Aşırı kaygılar sizi esir almasın!

Aşırı kaygılar sizi esir almasın!

Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, kaygı bozukluğu (anksiyete) hastalığının her an kötü bir olay yaşanacakmış hissi ile kişiyi tehdit ettiğini söyledi. Yavuz, “Kaygı bozukluğu nedeni ile hastaların, günlük olaylar karşısında beklenenin üstünde yüksek bir kaygı düzeyi yaşayarak, zihninde sürekli olarak felaket senaryoları ve kötü bir olay olacağını hisseder.” dedi.

Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, aşırı kaygı bazuklukları ile ilgili bilgiler verdi. Aşırı kaygıların günlük hayatı etkilediğini belirten Yavuz, “Kaygı günlük hayatımızda yaşadığımız olaylarda hepimizin karşılaştığı bir ruh halidir. Bu durum aşırı boyutlara ulaşmadığı sürece herhangi bir teşhis ya da tedavi gerektirmez. Ancak yaşantımızı olumsuz etkileyecek boyuta gelmeye başladıysa, mutlaka bir tedavi gerektirebilir. Anksiyete bozukluğu olan kişi uzun süren, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşar. Bu kaygı huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme, çabuk yorulma, odaklanma güçlüğü, unutkanlık hissi, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinin tamamı ya da bir kısmı ile birlikte bulunur. Kişinin yaşadığı bu sıkıntılar kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemektedir.” dedi.

Kaygılarla ilgili misaller veren Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, “Örneğin; çocuğu eve beklediği saatten geç geldiğinde ‘mutlaka çocuğa araba çarpmıştır’, ‘birileri çocuğa bir şey yapmıştır’ türünden kaygı içeren düşüncelerle karşılanır. Kişi olaylar karşısında hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine kadar değişik yoğunluklarda kaygı yaşayabilir. Bu yaşanan durumun kaygı bozukluğu diye adlandırılmasının sebebi ise kişinin belli durumlarda değil, yaşanan her durumda aynı tepkiyi vermesidir.” diye konuştu.

Anksiyetenin çok küçük yaşlarda başlayabileceğini söyleyen Uzm. Dr. Yavuz, “Anksiyete genellikle 20’li yaşlardan önce başlayarak, dalgalı bir seyir izler. Duruma eşlik edebilecek psikiyatrik bozukluklar diğer kaygı bozuklukları, depresyon ve alkol bağımlılığıdır. Kaygı düzeyi yüksek kişiler huzursuzluk ve kaygının yanı sıra vücut ağrıları, baş ağrısı bulantı gibi şikayetler yaşayabilirler. Bu tarz şikayetleri olan kişiler öncelikli olarak bir psikiyatri uzmanına görünmeli onun sonrasında tedavisine başlanmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Hastalığın oluşumu ile ilgili Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, “Anksiyete hastalığının geçmişimizde yaşadığımız olumsuzluklarla da bağlantısı vardır. Kişi geçmişte yaşadığı kötü bir olayın benzeriyle karşılaştığında anksiyetenin belirtileriyle tepki verir. Önceden öğrenilmiş bir duygusal durum olarak anksiyete, belirli bir olayın o anda oluşturduğu korkudan değişiktir. Bilinçaltındaki çelişkilerden doğar ve bastırılmış isteklerden kaynaklandığı için kişi duyduğu huzursuzluk ya da korkunun nedenlerini bulamaz. Anksiyete yaşanması kişiyi, kimi uyarıcıların etkilemesine bağlıdır. Bu yüzden çevredeki uyarıcı etkenlerden çözümlenmesi anksiyetenin nereden kaynaklandığını açıklar. Örneğin; Tehlikeli durumlar geliştiğinde (karanlıkta duyulan ses, köpek havlaması, saldırması) vücudun buna verdiği cevap anksiyetedir. Anksiyetenin sürekli tekrar etmesi çeşitli düzeylerde fizyoloji bozukluklarına yani vücudun biyokimyasal dengesinin bozulmasına yol açar.” dedi.

Hastalık belirtileri ile ilgili Uzm. Dr. Mehmet Yavuz şunları sıraladı:

* Sebepsiz yere yaşanacak korku ve panik hali.

* Uyuyamama ve buna bağlı olarak sinirlilik hali.

* Göz bebeklerinde genişleme.

* Kalp atışı hızlanması.

* Ağızda kuruma ve ellerde titreme.

* Rutinden daha fazla tuvalete gitme isteği.

* Yaşanacak yoğun baş ağrısı.

* Vücudun belli bölgelerinde kızarma (baş, boyun ense).

* Terleme ve renkte solma (özellikle avuç içi ve ayak tabanlarında).

* Zihinde dağılma, kısa süreli hafıza kaybı.

Yavuz, kaygılardan korunmak için şu önerilerde bulundu:

* Hasta öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri konusunda eğitilmeli.

* Bunun yanı sıra nefes alma ve çeşitli gevşeme egzersizleri yapmalı.

* Stresle başa çıkma yöntemleri ile kişi rahatlamalı.

* Ayrıca çeşitli ödevler verilerek kişinin kaygı verici durumlara karşı duyarsızlaşmalı.

* Kaygılar mutlaka not edilmeli.

* Yazmak, kaygıları düşünmekten daha zor bir iştir. Yazarak olumsuz düşüncelerin kaybolması ihtimali artar.

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.