Cumhurbaşkanı adayları canlı yayında karşı karşıya gelebilir mi?
Yaklaşan cumhurbaşkanı seçimi Türkiye’de siyasi kutuplaşmanın dozunu her geçen gün artırıyor. Miting meydanlarında kendi seçmenlerine hitap eden adaylar zaman zaman televizyon ekranlarında gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Peki, pek çok demokratik ülkede yapıldığı gibi adaylar televizyon ekranında tarafsız bir gazetecinin moderatörlüğünde kozlarını paylaşabilir mi?
Televizyon tartışmaları ABD’de başkanlık yarışının olmazsa olmazlarından biri. Her seçimden önce adaylar 3 kez art arda ekran karşısında kozlarını paylaşıyor.
TARTIŞMA GELENEĞİ RADYO İLE BAŞLADI
İki adayın canlı yayında karşı karşıya geldiği bu gelenek ‘İkinci kurucu başkan’ olarak adlandırılan Abraham Lincoln zamanına kadar uzanıyor. Başkan adaylarının ilk tartışması aslında bundan yaklaşık 150 yıl öncesine dayanıyor. 1858 yılında Illinois eyaletinde o dönem senatör adaylığı için yarışan Abraham Lincoln ile Stephen Douglas arasında geçen bu tartışma kölelik üzerinedir. Her iki aday da birer saat konuştuktan sonra birbirleri ile bir buçuk saat süren bir tartışmaya girer. O dönem tartışmayı yönetecek bir modaratör yoktur. Lincoln rakibi karşısında tartışmayı kaybeder ve Demokrat Partili Douglas senatoya seçilen isim olur. Ancak bu tartışmadan iki yıl sonra yapılan ve yine aynı iki ismin yarıştığı başkanlık seçimlerinin galibi Lincoln’dür.
Bu tarihten sonra ilk kez 1940 yılında Cumhuriyetçi başkan adayı Wendell Willkie, dönemin başkanı ve rakibi Franklin D. Roosevelt’e bir tartışma teklif eder ancak Roosevelt bu davete olumsuz karşılık verir.
Başkan adaylarının tartışma gelenekleri televizyondan önce radyoda aracılığıyla yapılıyordu. 1948 yılında Oregon eyaletinde Cumhuriyetçi başkan aday adayları uzun bir aradan sonra tartışmaları yeniden başlattı.
Cumhuriyetçilerin radyo tartışmasının ardından sekiz yıl sonra bu defa Demokrat partili başkan aday adayları kendi aralarındaki tartışmayı radyo stüdyosuna taşıdı. Başkan adaylarının artık üniversitelerde düzenlenen başkanlık tartışma geleneği de yine aynı yıl Maryland Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu ‘İdari Öğrenciler Konseyi Birliği’nin dönemin başkan adaylarını davet etmesiyle başladı. Adaylar bu konuda yazıştı, seçim kampanya yetkilileri görüştü fakat sonuç alınamadı. Yine de bu teklif 1960 yılında yapılacak olan ilk televizyon tartışma programının da kapısını araladı.
1960’DAKİ TV TARTIŞMA PROGRAMI ALANINDA BİR DEVRİM
1960 yılında yapılan başkanlık seçimleri ikili tartışmaların başkanlık yarışı üzerindeki etkisini ortaya koyması bakımından Amerikan siyasetinde ayrı bir yere sahip. Tartışma dönemin başkan adayları John F. Kennedy ve Richard Nixon arasında geçti. Stüdyo ışıklarını hesap edemeyen ve kalın giyinen Nixon’ın ekranda döktüğü ter, izleyiciler nazarında Kennedy’nin Nixon’ı zorladığı algısı oluşturdu. Kennedy sahnede ne kadar rahatsa Nixon bir o kadar huzursuz göründü ve seçimin kaderi bir anlamda bu tartışma programıyla belirlendi. Gazeteci Howard Smith, yönettiği tartışma için ileriki yıllarda program için, “Nixon’a makyaj yapmayı önerdik ama o günlerde televizyon siyasetçiler için çok yeniydi ve makyaj yapmak ‘kadınsı’ sayılıyordu. Sonuçta reddetti” açıklamasını yapacaktı.
Tartışma programını radyodan dinleyenler Nixon’un kazandığını düşünürken ekranda terleyen, rahatsız görünen ve makyajsız olduğu içinde yüz hatları kötü görünen başkan yardımcısı televizyon izleyicileri için tartışmanın kaybedeniydi.
O dönem nüfusu 179 milyon olan Amerika’nın başkan adaylarının tartışma programını ekran başında 66 milyon kişi izledi. Başkanların ikili televizyon tartışmaları arasında en fazla izlenen 1980 yılında Ronald Regan ile dönemin başkanı Jimmy Carter arasındaki tartışma oldu. Tam 80 milyon Amerikalı ikili arasındaki tartışmayı canlı olarak takip etti. O yıl ABD nüfusu 226 milyondu.
2000 yılında nüfusu 280 milyona ulaşan Amerikan halkının 46 milyonu televizyondaki başkanlık tartışmasını izledi. 2004 yılındaki ilk tartışma programını ise 62.5 milyon kişi ekran başında takip etti.
CANLI YAYIN GAFLARI SEÇİM KAYBETTİRİYOR
Başkan adayları için bir anlamda ‘hatasız’ olmayı gerektiren canlı tartışma programları, başkan adayları üzerinde yoğun baskıya neden oluyor. Bu baskı, zaman zaman adayları ciddi hatalara sürükleyebiliyor. 1976 yılında dönemin başkanı Gerald Ford ile Demokrat Jimmy Carter arasındaki başkanlık tartışma programında Ford, Rusya hakkında, “Doğu Avrupa’da Sovyet hakimiyeti yoktur ve Ford yönetimi boyunca da olmayacaktır” diye tarihi bir gafa imza atar. Bu hatası Ford’a çok pahalıya mal olur ve hem tartışmayı hem de seçimleri kaybeder.
Başkanları koltuğundan eden tartışma programlarından biri de 1992 yılında yaşandı. Tartışmanın sürerkenayağa kalkıp saatine baktıktan sonra pantolon kemerini hafiften düzelten George H. Bush’un bu hareketi halka saygısızlık olarak yorumlanmış ve yoğun tepki almıştı.
2000 yılındaki başkanlık seçimlerinde de bu defa ekranda hata yapan isim dönemin başkan yardımcısı Demokrat Partili Al Gore oldu. Rakibi karşısında çok daha birikimli olmasına karşın George W. Bush’u çok hafife alan, hatta alay edecek kadar rakibini küçümseyip soruları oflaya puflaya cevaplayan Gore bu hatanın bedelini favori olduğu seçimi kaybederek ödedi.
ABD başkanı Barak Obama da Cumhuriyetçi aday Mitt Romney karşısında 2012 yılında çıktığı tartışma programlarından ilkini kaybetse de danışmanlarının da yoğun desteğiyle son iki tartışmadan galip çıkmayı bildi. Aynı Obama, 2008’de yapılan seçim tartışmalarında, rakibi olan Senatör John McCain karşısında açık ara üstün gelmişti. Ekranda Nixon, Ford ya da Baba Bush misali büyük gaflara imza atmadıkça başkanların seçimi kaybetme olasılıkları düşük.
Cumhurbaşkanı adaylarının televizyonda canlı bir seçim tartışmasına nasıl yaklaşacağı bilinmez fakat eğer gerçekleştirilebilirse bu tartışmaların Türkiye demokrasisine büyük katkı sağlayacağı kesin.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment