AİLE- Evlilik ehliyetiniz var mı?

AİLE- Evlilik ehliyetiniz var mı?

Evlilik, insan yaşamındaki en önemli kararlardan biri. Nasıl ki bir meslek sahibi olabilmek için uzun süren eğitimlerden geçmek gerekiyorsa mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmek de emek istiyor.

Farklı ailelerde yetişmiş, zevkleri, düşünceleri, heyecanları, hayata bakışları ayrı iki kişinin birlikteliğidir evlilik. Bazen sevdiğiniz bazen alışkanlık haline getirdiğiniz huy ve davranışlarınızı değiştirmeniz gereken bir beraberlik… Ancak evlilikte önemli olan çiftlerin bunca farklılıktan bir uyum çıkarması. Zira hiçbir insan yekdiğerinin aynısı değil.

İzdivaç aynı zamanda insan yaşamındaki en önemli kararlardan biri. Bu süreç, kişilerin aynı zamanda birer anne ve baba olmaya hazırlandığı bir dönemi de kapsıyor. Ciddi sorumlulukları omzumuza yükleyen bu kutsal müessesenin elbette maddî-manevî bir hazırlık sürecini de beraberinde getirmesi gerekiyor. Çünkü evlilik aslında maddî bir ön hazırlık gerektirdiği gibi zihinsel bir altyapıyı da içeriyor. Nasıl ki bir meslek sahibi olabilmek için uzun süren eğitimlerden geçmek gerekiyorsa mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmek için de belirli bir altyapı oluşturulması şart.

Evlenmeden önce “Evlendikten sonra değişir/değiştiririm” nevindeki varsayımlarla maliyeti oldukça yüksek hatalar yapılabiliyor. Evlenecek adayların aileleri de “Evlen kızım/oğlum. Sen onu değiştirirsin” gibi yanlış yönlendirme(ler)de bulunabiliyor. Oysa mutlu yuvaların mihenk taşı, eşini değiştirmekten çok birlikte yoğrulup dönüşebilmekle doğru orantılı.

Kısacası evlilik konusunda bilinçlenmemiz ve yanlışlarımızın farkına varmamız gerek. Tam da bu düşünce sebebiyle ülkemizde son zamanlarda evlilik okulları oldukça yaygınlaştı. Belediyeler, eğitim fakülteleri, rehberlik ve araştırma ile psikolojik danışma merkezleri, vs. bu konuda hizmet vermeye çalışıyor. İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haluk Yavuzer, eğitimlerin, bekâr gençler ve evli kişilerin ilişkilerinde farkındalık ve bilinç düzeyini artıracağı kanaatinde. Böylece çiftlerin iletişim becerileri gelişecek, sorun çözme, anne-babalığa geçiş ve çocuk eğitimi ile ilgili olarak bilinçlendirilmeleri sağlanacak.

Evlilik sorunlarını başlatan ve sürdüren sebepler (sosyal, dinî, psikolojik, ekonomik) karmaşık ve göreceli olduğu için eğitim verilecek ‘hedef kitlenin’ ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması gerekiyor. Çünkü kırsal ve kentsel kesimde evliliğe hazırlık süreci birbirinden oldukça farklı. Formül, evrensel değerlerle birlikte gelenek, görenek, kültür gibi yerel dinamiklerin göz ardı edilmemesinde saklı. Haluk Yavuzer, evlilikte uyum ve anlayışın önemine dikkat çekerken eş adaylarının ‘evlilik’, anne-baba adaylarının ise ‘anne- babalık’ sertifikası almalarını elzem görüyor. ‘Evlilik okul’ projesine de boşanma oranının artışı üzerine başladıklarını anlatıyor. Proje ilk olarak İstanbul Üniversitesi Hasan Âli Yücel Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nün yaygın eğitim programı çerçevesinde, bir uygulama etkinliği olarak hayata geçiriliyor. Bu kapsamda verilen eğitim seminerleri Yavuzer’in ‘Evlilik Okulu’ kitabında bir araya getiriliyor. Böylece fakültede, karı-koca arasında sorun çözme, sağlıklı iletişim, eş seçimi başta olmak üzere daha birçok konu üzerinde eğitim veriliyor.

‘GAYELİ İZDİVAÇ’

Birçok psikolog ve uzman gibi toplumun önde gelen kanaat önderleri de aile ile ilgili bir eğitim sürecinin olması gerektiğine inanıyor. Çünkü sorumluluklarının farkında olan ve bunları yerine getiren kadın ve erkeğin bir araya geldiği yuvalarda huzur ve saadet hakim oluyor. Böyle bir çatı altında dünyaya gelen çocuklar da sağlıklı nesillerin temelini oluşturuyor. Ancak evlilikteki huzur için ilk aşama çiftlerin izdivaç gayelerini belirlemelerinden geçiyor. Fethullah Gülen Hocaefendi, ‘Çekirdekten Çınara’ adlı eserinde bu mevzuyu detaylıca anlatıyor: “‘Gayeli izdivaç’ enine boyuna düşünülerek, hissin yanında aklî-mantıkî olan izdivaçtır. Evlenmede ‘maksat’ düşünülerek hareket edildiğinden ailede huzur vardır. Neticesi düşünülmeden ve bir gaye gözetilmeden yapılan evliliklerin neticesinde ise değişik sıkıntılar söz konusudur.”

Aslında Hocaefendi’nin üzerinde durduğu nokta, kişilerin bilinçli evlilik yapmaları. Bu yüzden özellikle iki mevzuda insanların eğitime tabi tutulup diploma/sertifika alması gerektiğine inanıyor: “Bunlardan biri hac, diğeri de nikâh mevzuu. Evet, hacca gidecek veya evlenecek kişiler için ‘Bu kişi hacca gidebilir’ veya ‘Bu kişi evlenebilir’ şeklinde bir diploma/bir sertifika verilmeden hacca gitmeye veya evlenmeye müsaade edilmemesi gerektiği kanaatindeyim. Belki, bu teklife, ‘Şekil ve usûl itibarıyla dinde böyle bir şey yoktur.’ denilerek itiraz edilebilir. Fakat bilinmesi gerekir ki dinde cehalete de, cahil olarak hayatını sürdürmeye de cevaz yoktur.”

Gülen, evlilik gibi önemli bir meselede ferdin her şeye rağmen bazı hususlarda yanılmış olabileceği için “Acaba ben nerede hata ettim?” diyerek kendi boşluklarına, eksik yanlarına bakması, kırılma noktalarını tespit etmesi, daha sonra da ehil-tecrübeli büyüklerinin rehberliğinde problemlerini çözmeye çalışması gerektiğini düşünüyor.

Zaten ailede ‘biz’ bilincinin hakim olması büyük önem taşıyor. Çünkü evlilik ne sadece bireysellik ne de bütünsellik; ‘ben’den çıkıp, ‘biz’ şemsiyesi altına girmek. Yani kişinin ‘biz’ penceresinden bakıp birlikte hareket etmeye odaklanması şart. Çünkü eşler birbirlerinin isteklerini göz önünde bulundurmazsa aralarında bir paylaşım yaşanması mümkün gözükmüyor. Böyle bir durumda o yuva, zamanla çiftin sadece arkadaşlık yaptığı bir ortama dönüşüyor.

ZORUNLU EĞİTİM, BOŞANMA ORANLARINI DÜŞÜRÜYOR

Evlilik öncesi eğitimle ilgili programlar Batı’da son 25 yıldır hızla artış gösteriyor. Hatta Malezya, Endonezya ve Kore gibi Asya ülkelerinde bu eğitimlere katılmayan gençler evlendirilmiyor. Adaylar aldıkları eğitim ile daha bilinçli bir hayata adım atıyor. Ayrıca çiftler bu dersler sayesinde birbirlerindeki benzerlik ve farklılıkları algıladıkları için daha az çatışma yaşıyor. İstatistiklere göre bu ülkelerde boşanma oranları oldukça düşük.

Son araştırmalara göre gerekli bilinç oluşmadan yapılan evliliklerin yüzde 33’ü boşanma ile sonuçlanıyor. Boşanmalar, en fazla 1-5 yıllık evliliklerde yaşanıyor. Uzmanlar bunun sebebini sorunlar karşısında eşlerin birbirlerine nasıl davranmaları gerektiğini bilmediklerine bağlıyor. Bu yüzden çiftlerde aile bağlarını güçlendirmek, boşanmaları azaltmak, kuşaklar arası çatışmaları önlemek gibi çeşitli amaçlarla düzenlenen programlar hayatî önem taşıyor.

Eğitimci-yazar Sema Maraşlı, bu eğitimlerin devlet desteği ile uzmanlar tarafından verilmesi gerektiği üzerinde duruyor. Hatta zorunlu hale getirilmesini öneriyor. Bu sayede yaşanan ve yaşanabilecek birçok sorunun önüne geçilebileceğini düşünüyor. İlahiyatçı Ayşegül Altan da evlenecek çiftlerin eğitime tabi tutulması gerektiğini destekleyenlerden. Altan ‘evlilik okulları’nın ciddi bir ‘bilinç boşluğu’nu dolduracağına inanıyor. Ona göre ahlâkî çöküşte en önemli parçayı aile oluşturuyor. Sağlıklı bir aile kurabilmek içinse kişinin öncelikle izdivacı doğru anlaması, beklentilerini netleştirmesi elzem. Altan, eğitimlerde ‘İslâm’da evlilik’ konusundaki bilgi eksikliklerinin de takviye edilmesi gerektiğine inanıyor. Nitekim, Bediüzzaman Said Nursî, 24. Lema’da Müslümanların sığınağı ve cenneti olarak nitelediği aile hayatının bozulması karşısında çare olarak İslâmiyet dairesi içindeki dinî terbiyeyi önermekte ve evliliğin kalıcı olabilmesinin yollarını gösteriyor.

Dinimiz ailenin önemine işaret ederken Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de her yönüyle bu konuda bize güzel bir model teşkil ediyor. Ancak Altan, birçok kişinin eşine Allah Resûlü’nü örnek gösterip “Bak Efendimiz söküğünü bile kendisi dikermiş, ya sen?” ya da “Hz. Aişe, Efendimiz’e nasıl hizmet edermiş bir öğren!” demesinin yanlışlığını ortaya koyuyor. Zira Nebiler Nebisi ve mübarek zevceleri sadece eş olarak değil, her yönleriyle birer örnek şahsiyet. Sadece erkek/kadın olarak bir rolü ortaya koymanın ötesinde ‘insan’ olmanın modelini sunuyorlar bize.

Ayşegül Altan, bugün kadın–erkek arasındaki bu tip çekişmelere yol açan problemlerin temelinde ‘hak’ sorunu olduğunu düşünüyor: “İki Cihan Serveri her hak sahibinin hakkını vermiştir. İşinin, çocuklarının, eşlerinin, davasının… Evliliklerde de ‘hakkaniyetli’ olmak çok önemli.” Aslında İslâm’da insan olmaları bakımından, erkekle kadın arasında herhangi bir ayrım yok. Yani temel hak ve sorumluluklar açısından kadının konumu erkekten farklı değil. Ama Altan “Kadın çocuğuna bakmak, onu emzirmek, evinin işini yapmak zorunda değil.” gibi dinin kadına hak olarak verdiği durumların yanlış anlaşıldığına da dikkat çekiyor: “İnsanların sorumlulukları bir diyaneten bir de hukukendir. Hukuken kadın bunları yapmak zorunda değildir ancak diyaneten mesuldür. Hukuken bir kadın evini temizlemediği için eşinin boşama hakkı yoktur. Ama diyaneten eşini üzdüğü ve ailesini kötü bir ortamda yaşattığı için dinî açıdan sorumludur. Erkek de eşini koruma, kollama ve hakkını gözetmekle mükelleftir. Sadece maddî ihtiyaçlarını değil, hanımının psikolojisini de düşünmelidir. Her yönüyle kendisine emanet edilen eşini razı etmelidir.”

Evliliklerde elbette zaman zaman sorunlar da yaşanabilir. Bu noktada “Müslüman problem üreten değil, çözen olmalıdır.” düsturu bizlere kılavuz olabilir. Altan, günümüzde bu sırrı pek iyi kavrayamadığımızdan yakınıyor: “Sorumlulukları ya kadına tamamen kadına yüklüyoruz, ya da erkeğe. Problemi fark eden birinci derece de sorumlu. Yani karşınızdakinin basireti ermiyor, sizin eriyorsa, gören mükelleftir.”

İşte tam da bu noktada evliliklerden mutlak mutluluk beklemenin yanlışlığı ortaya çıkıyor. Elbette insan huzursuz, mutsuz bir yuva kurmak ve sürdürmek istemez. Ancak dünya hayatının mutlak mutluluk yeri olmadığını, ahiretin bir tarlası olduğu hakikatini de unutmamak gerek. “Artık mutlu bir evliliğimiz yok”, “Geçinemiyoruz” diyerek ‘boşanma’yı bir çözüm yolu görmek yanlış. Altan’ın boşanma aşamasına gelmiş çiftler için önerisi şu: “Boşanırken kişi bunu sadece kendi hakkı olarak görüyor. Çocuğunu babasız büyütme kararını eşine olan öfkesiyle veriyor. Oysa böyle hayatî bir karar verilirken bir uzmana, psikoloğa, evlilik danışmanına mutlaka müracaat edilmeli. Yani bütün çözüm yollarını tüketmek lazım.”

‘Evlilik okulu’ eğitimleri günümüzde belediyelerce de düzenleniyor. Derslere tereddüt ederek başlayanlar hatta “Evliliğin de okulu mu olurmuş(!)” diyenler bile kurs bitiminde beklediklerinin de üstünde verim aldıklarını ifade ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak evlilik eğitimleri veren Psikolog Gözde Bilenser, sadece nişanlı çiftlere değil, evlilere de hizmet verdiklerini ve evliliklerinde yolunda gitmeyen şeyleri fark ettirip yanlış olan yaklaşım ya da davranışlarını değiştirmelerine yardımcı olduklarını belirtiyor.

Merve Akçakaya ve Servet Orhan programa katılan nişanlı bir çift. Evlilikte sağlıklı bir iletişim kurabilmek ve karşılaşılabilecek muhtemel sorunlar karşısında yeni davranış modelleri geliştirmek amacıyla böyle bir adım atmışlar. Çift bu sayede evlilikten neler beklediklerini ve birbirlerine nasıl yaklaşmaları gerektiğini öğrenmiş.

Ayşegül (öğretmen) ve Ali Kemal Arıcı (yönetici) çifti de seminerlere iştirak edenlerden. Onlar da dersler sayesinde yaşadıkları çatışmaların sebebinin iletişimde kullandıkları yanlış dil olduğunu anlamışlar. ‘Sen’ yerine ‘Ben’ dilini kullanmaya başlamışlar: “Mesela birimiz bir hata yaptığında ‘Sen bunu neden böyle yapıyorsun?’ diyorduk önceden. Şimdi ise yapılan yanlıştan ötürü duygularımızı ifade edip ben dilini kullanıyoruz. Yani artık birimiz bir hata yaptığında ‘Ben bunu böyle yaptığım için…’ diyoruz. Böylece daha az çatışma yaşıyoruz. Bir de sorunu karşımızdakine zamanında yani içimizde biriktirmeden uygun bir dille ifade etmenin gerekliliğini öğrendik.”

Aile kurmaya niyetlenen adayların dikkat etmeleri gereken bazı temel prensiplerin olması son derece doğal. Nasıl ki ehliyet almadan araba kullanılması trafikteki herkes için tehlikeli ise evlilik için gerekli eğitim almadan evlenen bireyler de tüm toplum için tehlikeli. Zira aile içinde başlayan bu problem, hem çiftlerin ebeveynleri hem de çocukları aracılığıyla zamanla bütün topluma yansıyacağından izdivaç yapabilmek için her ferdin bir ‘evlilik ehliyeti’ne ihtiyacı var!

MUTLU EVLİLİKLERİN SIRRI

• Düşünce, inanç ve görüşlerin örtüşmesine dikkat etmek.

• Her iki tarafın da evliliğe psikolojik olarak hazır olarak başlaması.

• Dış görünüşten ziyade, iç güzelliğe, huya ve karaktere önem vermek.

• Eğitim düzeyi ve kültür açısından denklik.

• Sözlü ve sözsüz iletişimde dikkatli davranmak.

• Sorunların üstesinden konuşarak ve çözüm odaklı yaklaşımla gelmeye çalışmak.

• ‘Biz’ bilinciyle hareket etmek.

• Öfke ve kızgınlığı kontrol altına alabilmek.

• Eşlerin anne-baba ve akrabalarıyla bağlarını koruması.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.