ABD’den yurda bakış!…

ABD’den yurda bakış!…

ABD’de yaşayan çoğu Türk 20-30 yıldır  burada oldukları halde bir gün Türkiye’ye dönme düşüncesini hep korur. Bunu kalabalık bir ortamda paylaştığım bir gün, İranlı bir meslektaşım, “Dönebilecek bir ülken olması çok güzel bir şey. Bir de beni düşün, öyle bir şansım yok.” demişti acıyla gülümseyerek… Burkulmuştum. Buğulu gözlerle içime işleyen bir bakış fırlattı. “Ben” dedi “çocuklarıma özgür bir gelecek verebilmek için geçmişimden vazgeçtim.” İşte, bu günlerde o acı dialog aklıma geliyor ve içim daralıyor Türkiye’nin haline baktıkça…

Maalesef , 1980 sıkı yönetim dönemi öncesi çocukluk anılarıma, iki ağbim akşam eve biraz geç kalsa annemin panik halini izlerken yaşadığım endişelerin izleri hakim… Bu sadece benim için geçerli değil. Benim neslim hep kendinden büyüklerin politik fikrini ifade etmeye çabalarken yaşadığı acı tecrübeleri dinleyerek büyüdü ve incinmek ya da sevdiklerini incitmek çekincesi ile apolitik kaldı. Şimdilerdeyse devlet eliyle tüm halk apolitize edilmeye çalışılıyor…

Geçen mayıs ayında, Gezi Parkı protetoslarında AK Parti Hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ı protesto eden gençleri  izlerken yüreğimin en kuytularına attığım o endişeli anılar birer hortlak gibi çıkıp geri geldiler. Dönmek bilmiyorlar!  Geçen yaz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencilerinin protestolarını izlerken de adeta sarsıldım. Başbakan Erdoğan bu gençleri ve öğrencilerin protesto hakkını savunan ODTÜ’lü akademisyenleri terör yapmakla suçluyordu. İşte o zaman bunun ardının hayır olmayacağından emin olmuştum.

Derken, 29 Ocak 2014’te YÖK’ün ilan ettiği Resmî Gazete’de yayımlanan “Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği” çıktı karşımıza. Artık, bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde yazılı ve görsel basına resmî konularda demeç veren öğretim görevlileri, ‘kınama cezası’ alacak.”

ABD’de farklı üniversitelerde görev yapan öğretim görevlisi dostlarıma bu konuda ne düşündüklerini sorduğumda, çoğu Türkiye’deki yakınlarını endişelendirme tedirginliği içinde cevap vermekten kaçındılar. Aynı durumu geçen hafta yaptığım doktorlara yönelik haberin araştırmaları sırasında da yaşamıştım. İnanılır gibi değil ama Türkiye’den gelen yüksek basınçlı hava, ABD’deki aydınları bile etkileyebilecek güçte. Hak vermiyor değilim, zira, şimdi demeç verip sonra Türkiye’de vatan haini durumuna düşmek var!

Geçen hafta, bir trajik düzenleme daha meclisten geçti. Nefeslerimizi tutup izledik! 5 şubatta mecliste oy birliği ile kabul edilen yeni internet düzenlemesine göre artık yazıp çizen fikrini duyurmak isteyen herkes risk altında. Düzenleme şaka gibi! Başkanı hükümet tarafından atananTelekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB)’e sakıncalı bulduğu bir sitenin internete erişimini engelleyebilme yetkisi veriyor.

Ayrıca, internet ortamında yapılan yayın içeriği sebebiyle özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler, TİB’e doğrudan başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini talep edebilecek… Hâkimler, 24 saat gibi kısa bir süre içinde sansür kararı verebilecek. Üstelik sansür, URL adresi tabanlı da yapılabilecek Erişim Sağlayıcı firmalar, kullanıcıların hangi sitelere girdiğini kaydedip 2 yıl boyunca saklayacak. Bu yasanın bizi en çok ilgilendiren kısmı da şu: Yer sağlayıcı yurt dışındaysa bile erişimi engellenebilecek.

Düzenleme uluslarası kurumlardan sert tepkiler alıyor. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) İnternet Hukuku Koordinatörü Geoffrey King de yasayı ağır dille eleştirenlerden. Oylamadan önce ve oylama yapıldıktan hemen sonra görüştüğümüz King, Türkiye’de hapisteki gazeteci sayısıyla zaten endişe verici bir boyutta olan  ifade özgürlüğünün, yeni düzenlemeyle tamamen tehdit altında kaldığını söylüyor. King, bu değişikliğin, Türk Hükümeti ile kamuyu ilgilendiren konularda adaletli ve doğru habercilik yapmak isteyen gazeteciler arasındaki dengeyi alt üst edeceği görüşünde. “Görevi haber toplamak ve bildirmek olan gazetecilere zanlı muamelesi yapmamalı.” diyor.

Öye yandan, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni internet yasasını veto etmesi çağrısında bulunurken, Washington merkezli Özgürlük Evi (Freedom House) da 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından sonra sosyal medya ve internet üzerinde yaptırımın arttığına dikkat çekiyor.

Tüm bu çılgınlık sürerken Twitter paylaşımlarından dolayı sınır dışı edilen Today’s Zaman’ın Azeri yazarı Mahir Zeylenov’un haberleri ile irkiliyoruz. Bir gazetecinin sadece fikrini söyledi diye sınır dışı edilmesini şaşkınlıktan ağzımız açık izliyoruz.

Türk Hükümeti adeta panik modunda alelacele yasalar çıkararak hata üzerine hata yapıyor. Özgürlükler açısından bakılınca Türkiye, insan hakları ve ifade özgürlüğü konusunda Çin, Suudi Arabistan, İran ve Kuzey Kore ile aynı ligde yerini alma yolunda hızla ilerliyor.

Olanları dehşetle, uzaktan geniş açı ile izlerken çocukluk anılarımın beynime istilasına engel olamıyorum. Eski film kareleri gibi  olaylar kare kare geçiyor aklımdan. Türkiye’nin dört koldan ablukaya alınışına tanık olurken tek dileğim bu kaotik durumun, gençliğin toplumla olan ilişkisini bizim dönemimizdeki çıkmaz sokaklara taşımaması. Ancak bu baskıcı uygulamalarla yolumuz neye düşer kestirmek zor!

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.