Hizmete devam!

Geçtiğimiz hafta başkent Washington DC’de gerçekleştirilen Uluslararası Dil ve Kültür Festivali’ni (IFLC) yerinde izlemek nasip oldu. Müthiş bir atmosferde muhteşem bir gösteriye şahit olduk.

Başkan Obama’nın mesajından Andy Garcia’nın sunumuna, renk ve ışık cümbüşünden salonun tıklım tıklım dolu olmasına kadar programla ilgili çok güzel şeyler yazıldı, içeriğini onlara havale ederek geçeyim.

Öyle zannediyorum verilmek istenen barış, kardeşlik ve birlikte yaşama mesajı da sanatın etkin dili ile yerine ulaştı. Bu yılki tema; “Dünyanın güzelim renkleri” (Beautiful colors of the world) idi ve kanımca tam uymuştu.

Bu ve benzeri etkinliklerin organizesinde daha önceleri bulunduğum için işin mutfağında çalışanların nasıl günlerce hummalı, yorucu ve sıkıntılı bir tempo ile hazırlandıklarını tahmin edebiliyorum.

Nitekim perde gerisindeki bazı arkadaşlar, bir kaç saatte tükettiğimiz o gecenin aslında çok iyi organize olmuş onlarca gönüllünün aylar süren çalışmasının neticesi olduğunu ve son dakikaya kadar da sırtlarının koltuk görmediğini ifade ettiler..

Hizmet hareketinin yıllar önce Türkiye’de “Uluslarası Türkçe Olimpiyatları” ismiyle başlattığı ve 2014’te dönemin Başbakanı’nın “Bundan sonra olimpiyat molimpiyat hak getire, size değil salon su bile yok su!” diyerek keyfi ve hukuksuz müdahalesi ile uluslararası arenaya mecburi bir çıkış yapıp daha kucaklayıcı bir isim ve mahiyet kazanarak uluslararası dil ve kültür festivali haline gelen bir ekinlik IFLC.

Bu seneki temanın da ifade ettiği gibi dünyanın daha yaşanılır bir yer olması, herkesi kendi konumunda kabul ederek dünya barışının temini en büyük temennileri….

Tamamen beklentisiz, sırf Allah rızasına kilitli gönüllülerin terleri ve gözyaşları ile bu ve benzeri faaliyetler yapılıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’de hukuksuz ve mafyavari müdahalelerle sıkıştırılması uluslararası her alanda hizmetin önünü açıyor.

Herhangi bir düşüncenin anti tezi değil sadece kendisi olan ve varlığını ve elde ettiklerini Allah’tan başka kimseye borçlu olmayan bir hareketten bahsediyoruz.

Yılların verdiği tecrübe ile ulusötesi (transnational) bir yapı haline gelen ve yerel hassasiyetleri gözönüne alarak hizmet metotları ortaya koyabilen hareket her türlü zor şarta uyum sağlayan gönüllüleri ile yaşadığı sıkıntılı sürece takılmadan –Allah’ın izni ile- yoluna devam ediyor.

Bitirdik diyenler her şeyi maddi alanda elde edilen veya kaybedilen şeylerden ibaret zannediyorlar.

Binalar ve müesseselerin el değiştirmesi ve apaçık hukuk ihlalleri ile hapsedilenlerin, geride kalanları korkutacağını ve hizmet gönüllülerini sindireceklerini düşünüyorlardı. Ancak yanıldılar.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi Türkiye’de sıkışan hizmet yeni duruma da adapte oldu ve yeni yollar ve alanlar bularak daha geniş kitlelere ulaştı/ulaşıyor.

Hizmetin ortaya koyduğu terü taze ve ümit vadeden barış ve kardeşlik söylemi ilgi görüyor. Bu alanda da “örnekleri kendinden bir hareket” olduğunu ispat etti.

Evet hiç bir düşüncenin anti tezi olmadan hep yeni şeyler söylemeye çalışan, ilerlemeci (progressive) ve kuşatıcı bir mahiyete sahip Hizmet sevdalılarına düşen de düşüncelerine uygun tarzda hareket etmek ve sadece vazifelerine sarılmak olmalı.

Kimseye bir şey ispat etme gayretine girmeden Allah’a ve insanlığa karşı vazifeleri olduğu için hizmet etmek.

Hizmetlerin organik olmasını sağlamak. Yapay büyümelerin zarar verdiğini görüp, asıl büyüklük ve küçüklüğün yapılan işin Allah katındaki değeri ile orantılı olduğunu akıldan çıkarmamak.

Hizmetlerin merkezine insanı oturtmak, insana faydası dokunmayan  ve insanı öncelemeyen her şeyin kolayca yıkılmaya mahkum olduğunu idrak etmek.

Sonra da bütünüyle her şeyimizi bize ihsan eden Rabbimize yönelmek, her şeyi O’ndan bilmek, varlığımızın bir gölgeden ibaret olduğunun şuurunda olarak topyekün insanlığa hizmet adına tevazu ile yüzümüzü yere koyabilmek.

-Eğer beni de içinize kabul ederseniz- bize düşen budur …

Her şeyleri anti tezden ve varolana tepkiden ibaret olan ve varlıklarını devam ettirmek için muhakkak bir düşman üretmek zorunda kalan, sonra da bazen kalabalıkları bu düşmanı yok ettiklerine inandırarak bazen de o düşmanlar tarafından mağdur edildiklerini haykırarak bu günlere gelen siyasal İslamcılara gelince;  artık onlar için yolun sonu da görünmeye başladı.

Zira ulaştıkları güç maksimum sınırlara dayandı ve artık kendi kendilerini kemirmeye başladılar. Etraflarındaki her şeyden güç devşiren ve güçlendikçe açlığı artan bu yapı kendi içine döndü ve gücü ile kendisini yok etmeye başladı.

Diğer taraftan da onları kullanarak hizmeti bitirmeye çalışan derin yapılar ise hesaplaşmanın daha çetin olacağı ikinci safhaya yani kullandıkları maşaları ile hesap görmeye başladı bile. Ömürleri çok süreceğe benzemiyor.

İlk baharı gördüler ama bir başka bahar görürler mi –Allah bilir!-

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.