Toplum düzeni, Hukuk ve İktidar

En ilkel kabilelerden, en modern toplumlara kadar bütün insan toplulukları kendi aralarındaki düzeni tesis etmek için bir takım kurallar vaz’ etmişlerdir. Genel olarak ‘toplumsal düzen kuralları’ diye adlandırılan bu kuralların en başında hukuk kuralları gelir. Diğer toplumsal düzen kuralları; din, ahlak, örf-adet ve görgü kurallarıdır ve bu saydıklarımı hemen bütün hukuka giriş/hukuk başlangıcı kitaplarında bulabilirsiniz.

Hukuk kuralları, bir toplumda barışı, güvenliği ve eşitliği sağlamak için vardır. Ayrıca hukuk düzeni yönetimi meşrulaştırıp iktidarı paylaştıran ve nihayet toplumsal düzeni sağlayan bir işleve sahiptir.

Toplum düzeninin tesisi ve bu düzenin sürekliliği kanunların toplumun bütün ihtiyaçlarına cevap verebilmeleri ve objektif niteliğe sahip olmaları ile mümkündür.

Diğer taraftan hukuku suistimal etmek suretiyle iktidar sahiplerinin toplum üzerinde sulta kurmasına mani olmak için demokratik hukuk devletlerinde kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiş; yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirinden bağımsız hale getirilmiştir.

Ayrıca, totaliter rejimlerde iktidarların ideolojilerini benimsetmek ve her türlü  muhalefeti susturup sindirmek için özellikle kullandıkları cezai müeyyideler, ceza hukukunun evrensel kuralları ile sınırlandırılmıştır. Zira ceza kanunları bireyin hak ve özgürlüklerine derin biçimde müdahale eden yaptırımları içermektedir. Kanunsuz suç ve cezanın olmaması (kanunilik ilkesi), herkesin kendi eyleminden sorumlu tutulması (şahsilik ilkesi) ve cezanın haklı ve ölçülü olması gibi ilkeler kanun koyucuyu ve yargı erkini sınırlandırmaktadır. Ceza hukukunda, bir hukuk kuralının, kanun  tarafından düzenlenmemiş benzer bir olaya genişletilerek uygulanamayacığını ifade eden ‘kıyas yasağı’ da yargıcı sınırlandıran bir ilkedir.

Demokratik anlayışın oturduğu ve hukukun üstünlüğüne saygılı iktidarların idare ettikleri ülkelerde geçerli, olması gereken kurallardan bahsediyorum.

Aslında hemen herkesin bildiği bir dizi kuralları yazarak uzun ve sıkıcı bir giriş yaptığımın farkındayım. Ne var ki yazının bundan sonraki kısmı ancak buraya kadar anlattıklarımla bir şey ifade edecektir.

Hukukun iktidarlar elinde birer oyuncak haline geldiği, hukuk sisteminin tek bir adamın arzu ve istekleri doğrultusunda bir baskı ve sindirme aracına dönüştüğü ülkelerde kalıcı ve sürekli bir toplumsal huzurdan bahsetmek kolay değildir. Diktatörler, -demokratik gözüken yollarla iktidara gelmiş bile olsalar- devamlı ve kalıcı bir düzen ve barış ortamı sağlayamazlar.

Bir kere, kanunların uygulanmasındaki taraflı tutum suistimalleri artırır.

Söz gelimi, ‘akan kanlar dursun, daha fazla çocuk ölmesin’ çağrısı yapan akademisyenler muhalif oldukları için cezalandırılırken, ‘oluk oluk kan akıtacağız’ diyen bir mafya kırıntısı yandaş olduğu için baş tacı edilebilir. Ya da her seferinde bir başka şirket üzerinden saf halkı dolandırarak jet hızıyla ömrünü tüketen bir ahlak yoksunu, yandaşlığın kaymağını yerken; muhalif bir iş adamı ise şirketlerinin hesaplarında virgül kadar bile hata olmamasına rağmen, hatasız muhasebe kaydının mümkün olmadığı gerekçesi ile mallarını kayyıma kaptırabilir.

Böyle bir ülkede evrensel hukuk ilkelerine ve yürürlükteki anayasaya aykırı sulh ceza hakimlikleri türünden benzeri olmayan yargı mercileri ihdas edilir. Bu kurumlar bütün siyasal ve sosyal muhalefetin üzerinde demoklesin kılıcı gibi asılı durarak keyfe göre kararlar verip suçsuzu içeri, suçluyu dışarı çıkarabilir.

Cumhurbaşkanı’nın “anayasal düzenin fiili olarak değiştiğini” söylemesi karşısında böyle bir düzende sus pus olunur. Yine Cumhurbaşkanı’nın “Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığını ve saygı da duymadığını” ifade etmesi normal görülür. Devletin en yetkili ağzından vali ve kaymakamlara gerektiğinde kanun dışına çıkabilecekleri söylenerek hukuk paspas edilince, bu aşağıya doğru öyle eylemleri netice verir ki; toplumda düzen kalmaz. Hukukun suistimal edilmesi toplumda düzeni sarsar.

Diğer taraftan, hak ihlalleri ile toplum üzerindeki baskının oluşturduğu stres bir gün gelir öyle bir patlamaya yol açar ki, toplum düzeninin tekrar tesis edilmesi yıllar sürer.

Öyle herkes ‘Hizmet Hareketi’ne gönül vermiş fertler gibi toplumsal düzenin bozulmaması için tepkilerini hukuk ve belli ilkeler çerçevesinde sınırlandırmayabilir.

Basit bir gecekondusunu yıktırmamak için elinde döner bıçağı belediye memuruna saldıran insanlarla dolu bir toplumdan bahsediyorum. Hemen her gün farklı kesimlerinden değişik cinnet haberleri ile sabahlarına uyandığımız bu ülkenin insanı artık hukuka güvenmemektedir.

Unutulmamalıdır ki, şimdilerde üç-beş kuruş devlet yardımı ile teskin görünen halk kitlesinin öfke ve nefreti bir şekilde iktidar ve yandaşlarına da yönelme eğilimindedir.

Her gün gelen şehit haberleri, bombaların patladığı güvensiz metropoller, ekonominin nereye gittiği belli olmayan inişteki rotası, artan cinayet vakaları, çocuklara karşı işlenen taciz ve tecavüz suçlarının artması, yaklaşık 3 milyon civarında ve çoğu sokaklarda yaşayan mülteciler vs. Bir de iktidar tarafından özellikle birbirine düşürülmeye çalışılan toplumsal kesimleri ekleyince ülkenin nasıl bir fay hattında oturduğunu daha iyi görebiliyoruz. -Allah korusun- eğer bu fay bir kere oynarsa asıl o zaman toplumun ve hukuk düzeninin genleri ile oynamak neymiş herkes görmüş olur.

Bugün Türkiye’de iktidarı rehin almış olan gayri meşru oligark azınlık ve onların yandaş takımı öyle bir batağın içindeler ki yaptıklarından geriye dönmeleri mümkün görünmüyor. Uluslararası arenada da sıkıştıkça sıkışıyorlar. Bulaştıkları pislik onları sadece ve hep daha fazla hukuksuzluk ve kanunsuzlukla beslenmek zorunda bırakıyor. Kanunsuzlukla beslenmek ve etraflarını beslemek zorundalar.

Evrensel hukuk kurallarını ve ilkelerini geçtik, bu kadar kanunsuzluğun olduğu bir ülkede toplumsal barışın ve toplum düzeninin tesisi mümkün değildir.

Başta ifade etmeye çalıştığım toplum düzeninin tesisi konusuna dönecek olursak, söylenecek söz belli: Bu hali ile bu iktidar Türkiye’nin başında olduğu müddetçe toplumsal barış ve kamu düzeni sadece hayalden ibarettir.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.