Bergen Camii’nin iftar sofrasında her milletten Müslüman var

Bergen Camii’nin iftar sofrasında her milletten Müslüman var

Amerika Birleşik Devleri’nde yaşayan Müslümanlar, minarelerden yükselen ezan sesine hasret olsa da, on bir ayın sultanı Ramazan’ın gelişi farklı bir havayı beraberinde getiriyor. Ülkede bulunan hemen her camide Ramazan süresince iftar sofraları kuruluyor, teravihler kılınıyor. Farklı milletlerden Müslümanlar, bu mübarek ayın feyz ve bereketinden hep birlikte faydalanıyor.

Ramazan süresince her gün iftar sofrası kurup yüzlerce Müslümanı ağırlayan Bergen Diyanet Kültür Merkezi, temizliği, nizamı ve herkese kucak açmasıyla kısa zamanda çevrede yaşayan herkesin dikkatini üzerine çekmiş durumda. Her gün bir başka hayırseverin sponsorluğunda kurulan iftar sofralarında boş yer bulmak oldukça zor. Ramazan süresince aileleri ile birlikte camiye gelen yüzlerce insan, giriş ve bodrum katında kurulan sofralarda yer bulmakta zorlanıyor. İftar sofrası adeta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu andırıyor. Karşınıza bir Suriyeli, hemen yanıbaşınıza Bangladeşli, çaprazınıza da Balkanlardan ya da herhangi bir Afrika ülkesinden gelmiş bir Müslüman oturabiliyor. Ramazan’ın sekizinci gününde ziyaret ettiğimiz Bergen Camii’nde iftarımızı bir Tayvanlı bir Suriyeli bir de Belaruslu Müslümanla birlikte yaptık.

IMG 8476Amerika’ya 25 yıl önce Şam’dan gelen Muhammed Zaher Alshameh, 22 yıl önce evlendiği Belarus kökenli eşi Janna Radevich Alshameh ve iki çocuğu ile birlikte gelmiş iftara. ‘Neden iftar için camiyi tercih ettikleri’ sorusuna Janna, “Evde iftarımızı yapınca kendimizi çok yalnız hissediyoruz. Burada ise bir aile sıcaklığı var. Hepimiz bir diğerinin gün içinde nelere katladığını çok iyi biliyor. Bu da birbirimizi çok daha iyi anlamamızı sağlıyor” diye cevap verdi.

Muhammed Zaher, eşi ile 22 yıl önce tanıştığını ve tanışmalarından bir ay sonra da evlendiklerini anlatıyor. “Orucumuzu birlikte tutuyor, namazlarımızı birlikte kılıyoruz. Sahurlarımızı da iftarlarımızı da aile olarak hep birlikte yapıyoruz” diyen Janna şöyle devam etti: “Evliliğimizin dokuzuncu yılında Müslüman oldum. O zamana kadar çocuğumuz olmuyordu. Ben Müslüman olduktan sonra bir kızım bir de oğlum oldu çok şükür.”

Suriye’de yaşanan duruma çok üzüldüğünü ifade eden Muhammed Zaher, 2008 yılına kadar ülkesini her yıl ziyarete gittiğini söyledi. 2008 yılında yaşanan kürsel finans krizi ve ardından patlak veren Surşye’deki iç savaş nedeniyle memleketi olan Şam’a son 5 yıldır gidememekten yakınan Zaher, yaşanan trajedinin bir an önce son bulması için duacı olduğunu dile getirdi.

Camide iftar yemekleri gibi ikram edilen su veya hurmalar da hayırseverlerin bağışları ile alınıyor. Bergen Camii’nde Ramazan süresince ikram edilen suları isminin açıklanmasını istemeyen Hindistan kökenli bir Müslüman aile üstlenmiş. İftara ya da teravih namazına gelen her Müslüman, işi bir tarafından omuzlamış Ramazan’ın buruk geçmemesi için.

IMG 8455Daha çok Türk kökenli Amerikalıların geldiği Bergen Camii’nin iftar sofrasında Tayvanlı çift Bai, her yıl oruçlarını burada açtıklarını söylüyor. ‘Neden’ sorusuna Ize Min Bai’nin İngilizcesi’nin yeterli olmaması nedeniyle eşi Susan cevap veriyor: “Burada yalnız değiliz. Bu ortam bizi çok mutlu ediyor”.

Amerika’ya 12 yıl önce geldiklerini ve son 10 yıldır da Bergen Camii’nin bulunduğu Cliffside Park semtinde yaşadıklarını aktaran Bai çifti, Ramazan için hissettiklerini, “Bitmesini hiç istemiyoruz. Sanki sihirli bir zaman dilimi ve insan kendisini öyle temizlenmiş hissediyor ki, dünyaya başka bir şekilde bakıyor” diyor.

Bai çifti sonradan İslamiyet’i seçenlerden değil. Birkaç nesil öncesine gidiyor ailelerinin Müslümanlığı. “ABD’de Müslüman olmak zor mu?” sorusuna Susan Bai, “Kimse ile dinimizi konuşmuyoruz. Kimse ile dini tartışmalara girmiyor, yalnızca Allah’ın bize buyurduklarını yerine getirmeye çalışıyoruz. O nedenle de kimse bizi dışlamıyor ya da kötü gözle bakmıyor. Barış içinde yaşıyoruz” diye cevap veriyor.

Çocukların koşuşturmaları, iftar yemeği, akşam namazının eda edilmesinden sonra içilen çaylar ve yapılan sohbetlerle ‘zamanın ne kadar hızlı geçmiş olduğu’nu hocaefendinin yatsı ve teravih namazına davet eden ezanı ile anlıyoruz. Burada hemen herkes artık birbirini tanımış gibi görünüyor, zira sohbetlerden sonra uzun uzadıya kucaklaşma sahneleri olmuyor. Kimileri iftar kimileri de teravih sonrası muhabbette olduğu kişiye ‘Yarın görüşürüz’ diyerek, bir sonraki günün iftar vaktine randevu veriyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.