Amerika’nın bağrında Anadolu çağrısı
Anadolu çınarının kökleri, binbir fersah derinlikteki denizler altından uzayıp on binlerce kilometre ötedeki Los Angeles’ta sürgün vermiş adeta. Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Hıristiyan, Yahudi… Bizim diyarların nice yitik çocukları, burada buluşmuşlar. Ciğerlerine memleket kokusu çekiyorlar.
Mike Honda, 12 yıllık kıdemli bir milletvekili. Amerikan Kongresi’nde Silikon Vadisi’ni temsil ediyor. Los Angeles’ta yapılan Anadolu Kültürleri ve Yemek Festivali’ni kutlamaya ve gezmeye gelmiş. Resmi açılıştan bir süre sonra onu Van yöresine ait kısımda, halay çekenleri hayran hayran izlerken buluyorum. Kıpır kıpır oyunların cazibesine karşı koyamayıp halkanın içine giriveren diğer Amerikalılara katılmasına ramak kalmış. Tek ihtiyacı olan, biraz cesaretlendirilmek. Nazikçe “Siz de oynasanıza.” diyorum. “Aslında zihnimde oynuyorum.” cevabını veriyor. Bir başkası daha davet edince, Kongre üyesi kendini halayın kollarına atıveriyor. 72 yaşındaki Japon asıllı milletvekili, ritmi yakalamakta gecikmiyor. Ve gençlere taş çıkartırcasına oynuyor, oynuyor, oynuyor… Tıpkı bizden biri gibi…
Agop amca, 1915 trajedisinden sonra dedesi Antep’ten Amerika’ya göçmüş bir Ermeni. Festivale kızı, damadı ve torunlarıyla gelmiş. Türkçeyi Antep şivesiyle konuşuyor. Türkiye’ye hiç gitmemiş, ama sanki hiç ayrılmamış gibi… Bir yandan sohbet ediyor, diğer yandan festivalde envai çeşidini bulabildiğiniz Anadolu yemeklerinden nasipleniyoruz. Büyüklerinden tevarüs eden Anadolu sevgisini ve hasretini o da evlatlarına aşılamış. Kızı, dolma gibi bazı Türk yemeklerini evde yapabildiğini gururla anlatıyor.
Agop amca, festivalden bakır cezve almış. Ama birisi “bunu kullanmak sağlıksız” diye kafasını karıştırmaya çalışmış. “Hiç öyle şey olur mu!” diyor. “Benim ailem hep kalaylı kaplar kullanırmış.” Eskiden sokaklarda kalaycıların nasıl gezdiğini anlatıyor. Sanki gözüyle görmüş gibi… Bir süre sonra Agop amcayı meydandaki otantik Türk kahvehanesinde buluyorum. Kendi yaşlarında bir İran Yahudisi ile hararetle tavla oynuyor. İddialı mı iddialı. Yenilince kızıyor, hışımla yerinden kalkıyor. Öfkesi de neşesi gibi bize benziyor. Çünkü o zaten bizden biri, Anadolu çocuğu…
Bir grup gazeteci arkadaşla Hitit Üniversitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin standını ziyaret ediyoruz. Rıza lokmaları ikram edilirken, Los Angeles’lı bir Türk yanımıza bir dostunu getiriyor. Adı Brian Capeloto. Rodos kökenli Amerikalı bir cerrah. Mütevazı mı mütevazı. Dedesi, Osmanlı Yahudisi. Daha büyük dedeleri, beş asır önce Engizisyon İspanyası’ndan kaçıp Osmanlı’nın adaletine sığınmış Sefarad Yahudileri. Ailesi 1910’da Amerika’ya göç etmiş. Ama Türk sevgisini de beraberinde taşımış. Öyle ki, Dr. Capeloto hiç Türkiye’ye gitmediği halde, sırf ailesinden duyduğu Türkçeyi kısmen anlıyor ve konuşuyor. Demek ki o evde Türkçe ne kadar sık konuşulmuş…
Baba Eren Faysal İlhan, sazı eline alıyor. Bilmeyenler dağıtılan kitapçıklara bakarak, Âşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım” türküsünü hep birlikte söylüyoruz. Brian Bey bir yerde mısrayı vaktinden erken söyleyince, biraz mahcup oluyor. Tebessümle teşvik ediyoruz. Sanki uzun ince yolu ezelden beri birlikte yürümüş, Anadolu türkülerini hep birlikte söylemiş gibiyiz…
Anadolu çınarının kökleri, binbir fersah derinlikteki denizler altından uzayıp on binlerce kilometre ötedeki Los Angeles’ta sürgün vermiş adeta. Ortadoğu ve Balkanlar’dan tüm gurbetçiler, festivalde kendilerini vaha bulmuş gibi hissediyor. Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Süryani… Müslüman, Sünni, Alevi, Şii, Hıristiyan, Yahudi, Ortodoks… Ve daha sayamadığımız, bizim diyarların nice yitik çocukları, burada buluşmuşlar. Ciğerlerine memleket kokusu çekiyorlar.
Mardin köşesinde oyun havalarıyla coşuyoruz. Konya’da semalarla dervişleşiyoruz. Damaklarda lezzet, gönüllerde huşu, gözlerde yaş… Kebabın kokusu, künefenin şiresi, simitçinin nidası… Kilisenin haçı, minarenin hilali, ezanın sesi… Her kahve fincanının, her çay bardağının etrafında bir dost meclisi… Hepsi ama hepsi, bizi şefkatle anayurdumuza, Anadolu’ya bir kez daha buyur ediyor…
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment