Acaba hasta mısınız?
Uzun zamandır dinmek bilmeyen baş ağrıları, omuz ve bel tutulması, aşırı göz kuruluğu ya da eklem ağrılarınız mı var? Saatlerce oyun oynayıp, video izlemek, kendi videonuzu çekip internete yüklemekten başka bir şey sizi mutlu etmiyor mu? Cevap ‘evet’se üzülerek söylemeliyiz ki, ‘siz hastasınız’.
Bu haberden maksadımızın başınıza yeni bir dert açmak olmadığını şimdiden belirtmek isteriz. Lakin çoğumuzun yanından bir an olsun ayırmadığı cep telefonu, tablet cihazların bize yaptığını düşman bile yapmaz. Yatağımızı, yemeğimizi, masamızı paylaştığımız teknolojinin bu nimetleri işimizi kolaylaştırsa da, bedenimiz ve beynimiz aynı şeyi söylemiyor. Yapılan birçok araştırmaya göre teknolojinin bütün faydalarına rağmen bir o kadar da zararına maruz kalıyoruz. İngiltere’nin muteber tıp dergisi The New Scientist’te yayınlanan bir çalışmada bilgisayar ve özellikle de internetin yol açtığı yeni ve ilginç hastalıklara yer veriliyor. İsim ve içerik olarak belki de çoğumuzun ilk kez duyduğu bu teknoloji hastalıklarını dikkate almakta fayda var.
Cep telefonu deyip geçme, kulağından olursun
Telefonda mesaj yazmaktan parmaklar tuşlara, konuşmaktan da kulaklar telefona yapışacak neredeyse! Yapılan araştırmalara bakılırsa RSI (tekrarlayıcı gerilme yaralanması) tıp literatürüne çoktan girmiş bile. RSI hastalığı saatlerce cep telefonundan mesaj yazmanın eseri. Başparmaklarını kullanarak mesaj yazan gençlerin zamanla yarışması, hastalığın daha sık görülmesine yol açıyor. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın birçok bilimsel raporuna göre ise cep telefonları baş ağrısı, kısa süreli hatırlamada zayıflama, giderek artan kronik yorgunluk, kulak çınlaması gibi yaşam kalitesini düşüren sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Ayrıca alzheimer, parkinson ve multiple skleroz (MS) gibi sinir hastalıklarının oluşma riskini de artırıyor.
Tekrarlama, zorlama kan akışını durdurma!
Bugün, tıpta ‘tekrarlayıcı zorlamalara bağlı hasar’ adıyla bilinen ve uzun süre bilgisayar kullananlarda ortaya çıkan bir hastalık. Kısaca ‘fare-klavye hastalığı’ da deniyor. Çünkü hastalık, bilgisayar mouse ve klavye kullananlarda aynı hareketlerin sürekli olarak tekrarlanmasına bağlı oluşuyor. El ve kollardaki sinir, tendon, kas ve diğer yumuşak dokularda meydana gelen zedelenmelere bağlı olarak ortaya çıkıyor. Sürekli tekrarlanan hareketlerin dokulardaki kan akışını bozabileceğini veya kaslardaki ağrı sensörlerinin aşırı hassaslaşmasına yol açabileceğini düşünenler de mevcut.
Sürekli oturmaya dayanır mı omuz kürek?
Bilgisayarla haşır neşir olup da başı, boynu, omzu ve sırtı ağrımayan biri var mıdır? İngiltere’deki Fizyoterapi Derneği, internet üzerinden yaptığı bir araştırmaya 2010 ofis çalışanı katılmış. Araştırmaya göre bilgisayar başında sürekli oturmak ve teknolojik cihazlarla fazlaca hemhal olmak duruş bozuklukları, sırt ve boyun ağrısına yol açıyor. Aslında buna adale spazmı deniyor. Boynun her iki ön bölgesinde, ense kökünde, başın arka kısmında, her iki omuz ve kürek kemiğinin iç yan yüzlerinde bazen ele gelen, yumak gibi hissedilen adale toplanması görülüyor. Kas spazmı adalenin hareketiyle artan ağrıya neden oluyor. Bilgisayarı kullanırken yanlış vücut duruşu da adale spazmını tetikliyor.
Hikikomori mi, o da ne?
Hastalığın ismine bakıp da kimse ünlü Türk ozanı Faruk K’nın ‘honki ponki toni nok’ şarkısını mırıldanmasın. Japoncada ‘elini, ayağını çekmek’ anlamına gelen hikikomori, günümüzde gençler arasında yaygınlaşan, özellikle teknolojiyi yoğun olarak kullanan gelişmiş ülkelerde tehlike sinyalleri veriyor. Sadece Twitter’ın ülkemizde 10 milyondan fazla kullanıcısı olduğunu düşünürsek, çanlar daha çok bizim için çalıyor olmalı. Teknolojinin oluşturduğu bir hastalık olarak görülen hikikomori, kişinin bilgisayar ekranıyla sanal âlemde iletişim bağımlılığı geliştirip, kendini sosyal çevreye kapatması olarak görülüyor. Bu bağımlı iletişim öyle bir hale geliyor ki, kişi yaşamdaki tüm sorumluluklarını ertelemeye ve aksatmaya hatta temel fizyolojik ihtiyaçlarını bile bilgisayar karşısında karşılamaya başlıyor. İlk başta büyük bir hızla geçen bu zaman dilimi bir süre sonra depresif bir ruh haline neden oluyor. Sosyal paylaşım siteleri ve oyun bağımlısı gençler, bunları sevdiklerini, sorunlarını unutturduğunu, mutsuzluklarını giderdiğini ve keyif aldıkları için kullandıklarını söyleseler de gerçek neden; sosyal uyumsuzluk, başarısızlık ve onaylanmama kaygısı aslında. Hikikomori, büyük oranda 15 yaş üzeri ve işsiz erkeklerde görülüyor.
O gözlere okyanusu da damlatsan, boş!
Söz konusu teknoloji, bilgisayar, internet olunca o gözlerin öyle donuk donuk bakması kaçınılmaz oluyor. Uzun süre bilgisayar ekranına bakmaya bağlı kuruluk oluşuyor. Yani gözde ne yaş ne de fer kalıyor. Ağrı, yorgunluk, rahatsızlık, kızarıklık, bulanık ve çift görme, batma, göz içinde yabancı cisim hissi, çapaklanma, akıntı, kapakların birbirine yapışması, kaşınma, yanma, devamlı veya aralıklı gözyaşı akıntısı, ışığa hassasiyet gibi belirtiler gösterebiliyor. Göz yüzeyinde kuru noktalar oluşmasının temel nedeni ekran karşısında göz kırpma hızının düşmesi. Sonra okyanusu da damlatsak kendine gelemiyor.
Sizde bu hastalıklardan hangisi var?
Ahh! Sevgili teknoloji mağdurları, günümüzün teknoloji hastalıkları say say bitmek bilmiyormuş meğer. Sadece yukarıdakilerle kalsa iyiymiş. Bakın daha neler var neler…
Ego sörfü:Kendi ismini düzenli aralıklarla internette aratıp, hakkında ne gibi bilgilere ulaşıldığını kontrol eden kişi.
Enfornografi:Pornografi ve enformasyon sözcüklerinden türetilmiş bu kelime, ‘bilgi açlığını internette dindirmeye çalışma’ hastalığı. Ne açlıkmış kardeşim! Dünyanın bilgisini alsan doymayacaksın.
Blog ifşacılığı:Bilinmemesi ve yayılmaması herkes açısından faydalı olan bilgileri on-line yayınlama merakı.
Youtube narsisizmi:Kendisini tanıtmak için sürekli kendi videolarını internet sitelerinde yayınlama, yayınlatma. O kör olası ene, insana neler yaptırıyor.
Myspace taklitçiliği:İnternette başka bir kişilik ve role bürünme takıntısı. Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin, diye diye…
Google takibi:Tüm yakınları ya da tanımadıkları kişiler hakkında internet üzerinden bilgi edinmeye çalışmak. Bütün dünyayı tanıma konusunu bir daha düşünsen mi?
Siberhondrik:En ufak bir hastalık belirtisinde, doktora gitmek yerine internetten tedavi yöntemleri arama. İnternet sana ilaç da yazar, iğne de yapar bekle!
Photolurking:İnternette saatlerce başkalarının fotoğraf albümlerine bakma. Senden daha güzeli var mı diye fotoğrafa değil, aklına ve kalbine baksan ne güzel olur ama…
Wikipedializm:Günün önemli bir kısmını internet anskilopedisi Wikipedia’ya katkıda bulunmak, yazılar yazmak ve metinlerde tashih yapmaya harcamak. Oh ne ala memleket! Kopyala-yapıştır, Vikipedi’ye yardım et. Memlekette başka Robin Hood mu kalmadı?
Crackberry:Özellikle yöneticilerin yakasına yapışan bu hastalık, adını daha çok kurumsal iletişimde kullanılan, e-mail alıp gönderilebilen, internette sörf yapılabilen ‘avuç içi’ bilgisayar türü BlackBerry telefonlarından alıyor.
Cheesepodding: Türkçede tam karşılığı olmayan bu sözcük ise zamanının büyük kısmını internetten şarkı indirmekle geçirenler için kullanılıyor.
Teknolojik hastayım ne yapmalıyım?
Teknolojinin velinimeti olan birçok kolaylıktan elbette ki istifade edilmeli. Fakat her şeyin fazlası zarar olduğu gibi burada da dikkat edilmesi gereken hususlar var. Bilgisayar kullanımını mümkün olduğu kadar azaltma. Belli sıklıklarla cihazdan uzaklaşma. Tüm elektromanyetik cihazlara yapıştırılan, manyetik alan etkisini azaltan sticker kullanımı. Saatlerce oyun oynamama. Bilgisayar karşısında doğru oturma. Masanın çok yüksek veya alçak olmamasına dikkat etme. Dik oturmak, ekrana veya klavyeye doğru eğilmemek. Arada gevşeme egzersizleri yapma ve pozisyon değiştirme. Büyük yazı karakteri tercih edip ekranı görmek için öne doğru eğilmek zorunda kalmama. Tuşlara döver gibi değil, yumuşak dokunma, fareyi sıkı değil hafif kavrama.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment