Hatıralarla Çıktık Yola!

Hatıralarla Çıktık Yola!

80’li yılların başlarıydı. Teknik Üniversite’ye yeni adım atmış, çiçeği burnunda, heyecanı yerinde, taze bir mühendislik öğrencisi idim. Bir zamanlar Teknik Üniversite dediğinizde aklınıza gelen tek yer İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) idi. Alışkanlık işte, cümleye öyle başlamış oldum.

 

 

İTÜ’nün Maslak kampüsünün ilk yıllarıydı. Fakültelerin çoğu ve tabii ki  en önemlileri klasik eski yerlerinde yani İnönü Stadyumu’nu çevreleyen üç tarihi binadan birinde olurdu. Makina, Elektrik ve Elektronik Fakülteleri Gümüşsuyu’nda, İnşaat ve Mimarlık Taşkışla’da, Maden Fakültesi Maçka’da idi.  Biz okula başlarken fakültesi ve dahi bölümünün ismi bile değişmiş bir grup öğrenci olarak Gümüşsuyu’nda ders görürdük. Gümüşsuyu tarihi ve güzel bir bina idi. Taşkışla ondan da güzel olduğundan zaman zaman oraya gider, ellerinde T cetvelleri ile dolaşan Mimarlık öğrencilerini hayranlıkla izlerdik.

İlk dönem derslerimizin  bir çoğunu Gümüşsuyu’nda, bir zamanların öğrenci yurdu olan ek binada, FR1 isimli sınıfta alırdık. FR1 öyle ince-uzun bir sınıftı ki yarısından itibaren arkada oturanların tahtada yazılanları okuma şansı çok az, biraz daha geride oturanların ise hocayı duyma ihtimali yok denecek düzeydeydi. Dersi anlamak istiyorsanız önlerde oturmak mühim bir işti ve bu sebeple kısa zamanda kendi içinde anlaşan ekipler oluşmuştu.

 

 

Ne ekibi mi? Ön sırada yer kapma ekipleri. Bir örnekle açıklayayım; mesela benim de dahil olduğum ekip 3 erkek ve 2 kızdan müteşekkil idi.  Haftanın 5 günü aramızda paylaşılmış, her gün kim nöbetçi ise okula 1 saat erken gelme görevini üstlenmişti. Dersler saat  9 da başlar ama okulun kapıları 8’de açılırdı. Ana kapıdan FR1’e gitmek için de uzun bir koridor, sonra kısa bir koridor, sonra iki kat merdivenler ve arkasından da başka bir koridoru geçmek gerekirdi. Nöbetçi olan kişi, diğer ekiplerin de nöbetçileri olduğundan vaktinde kapıda olmak ve en hızlı şekilde sınıfa ulaşmak ile görevli idi. Sınıfa girer girmez de hemen elindeki kitap-defter-mont-palto ne varsa her birini bir sandalyenin üzerine atar, yanyana 5 kişilik yeri tutmuş olurdu. O gün nöbetçi olmayanlar 9’a doğru gelir, önden tutulmuş yerlerimize geçer, nöbetçinin yaşadığı orjinal bir hadise varsa onu dinler, güler veya ağlar ve dersimize öyle başlardık. İçlerindeki ders aşkı bu kadar kuvvetli olan bir öğrenci grubuyduk biz…

 

 

Sınav günleri ise ekip olayı çalışmaz, her bir fert bağımsız hareket ederdi. Bu sefer hedef önde yer kapmak değil, bilakis arkalarda, mümkünse de ortalarda yer almaktı. Lütfen niye diye sormayınız, soruyorsanız yazıyı şu andan itibaren bırakıp tabiatı koklamak için dışarı çıkınız; bakın otlar-çiçekler ne güzel. Kapı ilk açıldığında önce onlarca erkek-kız yavaş yavaş yürür, hafiften hızlanır, yaşı büyük birinin ‘arkadaşlar, koskoca mühendis adaylarıyız, koşmadan gidelim, ayıp oluyor’ ikazlarına rağmen birinin yapacağı bir ilk hamle ile toplu yarış başlardı. Sınıfa erken varmak için koşmak neyse de o yarışta kızlara geçilmek kötüydü. Ne sportif bir öğrencilikti bizimkisi…

