ARZU KAYA URANLI - Başörtüsü 2012

Çocuklarımla olimpiyatları izlemeye bayılıyorum. Onların üç harfli ülke kodları, bayraklar, görüntüler, isimler hakkında yaptıkları yorumları, eleştirileri dinlemek  heyecan verici ve eğlenceli. Olimpiyatlar adeta ücretsiz bir coğrafya ve spor kültürü dersi ve ailece kaliteli vakit geçirmek için harika.

Çocuklarla olimpiyatları izlemek çok zevkli çünkü onları ihmal etmeden aynı zamanda diğer bazı işlerimi de halledebiliyorum. Ancak, birkaç gün önce,neşeyle bir yandan Olimpiyatları izlerken bir yandan da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 2011 Uluslararası Din Özgürlüğü Raporunu okumaya başladım ki, gerçekten üzüldüm! Dünya çapında din özgürlüğünün durumunu inceyen rapor, Türkiye hakkında şunları söylüyordu: “Hükümet ‘laik devleti’ korumak gerekçesiyle devlet dairelerinde İslami ve dinsel ifadelerin  kısıtlanması dahil olmak üzere müslümanlar ve diğer dini grupları sınırlamaktadır. Bu yasak, kimi üniversitelerde ve bazı iş yerlerinde göz ardı edilmekte olsa da yetkililer, devlet daireleri, ilköğretim okulları gibi kamu kuruluşlarında  İslam dinine ait olan başörtüsü konusundaki yasağa devam etmektedir.”

ABD’de “Türkiye’yi ziyaret ettiğinizde sizi en çok ne etkiledi?” diye hangi entellektüele sorsam hep aynı cevabı alırım: “Örtülü bir hanımla mini etekli bir hanımı yanyanan görmek” Ben de bunun Türkiye’nin bir ayrıcalığı olduğuna inanıyorum ve biz bu ayrıcalığa “demokrasi” diyoruz. Ancak, bu çok gurur duyduğumuz demokrasi ile başörtüsü yasağını bağdaştırmak gerçekten zor. Bir toplumda eğer herkes aynı görünüyorsa orada bir problem vardır. Dinsel özgürlük kişinin insanlık onuruna yaraşan baş öğelerden biriyken ve topluma demokratik istikrar ve ekonomik refah getirirken onu engellemeye çalışmak 21. yüzyıla yakışmayacak bir ilkellik değil mi?

Neden başörtüsü hala kamu sektöründe yasak? Yasak taraftarları örtülü kadınların kamu sektöründe çalışmasına izin verilirse, onların aynı dünya görüşünü paylaşmayan kişilere ayrımcılık yapacağını savunuyor. Bana göre bu tamamiyle bir cinsiyet eşitsizliği problemi. Aynı dünya görüşünü paylaşan erkekler kamu sektöründe çalışabiliyorsa niçin kadınlar çalışmasın? Üstelik liberaller için de aynı kaygıyı taşımak lazım. Başörtüsü kulanmayan birinin kullanan birine ayrımcılık yapmayacağı garantisi var mı?

ABD Büyükelçisi Suzan Johnson Cook din özgürlüğü raporunu sunarken Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerin kadınlarının din özgürlüğünü sınırlayacak şekilde elbiseleri ile uğraştığını, bununla birlikte İran ve Suudi Arabistan’da ise kadınlara dini kıyafet giymeleri için baskı uygulandığını söyledi. Yani Türkiye şimdi Fransa gibi ve yarın Suudi Arabistan veya İran gibi olabilir mi diyorsunuz? Hiç sanmam ve olmamalı da! Bu bazılarının bizim birliğimizi örselemek için  kullandığı bir klişe sadece. Haziran ayında, New York Times gazetesinde yer alan İran’la ilgili yazısında Nicholas Kristof “İran, Türkiye gibi olacak” demişti; farklı bir bakış açısı için bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim.

Geçen gün görüştüğüm New Jersey Senatörü Loretta Weinberg, “Muhafazakar politikacılar kadınların şimdiye dek yaptığı kazanımları geri çevirmek konusundaki girişimlerinde çarpıcı başarılar elde etti. Amerikalı kadınlar üzerinde odak noktası sadece doğumla ilgili haklar değil, bu haklar aynı zamanda kadınlara aile içinde, işyerinde ve hükümette değişen rollerine de saldırı niteliğinde.” dedi. Durum Türkiye’de aynı değil mi? Hükümet kürtaj sezeryan, üçüncü çocuk sahibi olma gibi konularla meşgulken kamu sektöründe örtülü kadınlara yapılan ayrımcılığı göz ardı ediyor. Oysa toplumumuzu bölüp parçalamadan farklılıklarımızı ve çeşitliliğimizi dikkate alan bütünleştirici uygulamalar geliştirmeliyiz.Başörtüsü yasağını ortadan kaldırmak için kamu sektöründeki memurlara yönelik kılık kıyafet yönetmeliğindeki ilgili kanun maddesinde küçük bir değişiklik kolayca yapılabilir. Eminim bu kürtaj veya sezeryanı yasaklamak için yapılması gündeme gelen yasal değişiklikten çok daha kolay olacaktır. Çok daha mantıklı da. Üstelik daha gerekli ve anlamlı.

Çocuklar Olimpiyatlar’ın  ilk  Suudi Arabistanlı kadın atleti judocu Wojdan Shaherkani’yi izlemeye hazırlanıyor.16 yaşındaki yarışmacı başlangıçta başörtüsü ile yarışabilmek için mücedele verdi. Olimpiyat komitesi güvenlik sebebiyle onun başörtüsü ile yarışmasını engellemek istemişti. Ancak, bu yasak ‘emniyet mi yoksa ayrımcılık mı’ diye büyük bir tartışma başlattı. Tüm ABD odaklı insan hakkları örgütleri bu tartışmada  Wojdan Shaherkani’nın yanında yer aldı ve o kazandı. Gerçi Shaherkani zaten Olimpiyatlar’da yarışan  ilk Suudi Arabistanlı kadın sporcu olarak tarihe geçtiğinden yarışmadan tebriği haketti bile…

Çocuklarımla olimpiyatları izlemeye bayılıyorum.Yaptıkları yorumları, eleştirileri dinlemek  düşündürücü ve geliştirici. Olimpiyatlar adeta ücretsiz bir eşitlik, adil uygulama ve hoşgörü dersi ve ailece kaliteli vakit geçirmek için harika.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.