ARZU KAYA URANLI - Sosyal medyada özümüzü mü kaybediyoruz?

Bir iletişim aracı olarak internet kullanımı henüz yeni yeni yaygınlaşırken, yıllar önce, en ucuz, en uygun ve en kolay seçenek olan internetin bize büyük bir özgürlük vereceğini, hayatımızı kolaylaştırarak ömrümüze ömür katacağını  düşünmüştüm. Ancak günümüzde birçok sosyal ağın eklenmesiyle internet , zamanımızı çaktırmadan kemiren mahremiyetimizi gözler önüne sererek adeta bizi çırılçıplak bırakan ve tüm olumsuzluklarına rağmen hızla yükselen yeni bir bağımlılık halini almaya başladı.
Ayrıca, benim “sosyal medya canavarı” diye isimlendirdiğim kimilerinin “sanal zorba” ya da “klavye şövalyesi”  olarak tanımdığı pervasız, sorumsuz ve düşüncesiz internet kullanıcıları ile internet kimileri için çok rahatsız edici bir yer haline de gelebiliyor.
Journal of Broadcasting & Electronic Media, adlı medya dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, sosyal medyayı nasıl kullandığımızı sahip olduğumuz kişilik tipi belirliyor. Araştırmacılar sosyal medya kullanımı için beş farklı sebep öne sürüyor:

1-Bilgi aramak, araştırma yapmak
2- Dost ve  ahbapla iletişim sağlamak
3- Kendini ifade etmek
4- Zaman geçirmek (yoksa oyalanmak ya da vakit öldürmek mi demeli?)
5-Eğlenmek

Facebook, zaman geçirmek ve eğlenmek için diğer sitelere oranla daha sık kullanılıyor. Bence adı “fakebook” olarak değiştilmeli. Zira, Facebook’ta başkalarının sadece imajını görüyor, boşlukları hayalgücümüz ile dolduruyoruz. Yani, bizim algıladığımız ile facebook arkadaşlarımızın gerçeği hiç de örtüşmeyebilir! Facebook’ da illüzyon ve salt gerçekler öylesine içiçe geçiyorki, onları ayıklayıp birbirinden ayırmak adeta imkansız. Bu sebeple genel anlamda, Facebook’un kişisel bir ilişki başlatmak için uygun bir yer olduğunu söylemek doğru değil. Bunun yerine, fikir alışverişinde bulunmak,  kimi zaman herhangi bir konu hakkında duygu ve düşüncelerini paylaşmak ve keyifli vakit geçirmek  için eğlenceli bir yer. Ama Facebook’ta tanıdığınız biri ile sohbetinizi kişisel bir seviyeye çekmek riskli olabilir ve  büyük bir ihtimalle başarısız sonuçlanacaktır. Mevlana’nın “Sen ne söylersen söyle söylediğin karşındakinin anladığı kadardır” sözü sanırım ne demek istediğimi çok iyi açıklıyor !Ancak, zaten Facebook arkadaşlarınız ile kişisel bir ilişki kurmuşsanız o ayrı hikaye.

Diğer yandan, LinkedIn, Google ve Twitter gibi iletişim ağlarını  çeşitli konularda bilgi aramak için kulanıyoruz. Bu üçünün farklı misyonları var ve çok yararlılar – tabi, amacına uygun ve etkin kullanmayı becerebildiğimiz ölçüde.

Duke Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde konuşan  Washington Post yazarı Fareed Zakaria, “Artık cep telefonları Apollo uzay kapsülünden çok daha fazla işlem yapma gücüne sahip. Uzay kapsülü çok zor işler yapabiliyordu ama bir Tweet bile atamıyordu. Dolayısıyla, bu anlamda sahip olduğumuz imkanları bir düşünün. Üstelik henüz sadece işin başındayız” diyor.

Zakaria’ ya tüm kalbimle katılıyorum . Twitter sağlam bir haber kaynağı ve farklı konularda görüş alışverişinde bulunabilmek için geniş bir platform. Twitter’ın ifade özgürlüğünü temsil  eden küçük mavi kuşuna  da bayılıyorum ancak, kimilerinin elinde  cıvıl cıvıl şakıyan bu şirin kuş, kimilerinde bet sesiyle gaklayan bir kargaya dönüşebiliyor ve maalesef bu sebeple artık Twitter, konuşma özgürlüğü (Free speech) ve kin kusma (hate speech) arasında bocalıyor. Geçen hafta, Financial Times’ a konuşan, Twitter’ın CEO’su, Dick Costolo,”Mahlasa izin vermemizin sebebi  özgürce konuşmayı mümkün kılmaktı çünkü dünyanın bir çok yerinde hala özgürce konuşabilmek için kimliği saklamak tek çıkar yol. Fakat gelin görün ki, kimliğin saklanması zorbaları da cesarelendiriyor.  Bir yandan insanların özgürce konuşabilmesini sağlayıp bir yandan zorbaların kin kusan konuşmalarını nasıl engelleyebiliriz? Bu nefret dolu söylemlere  tahammülümüz yok. Mevcut durum çok sinir bozucu. “diyor.

Financial Times, Costolo’nun ifade özgürlüğünü kötüye kullanan insanların haklarını korumak için mikroblog platformunu kısıtlamayı  ciddiyetle düşündüğünü belirtiyor.

Ancak, kimileri sonuçlarını düşünmeden ve ayrıntılı bir inceleme yapmaksızın  kimi fikirlerini pervasızca internette kullanmayı kendinde hak görüyor. Asılsız bilgiler, aceleyle çala kalem özensizce yazılmış yorumlar, etik olmayan ifadeler, hakaret ve küfür internet üzerinde gitgide yaygınlaşıyor. Bu talihsiz durum sağduyumuzu kaybetmemize ve bilgelikten uzaklaşmamıza yol açıyor ve böyle devam ederse çok daha içler acısı bir hal alacak. Heraclitus “Karakterinizi seçimleriniz belirler. Günden güne, seçtiğiniz, düşündüğünüz ve yaptığınız şeye dönüşürsünüz. Yolunuza ışık tutan, sizi yönlendiren karakteriniz kaderinizi belirler” diyor .

Teknolojinin bize sunduğu imkanlar vasıtasıyla tüm dünyayı kucaklayamaya çalışırken önceliğimiz karakterimizi korumak olmalı. Sağlam karakter, kimsenin göremeyeceği anlarda da doğru olanı yapmak değil mi? Oysa, her yıkıcı yorum veya yüz kızartıcı sözle azar azar onurumuzu ve masumiyetimizi kaybediyoruz. Yazmadan  önce iki kez düşünmeli. Onurunu ve masumiyetini  kaybeden birinin kaybedecek başka nesi var?

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.