 

 

Bendeniz yemeğin bol etlisini,  imtihanın da bol sorulu olanını severim. Soru ne kadar çok ise o kadar iyidir. Hepsinin birden kazık olma ihtimali yoktur ve aslında ne öğrendiğini ölçmek için yapıldıkları belli olan imtihanlardır. Heryerden her tipte soru çıkabilir, çalışan veya çalışanı imtihanda iyi kesebilenler iyi not alırdı. Yanlış anlaşılmasın, benim gözümdeki gözlüklerle kendi kağıdım dışındaki bir yeri kesebilme ihtimalim zaten yok idi. Çok dürüst bir öğrenci grubuydu bizimkisi…

 

 

Ama bazı hocalar (muhtemelen rahmetli olmuş olan Mekanik hocamız gibi) sadece 2 soru sorardı. Konuyu bilmen, kitapları devirmiş olman  hatta yutman yetmez, o anda sorulan soruyu çözebilecek bir akıl yürütmesini, kafa yormasını yapabilmen ve bir şekilde metodu keşfedebilmen gerekirdi. Bu sebeple imtihan 2 veya 3 sorudan oluştuğunda, çözümü bulamamış yani püf noktasını yakalayamamış isen bütün imtihan süresi bakınmak, kaşınmak, üflemek, oflamak, inlemek ve son kısım da ahlamak ile geçerdi.  Soruların hepsi de kazık olur, bulursan 100, bulamazsan düz hesap 0 alırdın. Benim için notun bir önemi yok diyemezdiniz, çünkü o not olmadan geçemezdiniz. Ne müthiş imtihanlar atlatan bir dönemdi bizimkisi…

 

 

Lisede okurken üniversite denince TV’lerde hep amfiler görür, öyle basamaklı bir yerde ders görmeyi marifet zannederdik. O yüzden ilk dönem ders gördüğümüz FR1 sınıfı ilk bir kaç gün hayal kırıklığı yapmıştı. Sonra sonra alışmış, ayrılamaz olmuştuk. İkinci dönemde ise meşhur A101 amfisinde idik. Gümüşsuyundan Dolmabahçe’ye inerken  solunuzda kalan binanın en alttaki köşesi amfiler bölümü idi. Bizim A101 amfisi en alt katta idi. Bir üst katta ise SM (Saffet Müftüoğlu) amfisi vardı ve fakültenin asıl sahipleri Makinacılar orada ders görürdü. Kahir ekseriyeti erkek olan, Kabataş ve Galatasaray mezunlarının mebzul miktarda olduğu farklı bir alemdi orası. Bendenizin de epey bir arkadaşı vardı orada. Ne muhabbet bir dönemdi bizimkisi…

 

 

O zamanlar walkmenler yeni moda. Rivayete göre; Hocalardan biri de her sene bakmış aynı şeyleri anlatıyor ve bu teypler de çok işe yarar cihazlara benziyor. Bir sene bütün ders anlatımlarını teyp ile kasete kaydetmiş. İşi çıktığı günlerde sınıfa kasetçaları yollatır, açtırır ve öğrencilerin oradan dinleyip not almasını istermiş. Yine öyle yaptığı bir zaman sınıfa gidip bakayım diye düşünmüş. Amfiye girince bir de ne görsün; sınıfta hiç bir öğrenci yok, bütün masaların üzerinde birer teyp var, hocanın teybinden çıkan sesi kaydediyorlar.

 

 

Gördünüz mü ne yaptım? İTÜ’den girip dershaneden çıkacaktım, hatıralara bir daldık, yazınının sonuna vardık. Yer bizim, okumak da mecburi değil nasılsa. Bir sonraki yazıda devam edelim kendi anlayışımızla. Rehberabi tarafımız Gezginabi’liğe baskın çıktı… Ne yaparsınız, eğitim şart. Her işin başı eğitim.

 

E-Posta: gezginabi@yahoo.com   

Twitter: @gezginabi

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.