Günlük Olaylar ve Tevhit İnancı

Tevhit inancı İslam akidesinin bel kemiğini teşkil eder. Diğer tüm inanç esasları bir nevi bu temel üzerinde vücut ve mana bulur.

Tevhit inancı tüm kainatı gören, işiten, bilen, sürekli yaratan ve bu haliyle kainatın devamlılığını sağlayan bir yaratıcının varlığını gerektirir. Ayrıca bu inanç yaratma fiilinde ve varlıkların vücuda gelmesine izin hususunda harici müdahaleyi de reddetmeyi gerektirir. Varlık düzeyine çıkan her bir şey bu tek yaratıcının bilgisi dahilinde, izni ile ve yaratması iledir.

Yine İslam akidesine göre bir şeyin yaratılmasını tercih etmek (irade) ile tercih edilen o şeyin vücuda gelmesini temin etmek ayrı şeylerdir. Allah kullarının iradelerine hürmetinin gereği ve bir imtihan sırrı olarak onların isteklerini yaratır lakin bu tercihlerinin sorumluluklarını da onların sırtına yükler. Bediüzzaman’ın deyişiyle ‘halk-ı şer (kötülüğün yaratılması) şer değildir, kesb-i şer (o kötülüğü irademizle tercih edip sorumluluğunu alma) şerdir’. Lakin Allah’ın varlık dairesine çıkmasına izin verdiği her şey, tercih eden kişi için sübjektif manada şer olsa da, kısa, orta ve uzun vadede hayırdır ve güzelliktir. İbrahim Hakkı’nın ifadeleriyle ‘Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler’.

Peki bu inancın bizim günlük hayatımızdaki karşılığı nedir? Her gün karşımıza nasıl çıkmaktadır? Sokakta karşılaştığımız bir insanda, gördüğümüz bir rüyada, aklımıza gelen bir hadisede, dikkatimizi çeken bir tabelada, başımıza gelen bir bela yada güzellikte bu tevhit inancı kendini nasıl göstermektedir?

Bu inanca göre, saydığımız her bir hadise Allah’ın bilgisi ve izni dairesinde bizim hayatımıza girmektedir. Ayrıca her bir hadisenin vesile olana, muhatap olana ve de onu yaratana bakan yönleri vardır. Vesile olan ve muhatap olan çoğu zaman hadisenin sadece kendine bakan yönüne vakıf olurken yaratan aynı hadise ile bir çok hikmet ve gayeyi bir anda vücuda getirebilir. Mesela sokakta yürüyen mahzun bir insan kendine bakan yönü itibariyle hüznünü ifade ediyor olabilir. Lakin yaratıcıya bakan yönü itibariyle bu mahzun insan karşılaştığı başka bir insana enerji kaynağı olma, o enerji ile daha büyük gayretleri tetikleme ve neticede çok büyük hayırlara vesile olma sebebi olabilir.

Dolayısıyla her gün yaşadığımız günlük hadiselerin her birinin o hadiselere maruz kalanlara, vesile olanlara ve tüm bunları varlığa getiren yaratıcıya bakan yönleri vardır ve bunları birbirinden bağımsız olarak ele almamız gerekir. Bu yönlerin bir kısmı hemen bir kısmı da uzun vadede ortaya çıkabilir.

Kendimize bakan yönlere odaklandığımızda eksikliklerimizi, gelişebileceğimiz alanları ve bize düşen sorumlulukları görürüz. Maruz kalanlara odaklandığımızda yaratıcının bizim üzerimizden onlara nasıl muhatap olduğunu, bazen irademizin haricinde hayırlara vesile olabildiğimizi, varlığın girift örgüsünü, hadiselerin nisbi taraflarını görürüz. Yaratıcıya odaklandığımızda ise O’nun bize olan yakınlığını, her an huzur ve gözetiminde olmanın verdiği güveni, varlık alemindeki plan, ahenk ve mana bütünlüğünü görürüz.

Dolayısıyla her hadiseyi bu tek yaratıcıya bağlama ve vesile olanla muhatap olanın ötesinde O’na bakan hikmet ve gayeleri gözetme bizde huzur-ı daimi (sürekli yaratanın huzurunda olma) dediğimiz bir halin oluşmasına vesile olur. Ayrıca bu şuur ve bakış açısı bizi dağınıklıktan kurtarıp her şeyi manalı bir bütünlük içinde tek bir mercie yönlendirme imkanı sağlar. Böylece çokluk içinde bir ahenk ve mana oluşturabilmemize vesile olur.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.