve ataklıkla (yetersiz dürtü kontrolü) karakterize bir bozukluktur. DEHB’nin İlaç tedavisini Çocuk ve Ergen Psikiyatrlarının, Aile terapisini ve Bilişsel davranışçı terapiyi ise psikoterapistlerin yapması gereklidir” uyarısında bulundu.
YERLERİNDE RAHAT DURMAZLAR
DEHB’nin temel özelliklerinin, dikkati vermede ve sürdürmede güçlük, benzer gelişim düzeyindeki çocuklara oranla aşırı hareketlilik ve ataklık olduğu vurgulayan Ejder, “Hiperaktivite, yerinde rahat duramama, gerektiği zamanlarda yerinde oturamama, uygunsuz ortamlarda koşuşturma ya da eşyalara tırmanma, “motor takılmış gibi” sürekli hareket halinde olma tarzında kendini gösterir. Bu durumdaki çocuklara sadece ‘yapma’, ‘etme’ demek de çözüm değil. Bu konuda ailelerin izleyeceği yaklaşım tedavide büyük önem taşıyor” ifadelerine yer verdi. Ejder, hiperaktiviteye çoğu zaman dikkat eksikliğinin de eşlik ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Dikkat eksikliği, bir konuya yoğunlaşmada güçlük, verilen görevleri tamamlayama, sınırlı dikkat zamanı ve dikkat dağınıklığı belirtileri ile kendini gösterir. Bu bozukluğu olan çocuklar ayrıntılara karşı dikkat eksikliği gösterir, okul ve diğer ödevlerinde birçok hatalar yaparlar. Çalışmalarını plansız, düzensiz ve karmakarışık bir biçimde sürdürürler. Oyun ve benzeri etkinliklerde dikkatlerini uzun süre toplayamazlar, başladıkları işleri tamamlamakta zorlanırlar. Sanki akılları başka yerdedir ya da söylenenleri dinlemiyor ya da duymuyor görünümü verirler. Sıklıkla tamamlanmamış bir etkinlikten diğerine geçerler. Kendilerine verilen okul ödevi ya da herhangi bir iş üzerinde belirtilen ve beklenilen bir biçimde çalışamaz, ödevlerini bitiremezler.”
OKUL BAŞARISINI ETKİLİYOR
Bu tür bozukluklarda ilaç tedavisini çocuk ve ergen psikiyatrlarının, aile terapisini ve bilişsel davranışçı terapiyi ise psikoterapistlerin yapması gerektiğinin altını çizen Öğr. Gör. Dr. Ejder, “DEHB çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları bölümlerine yapılan başvuruların en sık nedenlerinden biridir. Tedavi edilmediği takdirde, belirtileri çocuğun eğitim ve yaşantısının hemen her alanını olumsuz etkilemekte, yoğun ruhsal, sosyal ve okul sorunları ortaya çıkmaktadır” diye konuştu. Konuyla ilgili anne-babalara verilen eğitimden de bahseden Ejder, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu eğitiminde DEHB hakkında ve çocuğa tutumlar konusunda ailenin bilgilendirilmesi amaçlanır. Burada anne ve babalara çocuklarına uygun disiplin ve tutarlı davranılması öğretilir. Aşırı hoşgörülü veya aşırı cezalandırıcı tarzdaki yaklaşımlardan kaçınmalıdır. Ailenin ve öğretmenin bilgi sahibi tanı ve tedavi bir ekip işidir. Bir sorun olup olmadığına ilişkin bir profesyonel girişimi, öğretmen ve ana-baba görüşlerinden hareketle danışmalar yapmalıdır. Daha sonra da çocuğu bir çocuk psikiyatrisine sevk etmesi gerekir.” Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun sadece okul öncesi ve okul çağında değil yaşam boyu devam eden bir hastalık olduğunu ifade eden Ejder, “Hiçbir psikolojik test, ölçek, kan tahlili veya radyolojik inceleme (bilgisayarlı tomografi, EEG, manyetik rezonans ve diğerleri) DEHB’nin kesin tanısını koymaya yeterli olmaz. Fakat belirtileri araştırmak için bazı soru formaları ve testler tanı koymasına yardımcı olabilir. Bu testler çoğu zaman anne-baba ve öğretmenler için hazırlanmıştır” dedi.
ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
DEHB’nin erkeklerde görülme sıklığının kızlara oranla daha fazla olduğunu belirten Öğr. Gör. Dr. Ejder, “Kızlarda DEHB’nun daha çok dikkatsizlik ve bilişsel zorluklarla seyretmesi, ataklık ve saldırgan davranış sorunlarının daha az olması nedeniyle, gözden kaçtığı ya da önemsenmediği düşünülmektedir. Erkeklerin saldırganlık, ataklık ve davranım bozukluklarını daha sık göstermeleri nedeniyle polikliniklere getirilmeleri daha sık ve erkendir” ifadelerini kullandı. Ejder, günümüzde her 100 çocuktan 3-5’inde hiperaktivitenin görüldüğünü kaydetti. DEHB’ya ilişkin belirtilerin değişik yaşlarda farklı görüntüler sergilediğinin altını çizen Ejder, “Elde edilen bilgilerin çoğu ilkokul çocuklarına ilişkindir. Daha küçük ve daha büyüklere yönelik veriler azdır. Ancak anne-babalar, emekleme yıllarında bile çocuğun kurulmuş motor gibi sağa sola hareket ettiğini ifade ederler. Hatta bazı anneler çocuklarının anne karnında bile çok hareketli olduğunu belirtirler” şeklinde konuştu. Dr. Ejder, yoğun bir katılımın olduğu seminerin sonunda, konuya ilişkin soruları da yanıtladı.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment