‘Zaman Gazetecilik Semineri’nden görünen gelecek

Bu yaz, uzun bir aradan sonra gerçekleştirdiğim Türkiye ziyaretimde Zaman Gazetesi’nin düzenlediği Gazetecilik Seminerleri’ni de takip etme fırsatım oldu. Ekrem Dumanlı, Bülent Korucu, Ahmet T. Alkan, Abdülhamit Bilici, Ali Çolak ve Kerim Balcı programda gazetecilik mesleğinin bugünü ve geleceğine dair önemli fikirler sundu. Bir eğitimci gözüyle bu duayen yazarların çizdikleri gazetecilik portresinden mülhem bir satır arası okuması yapmak ve geleceğe dair ufak bir pencere açmak istiyorum.

Devletin gücünü eline geçirdiği için güç zehirlenmesi yaşayan ve Ahmet T. Alkan’ın ifadesi ile bulaştığı ‘yolsuzluk iddialarının üstünü kapatmak için teneke çalıp hep bir ağızdan gürültü çıkaran bir taife’ herkesin malumu. Elindeki devlet ve medya gücünü sonuna kadar kullanan bu taifenin gönül verdikleri camiayı bitirmeye azmettiği bir ortamda Zaman Gazetesi yazarlarının mevcut saldırıları bırakıp geleceğin gazeteciliğine dair yorumlar geliştirmeleri beni ziyadesiyle memnun etti. Ardından ziyaret ettiğim Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda da durum çok farklı değildi. Onlar da işlerine devam ediyor, geleceğin meselelerine el atıyor,  planlar geliştiriyorlardı. İşte bu nedenle, eğitim alanındaki çalışmalarına destek verme yönündeki ricalarını hemen kabul ettim. Kısacası uzun bir aradan sonra ziyaret ettiğim ülkemde herkes Alkan’ın yine ifadesiyle ‘sütünün gereğini icra ediyor’du. Belli ki Cemaat’in ‘sütü’ ilim ve hakikat sentezli, geleceğe endeksli ve ahiret yörüngeli bir kaynaktan besleniyordu. ‘Sıfırlanmak’ kastıyla üzerlerine saldırıldığı bir anda bile onlar çay içiyor, geleceği şekillendirmeye çabalıyordu.

Bahsettiğim semineri şu soru ile özetleyerek başlayayım: Sizce gelecekte nasıl bir gazetecilik revaçta olacak? Geleceğin gazeteci ve yazar prototipi nasıl şekillenecek? Bu soruları üçlü bir yetenek sacayağında değerlendirmek mümkün: Çok yönlü okuma ve doğru bilgiye ulaşma kabiliyeti, bu bilgiyi çok boyutlu ve sofistike bir tarzda sentezleyebilme kabiliyeti, ilkeli olabilme ve toplumla bütünleşebilme kabiliyeti. Geleceğin başarılı gazeteci modelini işte bu üç boyut belirleyecek.

Zaman yazarlarının dünyadaki yeni eğilimleri iyi okuduklarını görmek beni mutlu etti. Zira Batı dünyasında da eğitim uzmanları, eğitim politikacıları, stratejistler ve iş dünyasının ileri gelenleri, 21. yüzyılda yaşayan insanın farklı bir kabiliyet donanımı ile yetiştirilmesinin önemine işaret ediyor. Bunun için ise yeni bir eğitim modelinin geliştirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Gazetecilik mesleği açısından bakıldığında da Kerim Balcı’nın ‘convergent’ gazetecilik şeklinde ifade ettiği yeni anlayış, mevzuyu tam da bu noktaya bağlıyor.

Şüphesiz bir bilgi ve teknoloji çağının içinde yaşıyoruz. Bilgiye ulaşabilme kolaylığı beraberinde bilgi kirliliği ve fikir tembelliğini de getiriyor. Artık bilgiyi işleyen değil; tüketen nesiller yetişiyor. İşlenmiş bilgi üretmenin zor olduğu; ama başarılı olunduğu takdirde de gücü tanımlar hale geldiği dönemlerden geçiyoruz. Said Nursi’nin, “Gelecekte mücadele belagat sahasında olacaktır.” ve “Medenilere galebe ikna iledir.” şeklinde özetleyebileceğim öngörüleri tam da bu konuya işaret ediyor ve bu yazıda resmedilen yeni insan tipinin inşasını hedef gösteriyor. Böyle bir dünyada bilgiye kendi düşünce dünyasının rengini verebilen, onu sistemleştirip işleyebilen bir nesil gerekiyor. Bu, rafine bilgiyi sadece üreten değil; onu etkin bir şekilde kullanabilen, sunabilen, ikna yeteneği gelişmiş fertlerden oluşan bir toplum/medeniyet projesidir.

Bu konu Batı dünyasının gündemine çoktandır girmiş durumda. Özellikle Amerika’da bilim ve iş çevreleri, içinde bulunduğumuz yüzyılda yetişen nesillerin bilgiyi inşa edebilen, onu çok yönlü olarak kullanabilen, analitik düşünme kabiliyeti yüksek, disiplinler arası düşünebilen, girişimci, kendini ifade edebilen, ikna kabiliyeti gelişmiş, değişik kültürlerle kaynaşabilen, inisiyatif kullanabilen, risk alabilen, birkaç dil bilen bireylerden oluşması gerektiğini ifade ediyor ve buna dair, ‘21. yüzyıl vatandaşının özellikleri’ adı altında, yeni bir eğitim modeli geliştirmeye çalışıyorlar.

Seminer boyunca dinlediğim yorumlarda geleceğin gazetecilik mesleğine dair bu bağlamda ilginç ipuçları vardı. Geleceğin gazetecisinin de tıpkı geleceğin insanı gibi çok yönlü okumalar yapabilmesi, içinde yaşadığı toplumu ve alt kültürleri tanıyabilmesi, birkaç dil bilmesi, rafine ve sofistike bilgi üretebilmesi, yaşadığı toplumla bütünleşebilmesi, o toplumu adeta bir sosyolog gibi tahlil edebilmesi, meseleleri, kavramları ve sahasının teorik altyapısını bir filozof gibi irdeleyebilmesi gerekecektir. Böyle bir gazeteci/yazar adeta bir deneme yazarı gibidir. Ele aldığı bir kavramı tüm boyutları ile bilen, tahlil eden, içselleştiren, ona kendinden bir boya katıp okuyucusunu bir düşünce sarmalının içinde dolaştıran başarılı bir deneme yazarıdır o adeta…

Şimdilerde yaşadığımız politik kargaşa atmosferi bir gün mutlaka değişecek ve üzerimizdeki fırtına bulutları bir bir dağılacak. İşte o günler geldiğinde hep beraber demokrasimizin ve gazetecilik anlayışımızın dibe vurduğunu fark edeceğiz. Yavuz Baydar’ın Turkish Review dergisinde yayınlanan bir yazısında ifade ettiği gibi, bugünlerde Türk medyasının yavaşça ölümüne şahit oluyoruz. Her şey normale döndüğünde medyamız küllerinden yeniden dirilecek. Tarumar olmuş demokrasimizi, bürokrasimizi, adalet sistemimizi ve medyacılık anlayışımızı el birliğiyle yeniden inşa edeceğiz. Ekrem Dumanlı’nın da işaret ettiği o ‘ideal demokrasi’ ortamı tesis edilebilirse öyle bir Türkiye’de, hâlihazırda gözde tutulan gazeteci ve medyacı tipi, onları içinde barındıran medya organları ile birlikte iflas edecek; tükenecektir. Böyle bir Türkiye’nin ihtiyaç duyacağı yeni insan tipi ve onun meyvesi olan medyacısı da yukarıda işaret ettiğim kabiliyetleri haiz bireylerden oluşacaktır. Bu donanıma sahip olmayan kişilerin gazetecilik yapma imkânı azalacak hele köşe yazarlığı yapma şansları hiç kalmayacaktır. Çünkü sadece gazeteci değil fert de evirilecek, toplumun köşe yazarlarından ve medya organlarından beklentisi de köklü bir değişime uğrayacaktır.

Böyle bir ortamda artık klasik bir tartışma konusu haline gelen ‘İnternet gazeteciliği mi yoksa basılı medya mı’ tartışması da anlamsızlaşacaktır. Nitekim Abdulhamit Bilici’nin de işaret ettiği gibi ‘muhteva’ okurlar nezdinde daha bir önem kazanacak ve ortam önemini gitgide yitirecektir. Muhteva ve yorum salt bilginin, yüzeysel haberin önüne geçecek, şahıslar ve hadiseler değil; fikirler daha çok takip edilir, konuşulur olacaktır. Okurun görmek istediği zengin içerik yeni tip gazeteci nezdinde temsil edileceğinden tercih edilen muhteva ve bunu sunabilen yazar hangi ortamda ifade alanı bulabiliyorsa insanlar o ortama teveccüh edeceklerdir. Bu tıpkı suyun doğal akışı gibidir. Su, her zaman kendisine bir yol bulur. Basılı medya, içinde bulunduğu klikleşme ve kıskançlık hastalığından kendisini kurtaramazsa esnekliğe daha müsait olan İnternet medyacılığı dizgini ele alacak basılı medyaya hayat hakkı tanımayacaktır. Çünkü muhteva artık İnternet ortamında kendisine yer bulabilecektir. Böyle bir ortamda basılı medya için tek nefes alma alanı gene İnternet ortamı olacaktır. Basılı medyanın ömrü, yoruma dayalı bu yeni tip gazetecilik anlayışını temsil eden çok yönlü yazarlara ve gazetecilere ne kadar ortam sunabildiği, ne kadar kucaklayıcı olabildiği ile doğru orantılı olacaktır. Aksi takdirde kalite kendisine mutlaka bir yol bulacak ve İnternet ortamı işte o zaman basılı medyanın önce reklam gelirlerini ardından da etki alanını erozyona uğratacaktır. Bu bağlamda, günümüzdeki bazı basılı medya organlarının yakın gelecekteki mutlak ölümlerini şimdiden görür gibiyim.

Peki, bu yeni tip insan modeli yetişmeye başlamış mıdır ve ülkemiz bu çizgiyi yakalayabilecek midir? Bunun temini adına bizim bir modelimiz, stratejimiz mevcut mudur? Az önce bahsettiğim gibi Batı dünyası bu konuya çok ciddi bir şekilde kafa yormaya başladı bile. Bizim mevcut eğitim sistemimiz ise önümüzdeki 25-30 yılda çökecek bir noktaya doğru hızla ilerlemekte. Peki, çözüm ne ve bir eğitim hareketi olan Hizmet Hareketi bu idealin neresinde? Devam edeceğiz.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.