Related Articles
Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın açıklama, düzeltme ve tekzip metni
Bir haber sitesinde 30 Temmuz 2016 tarihinde Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma tarafından yayınlanan bir yazıda hakkımda bir takım mesnetsiz iddialarda bulunulmuştur.
Ayrıca Hürriyet Gazetesinin 21 Ağustos 2016 tarihli nüshasında ve internet sitesinde Prof. Dr. Hakan Yavuz ile yapılan röportajda, aynı şekilde Prof. Dr. Kemalettin Özdemir’in CNN Türk televizyon kanalında 19 Ağustos 2016 tarihinde yaptığı açıklamalarda, 4 Ağustos 2016 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi’nde çıkan haberde ve diğer bazı internet siteleri ve sosyal medyada aynı minval üzere benzer iddialar tekrar edilmiştir. Bu iddialara karşı aşağıdaki açıklamayı yapma zarureti doğmuştur. Şöyle ki:
Adil Öksüz; benim Dekanlığım, yani 1993-1996 döneminde Sakarya İlahiyat Fakültesine araştırma görevlisi olarak atanmadı. İhsan Süreyya Sırma, Kemalettin Özdemir, Hakan Yavuz gibi kişilerin bu konudaki iddiaları doğru değildir. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü araştırma görevliliğine 1994 yılında atandığını hatırlıyorum. Yüksek Öğretim Kanununu ve Üniversite yapısını bilenler gayet iyi bilirler ki Sosyal Bilimler Enstitüsü lisans üstü eğitimi veren, Fakültelerden ayrı bir birimdir. Özel Müdürü, Yönetim Kurulu, araştırma görevlisi kadroları vardır.
Bu isimlerden özellikle Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma aleyhimde bazı iddialarda bulunmuştur. Buradan iktibas eden başka gazete , televizyon ve internet siteleri de vardır. Cevabım kısaca şöyledir:
1- İ.S.Sırma’nın iddia ettiği gibi 1993 yılında sınav sabahı veya başka bir zaman kendisine isim listesi vererek “bu kimseleri Fakülte’ye alacağız” dediğim iddiası sırf iftiradır.
2-Kırk kadar adayın ve gözetmen hocaların bulunduğu sınav salonunda bazı adaylara kopya verdiğim iddiası da , azıcık aklı ve tecrübesi olan bir insanın ihtimal veremeyeceği bir iftiradır.
3-Şikayet edilen sınavı incelemek üzere merhum Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in tayin edilmesi de iftiradır. Onunla bu konuda bir kelime bile konuşmadık.
4-Sınavın iptal edildiği iddiası da iftiradır.
Gerçek şudur: Sınavdan sonra şikayetçi bir-iki adayın başvurması üzerine Rektörlük inceleme başlattı. Rektör yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Erol Kozak inceledikten sonra şifahi olarak: “İşlemlerde aykırılık yok. Fakat töhmetten kurtulmak için sınav yenilense iyi olabilir. Kazanan adaylar yine başarılı olurlar” mealinde bana bir öneride bulundu. Ben net tavrımı şöyle bildirdim: “Bütün işlemler yönetmeliklere uygun yapılmıştır. Dolayısıyla sınavın yenilenmesine gerek yoktur”.
Daha sonra Rektörlük, gözden geçirmek üzere bir jüri kurdu. Bu jüri sınav kağıtlarını ve işlemleri inceleme sonucunda, yenileme gerekçesi bulmaksızın aynı sonuçları onayladı. İlgili resmi evrak ve dokümanlar Rektörlükte olmalıdır. İstek halinde incelenebilir.
Aksini iddia edenlerin belge göstermelerini istiyorum. Belgesiz konuşuyorlarsa, Üniversiteden öğrenebilirler. Adil Öksüz’ün sicil dosyası Sakarya Üniversitesi Rektörlüğünde bulunmaktadır. Kendisi ile ilgili bütün resmi evrak orada olmalıdır. Rektörlük, gerektiğinde açıklama yapma durumundadır.
Araştırma görevlileri bir yıllığına atanırlar. Liyakat göstermeyenler yeniden tayin edilmeyince görevleri sona erer. Faraza ben atamış olsaydım bile, benden sonraki amirler, her yıl sonunda görevine son verebilirlerdi.Bir amir yeterince tanımadığı bir kişiyi göreve almış olabilir. Fakat onu denedikten sonra layık bulmayan sonraki amir, kanuna göre yeniden tayin etmeme hakkına sahiptir.
Ben, Enstitü Müdürlüğünün görevlendirmesi ile Adil Öksüz’ün tez danışmanlığını yaptım. Tezleri de mevcuttur. Onlardaki bilimsel sorumluluğumu kabul ediyorum. Gerekirse bilimsel yönden yeniden incelenmesini, herkesten önce ben teklif ediyorum.
Toplam 43 yıllık akademik hayatım , eserlerim ve ilahiyat camiasına yetiştirdiğim isimler ortada iken adımın terör kelimesi ile birlikte anılması beni derinden yaralamıştır. 75 yıllık hayatımda hiç bir adli veya idari ceza almadım. Hakkımda hiç bir yargılama yapılmaksızın , bir kesin hüküm ihdas edilmeksizin ortaya çıkan bu haberler tamamen hayali bir senaryonun , bir kurgunun eksik kalan kısımlarına tarafımı adeta bir dolgu malzemesi gibi kullanmaya yönelik acemice ve beyhude bir çabadan ibarettir. Bu noktada beni bu tür ithamlarla pervasızca töhmet altında bırakan herkesle hem ilahi adalet önünde, hem de bu dünyadaki mahkemelerde hesaplaşacağımı belirtmek isterim. Türkiye’de hukuk bitkisel hayattan çıktığı gün, maddi manevi tazminat taleplerimle birlikte hukuki ve cezai her türlü işlemi gerçekleştireceğimden kimsenin bir şüphesi olmasın.
Gerçek bundan ibarettir. Gerisi tamamen yalan ve iftiradır.
25 Ağustos 2016 Prof. Dr. Suat Yıldırım
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment