Çocuklarda geniz eti ve bademcik sorunları nasıl çözülür?

Çocuklarda geniz eti ve bademcik sorunları nasıl çözülür?

Özellikle çocuklarda baş gösteren öksürük, burun tıkanıklığı, gece horlaması, nefes alma güçlüğü, iştahsızlık, kusma, karın ağrısı gibi şikâyetler sonucu hastanelere akın eden anne babalar, geniz eti problemi şokuyla karşılaşıyor. Bu tür solunum yolu şikâyetiyle gelen çocuklara birkaç kez uygulanan ilaçlı tedavilerden başarılı bir sonuç alınamadığında, geniz eti veya bademciklerin cerrahi müdahale ile aldırılmasının önerilmesiyle ne yapacağını bilememenin çaresizliğini yaşayan anne babalara yeni bir umut doğdu.

 Akupunktur Uzmanı Dr. İsmail Maraş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, önemli bir ayrıntıya dikkat çekti. Konuya, yaklaşık 25 yıllık klinik tecrübe ve deneyimiyle baktığını anlatan Maraş, şöyle konuştu: “Burada gördüğümüz bir gerçek var. Bundan 15-20 sene öncesinde, çocuklarda şimdiki gibi orta kulak iltihaplanmaları, gece horlamaları, nefes alma güçlükleri, karın ağrısı, iştahsızlık gibi durumlar pek sık görülmezdi. Bu tür şikâyetler olduğunda ilaçlı tedavi sonuç verir ve ameliyat seçeneğine bu kadar çok ihtiyaç duyulmazdı. Bu gerçeğin altını çizdikten sonra biz, günümüzde ameliyatın bu kadar çoğalmasını tartışmadan önce bu tür şikâyetlerin niçin artış gösterdiğine ve niçin ilaçlı tedaviyle sonuç alınamadığına odaklanmayı herkes adına daha yararlı buluyoruz.”

Günümüzde özellikle metropollerde alerjinin çocuklar başta olmak üzere insanları gizli açık bu tür şikâyetlere maruz bırakmaya başladığına dikkat çeken Dr. İsmail Maraş, şunları söyledi: “Bugün bütün tıp otoriteleri bu konuda hemfikirdir ki günümüz insanı kendini doğal hayat şartlarından olabildiğince uzaklaştırıp kendisini kendi kurguladığı modern hayatın içinde adeta bir serada yaşar gibi yaşatmaya mahkûm etmiştir”

VÜCUDU DOĞAL HALİNE HİÇ BIRAKMIYORUZ

Özellikle büyükşehirlerde insanın yaşadığı her yerin steril ortam olmaya zorlandığını belirten Maraş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Satın aldığımız ürünler steril ambalajda el değmeden hazırlanmakta; evimiz, ofisimiz, araçlarımız mikroplara karşı steril edilmekte; marketlerde restoranlarda eczanelerde hijyen adına tek kullanımlık plastik tabak, çatal, bardak kullanılmaktadır. Tezgahtarlar bile steril eldiven giymek zorundadır. Bütün bu yaklaşımlarda amaç vücudu mikroplara ve bakterilere karşı korumaya çalışmaktır. Bununla da kalmayıp en ufak bir öksürükte, en ufak bir ateşlenmede, en ufak bir boğaz veya karın ağrısında kendimizi hastanede bulmaktayız.”

Vücudumuzu bir kerecik olsun kendi doğal haline bırakmadığımıza dikkat çeken Dr. İsmail Maraş, son yıllarda inanılmaz bir şekilde değiştirilen yaşam tarzlarına dikkat çekerek doğru bilinen yanlışları şöyle işaret etti: “Artık günümüz insanı o hale geldi veya getirildi ki, bir canlı türü olarak insan, doğası gereği yaşamak istese bile yaşayamıyor. Örneğin vücuda gereken gıda yerine, tüketmek üzere bize sunulan hazır gıdalara yönlendiriliyoruz. Taşıtlardan, asansörlerden, otomatik el ve ev aletlerinden, hazır yiyecek ve içeceklerden, kısaca otomatikleştirdiğimiz hayattan dolayı hareket etmesi gereken el kol ayak gibi organlarımızı çalıştıracak ortam bulamıyoruz. Zaten yemeye pek fırsat bulamadığımız birkaç meyveyi bile çiğneyemiyor çünkü bize sunulan ve gerçekte meyvenin suyu değil konsantresi olan sıvıyı meyve suyu diye içiyoruz. Oysa meyvenin posasının vücut için ne kadar önemli olduğunu bize kimse söylemiyor.”

“Birbirinden farklı ilaç ve antibiyotiklerle vücuttan önce mikroplara biz saldırıyoruz” diyen Dr. İsmail Maraş, şu gerçeğe vurgu yapıyor: “Böyle olunca vücudun immün sistemi denilen bağışıklık sisteminin adeta hiçbir görevini yapamaz halde, sporcu örneğindeki gibi yedek kulübesinde beklemeye mahkûm edildiğini söyledi.

İnsan vücudunun dış etkenlere karşı kendi savunma sistemini de geliştirebilecek yeterlilikte yaratıldığına dikkat çeken Dr. İsmail Maraş, sözlerine şöyle devam etti: “Bu sistem bağışıklık sistemidir ve çocukluktan itibaren zaman içinde antrenman yapa yapa güçlenir ve mutlaka güçlendirilmelidir. İşte o zaman böyle antrenmanlı bir bünyeye her önüne gelen mikrop etki edemez, o vücudu hasta edemez.”

Maraş, günümüz çocuklarının niçin bu kadar sık hastalandığının altında yatan gerçeği şöyle dile getirdi: “Onun içindir ki aynı etkilere maruz kalan kırsal alandaki çocukların mikroplara ve alerjilere karşı dayanıklılık oranı modern şehirde hijyenik bir ortamda yetişen çocukların dayanıklılığıyla kıyaslanmayacak derecede kuvvetlidir. Bu tespitlerden sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki dış etkenlere karşı oto savunmasız ve hijyen bir ortamda yetişen çocukların sık sık hasta olmalarının sebebi bu modern yaşam tarzından dolayı immün sistemi zayıflığından dolayı başta alerjik bünye olmak üzere zayıf bünyeye sahip olmalarındandır.”

Dr. İsmail Maraş, günümüzde çocuklarımızın bir türlü geçmek bilmeyen alerji başta olmak üzere solunum yolu, sindirim sistemi, dolaşım bozukluğu gibi rahatsızlıklarının temelinde de bu zafiyetin yattığını vurgulayıp şu örnekleri verdi: “Örneğin çocuklarda sık rastlanan, burunda kaşıntı, burun akıntısı, hapşırık, geçmek bilmeyen öksürük, boğaz ve bazen kulak ağrısı, iştahsızlık, karın ağrısı, bulantı gibi birçok sebebin geri planında alerjik bünye yatmaktadır.”

Dr. Maraş, bu tür rahatsızlıkların tedavisiyle ilgili de klinik tecrübelerinden yola çıkarak şu bilgileri verdi: “Böyle alerjik ve immün sistemi zayıf bünyeye sahip çocuklarda semptomatik ilaç ve antibiyotik tedavisi bir yere kadar aileleri rahatlatsa da genelde kalıcı başarılı bir sonuç elde edilememektedir. Çünkü bünye alerjik olduğu için her defasında tekrar hastalıklara yenik düşmektedir. Böyle bir bünyenin rahatlaması için ameliyat tek çare olamaz. Çünkü sorunun kaynağı ne geniz eti büyüklüğüdür ne boğazda iltihaplanma, ne bademcik şişmesi ne de diğer semptomlardır. Esas sebep vücudun dışarıdan gelecek etkilere karşı savunma sisteminin güçsüzlüğüdür. Bu tür çocuklarda uygulanması gereken gerçek tedavi bağışıklık sistemini geliştirmeye yönelik tedavi yöntemleridir.”

Dr. İsmail Maraş, tedaviyle ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Alerji ve immün sistemini güçlendirme tedavisinde hastamızın durumuna göre seans uygulanıyor ve bu uygulamalar oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Hastanın şikâyetleri önemli ölçüde azalmaktadır. İştahsız çocuklarımızın iştahı yerine gelmektedir. Karın ağrısı, kabızlık, mide bulantısı, öksürük, hapşırık, boğaz ağrısı, kusma gibi şikâyetler azalmakta veya tamamen ortadan kalkmaktadır. Geceleri de dâhil olmak üzere solunum önemli ölçüde rahatlamaktadır. Bu tür bir tedavi sonrası çocuklar daha az hastalanmaktadır. Çünkü akupunktur tedavisinin en önemli özelliği immün sistemi dediğimiz bağışıklık sistemini güçlendiren bilimsel bir tedavi yöntemi olmasıdır.”

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.