“Ya benimsin, Ya toprağın”

Başkan konuşuyor. Arkasında ayakta dizilmiş ona eşlik eden kabine üyeleri…

Günlerdir süren sokak eylemlerinin stresi ile sesi titriyor. Başkentte hayatı durma noktasına getiren eylemler herkesin tadını kaçırmışa benziyor. Zira sokaklar, yirmi iki yıllık ‘Başkan’ın artık çekilmesini isteyen sloganlarla inliyor.

Önce eylemcilere bir an önce sokakları boşaltmaları gerektiğini anlatıyor, sonra sırası ile muhalefete yükleniyor. Sesinin tonu kararsızca artıyor Başkan’ın, belli ki öfkesini gizleyemiyor:

“Diyorlar ki: ‘Başkan çekilip gitsin…”

Bir anda dönüp arkasında sıralanmış kabine üyelerini, Başkan yardımcısından başlayarak işaret ediyor ve soruyor:

“Peki ben gideyim de kim gelsin? Ben gidince bu ülkenin hali ne olur? Bana benden başka bu ülkeyi yönetebilecek bir adam gösterebilir misiniz?”

Yıllar önce bir Afrika ülkesinin devlet televizyonunda izlediğim görüntüleri aklıma düşüren, okuduğum haberler oldu.

Sesini duymaya tahammül edemediğimden, çoğu zaman yazılı basından ve internetten takip ettiğim birinin açıklamaları, neredeyse 15-20 yıl önceki bir Afrika liderinin sözleri gibiydi: “Ben gidersem ülke yıkılır.”

Hem başta kendi partisi içindeki (Evet, aslında olmaması gerektiği halde Anayasa askıda olduğu için fiilen bir partisi var), hem de muhalefetteki bütün siyasetçiler başta olmak üzere ülkede kim varsa hakaret ediyor. Yani ‘benden başka bu ülkeyi idare edebilecek kimse yok’ diyor.

Daha vahim olanı ise bu cümlede gizli olan zımni tehdit: “Eğer bir şekilde gidecek olursam bu ülkeyi de yıkarım”.

Bir tuhaf ‘Ya herru ya merru’ hali yani.

Haklarındaki devasa ithamlarla ilgili hesap vermemek için her seferinde daha büyük bir hukuksuzluğu irtikap ettiklerinden, artık tek çareleri ne pahasına olursa olsun Başkanlığı getirmek.

Bir gün hesap verecek olma ihtimali bile dengelerini bozmaya yetiyor.

O yüzden “Ya benimsiniz, ya toprağın” diyebiliyorlar.

En büyük korkusu, ülkedeki korku duvarının yıkılması.

Ülkede her şey güllük gülistanlıkmış da o giderse her şey harabeye dönecekmiş gibi konuşuyor. Oysa aylardan beri neredeyse şehit haberi almadığımız gün yok. Ülkenin başkentinde ardı ardına bombalar patlıyor. Güneydoğu bölgesinde şehirler kelimenin tam anlamı işe savaş alanı. Top atışları ile harabeye dönen şehirler, terk edilmiş mahalleler içler acısı. Yüzbinlerce insan evlerini terk etmiş durumda. Gencecik ölü bedenler ve yıkılan şehirlerin enkazı ile döşediği kanlı bir yolda başkanlık hayallerine ulaşmaya çalışıyor.

Dış politikadaki dahiyane stratejileri ile sorun yaşamadığımız komşu kalmadı. Suriye’de akan kanda hissesi hiç de azımsanmayacak ölçüde büyük.
Hesapsız ve plansız ülkeye alınan mülteciler bir sosyal patlamanın eşiğine geldi.

Sanki bütün bunlar yaşanmıyormuş gibi bütün derdi gerçek vatan evlatlarının peşine düşmek. Varsa yoksa paralel. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında hayırsever takibi yaptırıyor. Okul kapatmayı marifet, milletin helal kazancına çökmeyi cihat zannediyor. Yüzlerce masum hapishanelerde çile dolduruyor, haklarında iddianame bile yazdırtmıyor. Susturmadığı gazete, mankurtlaştırmadığı televizyon neredeyse kalmadı.

Bir de vatandaşın vergileri ile beslediği ne idiğü belirsiz avukatlar vasıtası ile yurtdışında okul kapatma peşinde. Hele Amerika’da yaptırdığı akıllara ziyan. Yandaşlarının milyonlarca dolarlık vergilerini bir kalemde silerken, Amerika’da yaşayan Türk’lerin Amerikan devletinden vergi kaçırıp kaçırmadığını takip için Türkiye’de vatandaşın ödediği vergiyi kullandırtıyor. Sözüm ona bir şeyler bulup Amerika’ya gammazlatacak. Herkesi kendileri gibi hırsız bildikleri için akıllarına da başka bir şey gelmiyor. Avukatları aylardır uğraşıyor sadece yalanlar ile algı oluşturma adına bir iki kenar mahalle gazetesine tesir ettiler. Bir de İslam düşmanı marjinal bir kaç internet sitesine. Çarçur olan milletin parası. Yazık.

Avaneleri ile yalan, iftira, dedikodu, kumpas aklınıza şer adına ne geliyorsa kullanıp toplumumuzda öyle bir fay hattı meydana getirdiler ki; başka hiç bir günahları olmasa, sadece bu tefrika bile yıllarca sürecek problemlere gebe.

Bir de utanmadan ‘Ben gidersem tufan olur’ diyebiliyorlar.

Bu ülkenin başına gelen en büyük felaket siz değil misiniz? Sizden büyük tufan mı var?

Siz yıkılıp gidince bu ülkeye bir şey olmaz.
Siz yıkılıp gidince bu ülkeye bahar gelir.

Neyse, bizim yıllar önce estirip duran Afrikalı Başkan’a gelince… Çoktan devrildi. Ülkesine de hiç bir şey olmadı. Hayat aynen devam ediyor.

Aslında bu konulara hiç girmeyecektim ancak siz bu “Paralel yapıyı işlevsiz hale” getirince yazacak bir şey bulamadım.

İşlevsiz bir grup insan hakkında ne yazayım?

Birleşmiş Milletler’de ülke bakanlarını, toplum liderlerini, Hollywood yıldızlarını ağırlayan GYV panelini ya da Brüksel’de 57 ülkeden 400 İslam alimini bir araya getiren konferansı mı yazsaydım yoksa?

Write a comment

1 Comment

  1. Emre March 19, 02:18

    Herkes hak ettiğini bulacak inşallah

Only registered users can comment.