Related Articles
Başsavcı Bharara’nın yaptığı konuşmanın tamamı
İran asıllı işadamı Reza Zarrab’ı ABD’de tutuklatarak bir anda dikkatleri üstüne çeken New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, Türkiye hakkında ilk kez konuştu. New York Basın Birliği (NYPA) tarafından düzenlenen yıllık konferansa katılan Bharara, burada yaptığı konuşmanın büyük kısmını Türkiye’ye ayırdı.
Bharara’nın Türkiye ilgili yaptığı konuşmanın tamamı şöyle:
“Yaklaşık iki hafta önce, halihazırda yanımda çalışan savcılar ve de FBI, iş birliği halinde, İran kökenli bir Türk vatandaşı olan Reza Zarrab ismindeki şahsın tutuklanmasını sağladı.
Kendisi İran’a yönelik uygulanan yaptırımları çiğnemesi ve kara para aklama suçlamalarından dolayı tutuklanmıştı. Florida eyaletinde planlamış olduğu bir tatil esnasında tutuklandı.
Anlatması çok karışık ve detaylı olan bir takım sebeplerden ötürü, kendisinin, aynı zamanda, vatandaşı olduğu Türkiye’de de oldukça popüler bir isim olduğu ortaya çıktı.
Dolayısıyla, haberimiz olmadan, sürpriz bir şekilde, bu tutuklama oldukça büyük çapta bir ilgi toplamış oldu. Çünkü bu kişi belli bir zaman önce Türkiye’de de tutuklanmış, ki bunun bizim dosyamızla bir ilgisi yok, ama kendisi belli bir zaman önce Türkiye’de de tutuklanmış ama hakkındaki suçlamalar sonradan düşürülmüş ve kendisi serbest bırakılmış.
Bu tutuklamayı gerçekleştirdiğimiz tarihte, sayın Zarrab’ın Florida’da tutuklandığı o günde, Twitter’da yaklaşık 8,100 takipçim vardı.
Sonraki 4 gün içinde, neredeyse tamamı Türk milletinden olmak üzere, takipçilerime 270,000 kişi daha eklendi.
Bunun sebebi kısmen, bir çok yerde de bahsedildiği üzere, o ülkede yolsuzluğa karşı gereken önlemin alınmadığına dair var olan kanaat idi.
Bu konuda herhangi bir yorumda bulunmayacağım, fakat böyle bir kanaatin var olduğu bir gerçek.
Bir başka sebep ise, yine bir çok yerde yayınlandığı üzere, oradaki insanların özgür bir basına sahip olmadıklarına dair kanaatlerinden dolayı sosyal medyanın özgür ortamına gösterdikleri rağbet idi.
2015 yılında, Freedom House, Türkiye’deki basını “özgür değil” olarak nitelendirdi.
Reuters’a göre, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında cumhurbaşkanı seçildiğinden bu yana, gazeteciler ve çocuklar da dahil olmak üzere, kendisine hakaret etmek suçundan 1800’ü aşkın kişiyi bizzat dava etti.
Gazetecileri Koruma Komitesi (The Committee to Protect Journalists), ki eminim hepinizin bildiği bir organizasyondur, yaptıkları haberlerden dolayı en az 13 gazetecinin hapiste olduğunu ve büyük medya şirketi sahiplerine yönelik, taciz ve otosansür de dahil olmak üzere, bir sistematik baskı yürütüldüğünü rapor etmektedir.
Bahsettiğimiz bu raporlar, daha önce de belirttiğim gibi, bağımsız taraflardan ve farklı basın mensuplarından, Türkiye de dahil olmak üzere, farklı yerlerde, özgür basının ne olduğu ve ne olmadığına dair gelen raporlardır.
Son bir kaç haftalık şahsî tecrübeme de dayanarak size çok kısa bir örnek vereyim;
Anlaşılan o ki, ben, ki Türkçeyi henüz çok da iyi bilmediğim için anlaması zor bir mesele oldu, Türkiye’deki bazı gazetelerin manşetlerine konu olmuşum. Güya, bu davayı açmamın sebebi, benim, yani Hindistan’ın Pencap eyaletinden çıkmış, New Jersey’de büyümüş ve Manhattan’da ABD Başsavcısı olmuş Preet Bharara’nın, Türkiye’deki hükümeti devirmeye azmetmiş bir takım kişiler tarafından yaklaşık 2.5 milyon dolara satın alınmış olmam imiş.
