Columbia’da Türkiye paneli: Gazetecilere değil, gazeteciliğe saldırı var

Columbia’da Türkiye paneli: Gazetecilere değil, gazeteciliğe saldırı var

Dünyanın en saygın üniversitelerinden Columbia, Türk basınının gidişatıyla ilgili önemli bir panele ev sahipliği yaptı. Panelde Türkiye’de basına yönelik artan baskılar dile getirilirken, işini doğru yapan gazetecilerin işten çıkarılmasının, gazeteciliğe doğrudan bir saldırı olduğu vurgulandı. Columbia Üniversitesi Gazetecilik Okulu ile Barış Adaları Enstitüsü’nün (PII) ortaklaşa düzenlediği panelde medya patronlarına yönelik baskılar da ele alındı.

“Türkiye’de gazetecilik ve Basına Baskı” başlıklı panelin moderatörlüğünü Columbia Üniversitesi gazetecilik Okulu öğretim görevlisi   Prof. Dr. Ari Goldman yaparken panelistler Todays Zaman ve Bugün gazeteleri yazarı Yavuz Baydar, Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü ve Zaman yazarı Abdülhamit Bilici, Millet gazetesi yazarı Ergun Babahan ile Taraf yazarı Sezin Öney, önemli değerlendirmelerde bulundu.

DÜNYADA DİBE VURAN TÜRKİYE KARNESİ

Panelin açılış konuşmasında Prof. Dr. Ari Goldman, Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) Türkiye ile ilgili yaptığı değerlendirmeye dikkat çekerek, “Türkiye’de anti-basın tedbirlerin, medya üzerinde yıkıcı etkiye sahip olduğunu” söyledi. Freedom House’un son yıllık raporunda Türkiye’yi basın özgürlüğünde “Özgür Olmayan Ülkeler” kategorisinde gösterdiğine işaret eden Goldman, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) son basın özgürlüğü endeksinde de 180 ülke sıralamasında Türkiye’nin 149. sırada yer aldığını hatırlattı. Goldman ayrıca Harvard Üniversitesi’nin son raporuna göre Türkiye’de Gezi Parkı protestolarının ardından geçen bir yıl içinde en az bin gazetecinin işini kaybettiğine dikkat çekti.

YAVUZ BAYDAR: BASKILAR YALNIZCA GÜLEN HAREKETİNE DEĞİL; TÜM SİVİL TOPLUMA KARŞI

Türkiye’de basına uygulanan baskıların Gülen Hareketi’ne yönelik olarak algılanmasının doğru bir değerlendirme olmayacağına işaret eden Yavuz Baydar ise “Bizler bugün nüfuz sahasını geliştirerek tüm gücü eline geçirmeye çalışan sivil bir saldırıya karşı mücadele yapmaktayız” dedi.

Baydar, Harvard Üniversitesi için hazırladığı raporunda Gezi Parkı protestolarından sonra işinden atılan 800 civarında gazetecinin varlığına dikkat çekerek, “Bu rakamın bize anlattığı, gazetecilik alanında yetişmiş insan gücünün bırakılmadığı… Artık bireysel veya belli grup, sayıdaki gazetecileri hapse atmak değil bu mesleği yapanları işlerinden ederek gazeteciliğin kendisine doğrudan saldırı var. Türkiye’de gazetecilere yönelik saldırı yalnızca şekil değiştirdi” şeklinde konuştu.

“Alo Fatih” olayının Türkiye’de basına karşı nasıl bir baskı yönteminin uygulandığına dair örnek olarak gösteren Baydar, “Bu telefon konuşması, politik gücün basın üzerindeki etkisinin boyutunu göstermekte. Erdoğan da bu konuşmanın doğruluğunu teyit etti. Bu, politik gücün medya patronlarına basın yöneticileri üzerinden uyguladığı baskıya örektir” dedi.

Hükümetin yurt dışından gelen gruplara Erdoğan’a yönelik her gün köşe yazarlarının eleştirilerini göstererek “Türkiye’de bakın basın özgürlüğü var” diye delil göstermesini de eleştiren Baydar şöyle konuştu: “Bu çok iğrenç bir örnek. Basın özgürlüğü, ifade hürriyeti ile doğrudan ilgilidir. Basın özgürlüğü özgür, araştırmacı gazeteciliktir aynı zamanda. Kamuyu ilgilendiren konularda bağımsız haber yapabilmelidir. Bugün herkes internet vasıtası ile fikirlerini yazabiliyor; ancak bunların halka ulaşılması yolundaki araçlara doğrudan saldırılar var.”