Hakikat Aşkı, Kendi Doğrularımız ve Bağnazlık

Aslen Hindistan kaynaklı olan ve bir çok gelenekte farklı versiyonları ile kullanılan ‘Altı Kör Adam ve Fil’ hikayesini bir çoğumuz duymuştur.

Her biri filin bir tarafını tutan bu kör insanlar dokunma hislerinin kendilerine verdiği bilgi sınırları içinde önlerinde duran bir hakikati tarif ederler. Tuttukları kısmın şekil ve mahiyetine göre, kimisi onu duvara, kimisi, mızrağa, kimisi ipe, kimisi de yılana benzetir. Daha sonra elde ettikleri tarifleri birbirleriyle paylaşırlar. Tarifleri birbirine uymayınca da aralarında ciddi münakaşalar yaşarlar.

Hikayenin bazı versiyonlarında ise aralarındaki bu münakaşayı bitirmek için her biri susup diğerlerini dinlemeye başlar ve aralarında işbirliği yaparak tüm fili ‘görmeye’ çalışırlar. Yanlarından gören bir insan geçip tüm fili görünce onlar da kör olduklarını anlarlar.

Hikaye subjektif (indi) doğrumuzun kendi haliyle doğru olduğunu fakat doğrunun tümünü yansıtmadığını anlatır bize; her birimizin bir nevi kör olduğunu ve külli hakikatı kavramak için sürekli başkalarına olan ihtiyacımızı vurgular.

Hikaye hakikatın kendimize bakan yönünü anlamayı sonra onu tarif edebildiğimiz kadar doğru ve tutarlı bir şekilde başkalarına tarif etmeyi ve sonunda da susup diğer versiyonlarını dinleyerek külli hakikate yaklaşmayı salık verir.

Hakikat aşkı bu arayışın ve bütüne ulaşma gayretinin adıdır. Kendimizi dinlemenin yanı sıra başka hayat hikayelerinin ve şehadetlerin içine gizlenmiş ve bize saklı kalmış hakikat parçalarını bir keşşaf heyecanıyla bulup, büyük resmin eksik parçalarını birleştirmenin verdiği heyecandır o.

Bu tutkuya kapılanlar, başka insanları, renk, yaş, makam ve konumuna bakmadan, hayat bilmecesinin kapılarını açan birer anahtar gibi görürler. Kapı kapı dolaşır, bir kimyager hassasiyeti içinde insanlardan hakikat parçalarını toplar ve kendinde olanları da onlara vererek bir kudsi becayişler sarmalında ömürlerini geçirirler.

Öte yanda ise kendi körlük ve dar dünyalarının dışına çıkmayıp, elde ettikleri hakikatin bir tutamına aldanarak, hakikatin kendisi olma iddiasında bulunan bağnazlar güruhunu görürüz. Ellerinde tuttukları doğrudur. Lakin filin bir mızrak olduğunu iddia etmek gibi bir doğrudur. Filin dişi mızrak gibidir ama mızrak kelimesi fil hakikatini ifade emekten çok uzaktır.

Bugün globalleşen dünyada ilimler, kültürler, milletler, ve dini gelenekler her biri kendi ölçüleri içinde hakikatin bir ucundan tutmuş keşfedilmeyi beklemektedirler. Kendi doğrumuza sadık kalıp, içinde de boğulmadan, her bir tanışma ve muaşere ile hayat tecrübemizi zenginleştirmek ve hakikate bir adım daha yaklaşmak bizim elimizdedir. İnsanları ötekileştirmeden, köprüler kurarak, ortak diller bularak, bir iken binler olarak hakikatin kapısına varmak bizim elimizdedir.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.