Milli Takım Ekolü

Milli Takım Ekolü

2014 yazında, Türkiye Futbol Direktörü Sayın Fatih Terim önderliğinde ki milli takımımız, Amerika’ya Honduras ve ABD maçları için gelmişti.

Bende o dönemde milli takımımızı yalnız bırakmamış, futbolcular ve teknik ekip ile bol bol sohbet etme imkanı bulmuştum. Kamp sonunda herkesin aklında bir soru vardı. Nasıl olur da bu Honduras ve bu ABD, Dünya Şampiyonası’na gidebilirken biz gidemiyorduk.

Netekim bu soru basın toplantısında Sayın Terim’e soruldu. Sayın Terim cevaben, bizim artık her turnuvaya giden, hiçbir turnuvayı es geçmeyen istikrarlı bir futbol ülkesi olmamız gerektiğini söyledi. Bu cevabın üstüne bende Sayın Fatih Terim’e bir soru sormuştum.

Sorum şu idi; ”Dünya ve Avrupa şampiyonalarına en çok katılmış takımlara baktığımız zaman Almanya, İspanya, Brezilya, Arjantin ve İtalya göze batıyor. Bu ülkelerin futbol felsefeleri, futbol ekolleri hakkında herhangi bir futbolseverin muhakkak üç beş cümlelik bilgi ve fikri vardır. Siz de milli takım olarak büyük turnuvaların tamamına katılmayı hedeflediğinize göre bu gerçekleştiğinde futbol severler üç beş cümle ile Türk futbolu hakkında neler diyecekler?” Sorum sonrası Sayın Terim benim için İspanya ekolünü hatırlatan üç beş cümle kurduktan sonra kendisi de verdiği cevaplardan memnun olmasa gerek ki bir anda aslında ekol olmak gerektiğine inanmadığını söyledi.

Bu cevabı aldıktan sonra ikinci sorumu sormama gerek kalmamıştı. İkinci sorum, “İspanya ve Almanya gibi ülkeler 15 yaş gurubundan itibaren yukarıya doğru tüm milli takım yaş guruplarında aynı sistem ile oynamaya çalışıyorlar. Sizin de istediğiniz ekolü ülke milli takımına yerleştirmek için böyle bir planınız var mı?” diye soracaktım. Sayın Terim dünyanın ileri futbol ülkelerinin yaptığı gibi sistemi kurup o sisteme uygun sporcu yetiştirme yöntemi yerine, elimizde ki en iyi oyuncu kadrosunu bulup onlara göre sistem oluşturmayı tercih etti.

İyi bir jenerasyon yakalayan Fatih hoca kısa dönem başarılar yakalayacaktır ancak uzun dönem istikrarsızlık kısır döngümüz devam edecektir. Milli takımımızda FIFA listesinde bazen 8. bazen 54. olabilecektir. Belki bu yelpaze insanımıza çok daha heyecan veriyordur. Ne dersiniz?

Biz de o halde milli takımımızı günlük değerlendirelim.

Milli Takımımız son iki hazırlık maçında İsveç ve Avusturya’ya aynı tarifeyi uyguladı. Maçları 2-1 kazandı. Yenilmezlik serisini 13 maça taşıdı. İki maçta da dikkat çeken  yedek kulübemizin kalitesi idi. Çok alternatifli ve değişik karakterli oyunculara sahip takımımız rakibe göre oynayabilecek oyuncu gurubuna sahip.

Aslında Sayın Terim her zaman biz kendi oyunumuzu oynamaya çalışmalıyız dese de bazen bu mümkün görünmüyor. Bu sebeple oyun içinde milli takımımız, oyunsal anlamda çok dalgalanma yaşıyor. Bir bakıyorsunuz iyi paslar ile oyun rakip sahaya yıkılıyor ancak pozisyon üretmekte zorlanılıyor. Zorlanılan bu durumlarda usta duran top ayakları devreye girip sonuca ulaşılıyor.

Bir bakıyorsunuz aynı takım aynı maçta birden müthiş bir baskı yiyor ve çıkışlarda çok zorlanıyor. Bu dalgalanmayı azaltıp, hücum gücümüzü topu tehlikeli bölgeden uzak tutarak kullanmalıyız. Çünkü bizim milli takımımız hiç bir zaman kontra oynamaya uygun oyuncu yapısına sahip olmadı. Orta sahamız ısıran bir yapıya sahip olmayınca çok kolay pozisyon veriyoruz.

Sayın Terim bunu aşmak için takımı her ne kadar 40 metre kompaklıkta kullanmaya çalışsa da Hakan, Oğuzhan, Cenk, Arda, aynı anda sahada olunca bunu uygulamakta zorlanıyoruz. Defansta kendi stoperlerimizi üretebilmemiz gerekiyor. Mehmet Topal’dan stoper çıkarmaya çalışmak bizi onun orta saha katkısından da vazgeçmek zorunda bırakıyor. Dönmeyen kanatlara sahip iseniz orta sahanızın muhakkak yardımsever ve ısıran yapısının olması gerekiyor. Bunu en iyi yapan Ozan ve Topalı ayırdığımız vakit dişlilerde arızalar çıkıyor.

Sayın Terim’in işi tabi ki hiç kolay değil. Çok kaliteli orta saha oyuncularına sahip olunca onlara yer açmak için fazla kaydırma yapıyor. Bu da uyum ve oyun içi istikrarsızlığa sebep oluyor.

Peki kısa vade de yani 2016 Fransa’da şansımız nedir? Gurubumuz gerçekten zorlu. Guruptan çıkarsak, o özgüvenle ilk dörde girebiliriz. Hırvatistan ve İspanya bize çok ters takımlar. Pres ve top kapmada zaten zayıf olan takımımız çok iyi top yapan bu rakipler karşısında sıkıntılı dakikalar yaşayacaktır. Çek Cumhuriyeti daha rahat geçmemiz gereken bir rakip.

Sayın Terim’in turnuva tecrübesi bizi nereye kadar taşıyacak hep beraber göreceğiz. Ancak rakiplerimiz bizden çok daha tecrübeli oyunculardan kurulu. Avrupa şampiyonalarında bugüne kadar 12 maç yapmışız ve toplam 11 puan toplamışız. İspanya çıktığı 36 maçta 62 puan, Çek Cumhuriyeti 29 maçta 44 puan, Hırvatistan 14 maçta 22 puan toplamış.

Bu tablo rakiplerimizin Avrupa kupalarında daha tecrübeli ve maç başı puan ortalaması ile daha başarılı olduğunu gösteriyor. Bu tabloya rağmen biz milli takımımıza güveniyoruz ve Sayın Terim’e bu turnuvalık diyorum ki;

DON’T LOOK AT THE TABELA!

Write a comment

1 Comment

  1. Fatih June 1, 20:24

    Cunku sistemsel bir basarimiz yok bizim, basarilarin cogu da Fatih Terim endeksli kisisel basarilar.

Only registered users can comment.