ABD Başsavcısı olarak görev yaptığım süre içinde hakkımda bir çok saçma şey yazıldı, fakat burada, hepinizin huzurunda teyit edebilirim ki, içlerinde en aptalcası buydu!
Bu akşamki program hakkında,mesela, New York Basın Birliği’ne gelip konuşacağımı tweet attığımda, sadece şunu yazdım, ‘Gelip size konuşmak benim için bir onurdur.’
Ve Albert Camus’dan şu alıntıyı ekledim, ‘Özgür bir basın, elbette, kötü ya da iyi olabilir, fakat, hiç şüphesiz, özgür olmayan bir basın kötüden başka bir şey olamaz.’
Yalnızca bir kaç dakika içinde, bu tweet 1500 defa retweetlenmiş ve sanırım, 3,044 defa da beğenilmişti ve bu bunların çoğu Türkiye’den kişilerdi.
Bu arada, beni Twitter’da takip etmelisiniz: @PreetBharara
Şunu söyleyebilirim ki, ofisimizin yapmış olduğu işle gerçekten gurur duyuyorum.
Evet, bir çok tweet aldım, şiş kebaptan Türk lokumuna kadar her türlü lezzetli Türk yemeği teklifleri aldım..
Hatta, ben ve iş arkadaşlarıma karşı sevgi ifadesinde bulunan çok insan oldu.
Ve sanırım şunu ifade etmek istiyorum; bir yabancı diğer bir yabancının sevgisini ne kadar hak edebilir emin değilim, fakat umarım ki, ofisimizin temsil ettiği anlam ve değerler gerçekten saygıyı hak edecek niteliktedir.
Bu mekan 1834 yılında kurulmuştu, öyle değil mi, bizim ofisimiz de 1789’a, Cumhuriyetimizin kuruluşuna dayanıyor..
Ve o zamandan beri temsil ettiğimiz bir şey var, ki bu ofise ilk geldiğim zamandan onun başına geçtiğim şu zamana kadar bu hiç değişmedi; biz hukukun üstünlüğüne inanıyoruz.
Hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığına inanıyoruz. Ne kadar paranız olduğu, ne kadar gücünüz olduğu..
Ne kadar kuvvetli olduğuz ya da ne kadar güçlü bağlantılarınız olduğu umrumuzda değil.
Eğer kanunları çiğnediyseniz, ve hakkınızda bir araştırma yürütüp savcılığa taşımak adaletin menfaatine ise, ve bunu da ispatlayabiliyorsak, o zaman tam da bunu yapacağımızdan emin olabilirsiniz.
Ve bu yüzden, Adalet Bakanlığı’mızı ve ofisimi temsil eden bir Başsavcı olmaktan, ve Amerikan adalet sistemimizden gurur duyuyorum.
İster Türkiye’de, ister Amerika’da, ister Albany, ister Schenectady, ister New York City’de olun, size sunabileceğim tek şey, hiç kimse tarafından sindirilmeden, kimseden korkmadan işimizi yapacağımızdır..
Yalnızca kanun ve gerçeklere dayalı olarak işimizi yapacağımızdır, çünkü mesleğe girerken ettiğimiz yemin, bizden onu gerektirmektedir.
Takipçilerimin çoğu artık Türk olduğu için, Türkiye’deki yeni arkadaşlarım Türkçe öğrenmeye başlamam gerektiğine dair tavsiyelerde bulunmaya başladı.
Dolayısıyla, Amerika’nın bir parça parodi görebilmesi adına, lütfen beni takip ediniz diyorum.
Diğer bir yandan, şu geçtiğimiz hafta içinde Panama Papers platformunun piyasaya çıkmasıyla, basının gücüne dair inancımız hiç olmadığı kadar parladı ve basın iş birliğinin sahip olduğu gücü hiç bu kadar net bir şekilde müşahade etmemiştik diyebiliriz.
Bu konuya henüz daha fazla ekleyeceğim bir şey yok, fakat, sadece şunu ifade etmek istiyorum; ortaya çıkan etkiyi düşünecek olursak, bu tamamen basının ortaya koymuş olduğu bir güçtür.
Meseleye yapıcı ve geniş bir bakış açısıyla yaklaştıktan sonra, yolsuzluk, dolandırıcılık ve mali suistimal gibi konulara karşı benzer bir işbirliğinin daha küçük bir çapta, New York ya da herhangi bir başka eyalete taşınamaması için hiç bir sebep görmüyorum.”
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment