Bir gün gelecek bugün durduğumuz yerle anılacağız

Bir gün gelecek, herkes bugün durduğu yerle anılacak. Bu yakın gelecekte böyle olacağı gibi, uzak gelecekte yani ebedi hayatımızın kapısına vardığımızda da böyle olacak, inanıyoruz.

Zalimlerle aynı yerde duran, onlarla birlikte iş tutan ve onlara karşı dilsiz şeytan olanlar, onlarla birlikte anılacak ve –Allah-u Alem- tevbe etmeden göçüp giderlerse öteki alemde de onlarla birlikte haşrolacaklardır.

Bu hep böyle olmuştur. Tarihi tekerrürler devri daimi içinde bunun tek istisnasını gösteremezsiniz.

“Bugün haklı olduklarına ve durdukları yerin doğru olduğuna inananlar geçmiş zamanda yaşasalardı tarafları neresi olurdu?”sorusunu soralım kendimize.

Mesela; Hz. Nuh (a.s.) devrinde yaşasaydınız, o günkü kavmine yıllarca hak ve hakikati anlatıp onların ebedi cenneti kazanmalarını istemekten başka derdi olmamasına rağmen kavminden gördüğü eza ve cefa karşısında Hz. Nuh’un yanındaduran bir avuç inananla beraber mi olurdunuz? Yoksa, gücü elinde bulunduranlarla birlikte olup, inananlar topluluğuna karşı zulmü reva görenlere destek mi verirdiniz? Kur’an’da zikredilen o beş büyük peygamberden birisi olan, başı göklerin zirvesindeki yüce kamet ve insanlığın ikinci atası Hz. Nuh (a.s.) “Rabbim ben mağlup oldum! Onların hakkından gel!” diyecek kadar ızdırap çekmişti ve kimbilir ne türlü zulmün muhatabı olmuştu.

Mesela; Hz. İbrahim (a.s.) ile birlikte aynı davaya gönül verenlerden olsaydınız, O’nu ateşe atmak için oturttukları mancınık karşısında tavrınız ne olurdu? Nemrud’un orduları vardır, bizi idare eden büyüğümüzdür, onun verdikleri ilekarnımızı doyuruyoruz mu derdiniz? Yoksa; Hak adına yok olsak da ebedi bir diriliş bizi bekliyor, o halde bugün İbrahim’in (a.s.)yanında durma günüdür deyip, O’nun yerine kendinizi mancınığa mı atardınız?

Hz. İsa (a.s.) için köşe başlarının tutulduğu ve ihaneti en ağır şekilde yaşadığı dönemde yaşıyor olsaydınız yerinizin neresi olmasını arzu ederdiniz? Romalı mütekebbir askerler her yerde O’nu ararken, güce tapanlarla birlikte peşine mi düşerdiniz? Yoksa O’nun yerine beni alın mı derdiniz? O’na sadık bir havari olmayı, dünyanın bütün nimetlerine tercih etmez miydiniz?

Efendiler Efendisi’nin (s.a.v.) ashabı, Mekke’de,  Ebu Talipsokağında tam üç yıl ambargoya tabi tutulduğu bir dönemde, hangi tarafta olmayı yeğlerdiniz? İktidarı ellerinde tutan Mekke’nin zalimlerinin yanında olmak mı yoksa mazlumenşehid edilen bir Yasir olmak mı size daha sevimli gelirdi?

Hicret eden mi, hicret ettiren mi olmayı arzu ederdiniz? Arkada bıraktığınız herşeyin yağmalanacağını bildiğiniz ve gittiğinizyerde sizi bir meçhulun beklediğini düşündüğünüz bir hicretten bahsediyorum. Zahiri aklın nazarında, bütün hayallerin yıkılır gibi göründüğü, mağlubiyeti en ağır şekilde yaşadığınızı düşündüğünüz bir beldenizden çıkarılmayı ifadeye çalışıyorum. Söyleyin Allah aşkına yeriniz neresi olsun isterdiniz?

Misalleri çoğaltmak mümkündür. Hele bir zaman vardır ki orada Allah Resulü’nün (s.a.v.) bütün torunları hiç kimse geride bırakılmamak azmi ile şehit edilmek istenmiştir. Onlara bir damla su bile çok görülmüştür. Tarih böyle bir zulmü bir daha görür mü bilemiyoruz. Hadi karar verin Kerbela’da Hüseyin olup ruhlarınızın ufkuna yükselmek mi, yoksa Yezidi olarak iktidara yakın olmak mı size daha hoş gelirdi?

Nihayet ‘son devrin din mazlumları’nın yerine kendinizi koyun. İskilipli Atıf Hoca’ların, Bediüzzaman’ların, Erbilli Şeyh Esat Efendi’lerin ve onların etrafında halkalanmış mazlumların yerine koyun kendinizi.

Ve şimdi yukarıda saydıklarımızın hepsine birlikte cevap verelim; tarihin değişik zamanlarında yaşanan hadiseler karşısında tavrınızı Hak’tan yana bir duruş sergileyerek ortaya koymanız gerektiği gibi, bugün de mazlumun yanında durmanız gerekmez mi?

Tek dertleri Nam-ı Celil-i Muhammedi’yi dünyanın dört bir yanına ulaştırarak Hakk’ın rızasını elde etmek olan, kaderlerine hicret damgası vurulmuş bu asrın kahramanlar topluluğuna ve onların ilham aldıkları muhterem Hocaefendi’ye, şimdi buradayazmaya elimin ve gönlümün elvermediği yüzlerce aşağılık hakaret, iftira, tezvirat ve gıybeti yapanların yanında mı olmak istersiniz? Yoksa bu asrın muhacirlerinin mi?

“Onlara su bile yok.”, “Onları moleküllerine ayıracağım.”, “Cadıavı ise cadı avı.” gibi ifadelerle niyetini ortaya koyan ve onu uygulamaya çalışan ve iktidar gücünü kullanıp devletin bütün imkanları ile bu hasbiler topluluğunu bitirmek için uğraşanların yanında mı olmak istersiniz? Yoksa garipler topluluğunun mu?

Okulları ve dersaneleri kapatan, işyerlerini basıp tehdit ederek insanları zorla hizmetten uzaklaştırmaya çalışan, banka batırmak için aylardır etmediğini bırakmayan, gazetecileri işten attıran, onbinlerce kamu görevlisini paralel paranoyası ile süren veya açığa alan, bazılarını kanunsuz şekilde hapse atan, kanunlarla oynayıp memleketi zorba bir idarenin oyun bahçesine çeviren mağrur ve zalim bir azınlığın mı yanında durmak istersiniz?

Yoksa bütün zulme rağmen, duruşunu bozmadan, Hak bildikleri yolda sebat edip vazifelerini yapmaya devam eden ve Allah’ın muradı muradımızdır diyerek O’nun icraatlarını hayret ve haşyetle seyreden mazlumların mı yanında olmak istersiniz?

Bugün durduğunuz yerle adres bırakıyorsunuz. Ebedi alemde bulunacağınız yer burada duracağınız yerin izdüşümü olacaktır. Ve buna sen karar verceksin ey kari.

Kararını ver! Bugün durduğun yerle anılacaksın.

Güçlü ama zalimin yanı mı? Haklı ama mazlumun yanı mı?

Write a comment

1 Comment

  1. metin August 19, 01:43

    Yüreğinize ve elinize saglik. Ufkumuzu ve kalbimizi genişlettiniz. Kaleminizin murekkebinin bitmemesini diliyorum.

Only registered users can comment.