ABD’de Ramazan

Şükür bir kez daha yılın en muhteşem zamanına eriştik. On bir ayın sultanı geldi de yarısı geçti bile… İslam dünyası savaş, terörizm ve ekonomik zorluklarla boğuşuyor olsa da bu özel zaman dilimi, bize hala gelecek için ümitli olmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Durup düşünme vakti. Bütün gün yemeden içmeden geçen süre içinde aslında günlük hayatımızda değerini bilemediğimiz ne çok şeye sahip olduğumuzu hatırlama vakti. Bu kutsal ay, bize dünyada adaletsizlikle boğuşan ve yardıma ihtiyacı olanları; onların anlamsız çekişmeler ve şiddet dolayısıyla çektiği acıları bir kez daha hatırlatıyor. Dünyanın sadece bir yerinde bile adaletsizlik varsa tüm dünyada adalet sağlanamayacağı bilinci bir kez daha belleklerimize kazınıyor.

Var olmanın varlıklı olmakla karıştırıldığı ve yoksulların yok sayıldığı günümüzde derisinin rengi, milliyeti, dini, yaşı, cinsiyeti, sosyal konumu ve kılık kıyafeti yüzünden zulme uğrayanlara adalet ve barış ulaştırmanın insaniyet görevimiz olduğunu, bunun için kolektif çaba gerektiğini yeniden hatırlıyoruz.

Bu ayın özü, ancak zihinlerimizi ve idrakimizi açmak, bencilliği yüreklerimizden silmek, başkaların acılarını kendi acılarımız gibi sahiplenerek çözümün parçası olmak için çabalamakla keşfedilebilir. Hakkını vererek oruç tutarsak her Ramazan kişisel bir devrim yaparak yeni uyanışlara göz açmak hayal değil. Tabi, orucun bu zihin açıcı yönünün ancak belli hassasiyetlere bağlı kalarak tutulduğunda ortaya çıktığını belirtmeye gerek yok…

Dünyanın daha yaşanılır bir hale gelmesi ise ancak ruhlarından bencilliği silebilmiş olanların çabasıyla mümkün. Bu açıdan bakınca Ramazan toplumun biraraya gelmesi, bütünleşmesi, birlik ve kardeşlik duygularının canlanması için de güzel bir vesile.

ABD’de yaşayan Müslümanlar da dünyanın her yerinde olduğu gibi ay boyunca camilerde birlikte iftar açarak, huşu içinde omuz omuza teravih namazları kılarak, Kur’an okuyarak Allah’a şükürlerini sunuyor. İşte bu yüzden yaklaşık bir ay önce Phoenix camisi önünde yapılan Müslümanlık karşıtı protestoları izlerken “bu yıl Ramazan boyunca camilerde huzursuz olacağız” diye düşünmüştüm!

Açıkçası bu sene, 11 Eylül’den bu yana, ABD’deki Müslümanlar için en zor sene oldu. Ocak ayından bu yana Müslüman toplumunu hedef alan nefret suçlarının ardı arkası kesilmiyor. Chapel Hill, North Carolina’da üç pırıl pırıl gencin hunharca katledilmesinin ardından, Houston’da ateşe verilen Quba İslam Enstitüsü, Kansas City’de araba ile çarpıp kaçarak ölüme terkedilen henüz 15 yaşındaki Abdülsamed Şeyh Hüseyinin trajik öyküsü, Rhode Island’taki Kur’an kursunun yağmalanması, Ohio’da bir çok camiye açılan tehdit telefonları, Revere, Massachusetts’de taciz edilen Müslümanlar ve North Carolina’da Müslümanların on sekiz kurşun sıkılan evi… Örnekler saymakla bitmiyor.. Bu yürekleri dağlayan birbirinden çirkin olaylar olup biterken politikacıların yaptığı İslam karşıtı konuşmalar, uygulamalar da cabası!.

Bu sebeple, bir çokları gibi ben de Ramazan başında, Müslümanların günün büyük bölümünü camilerde, mescitlerde geçirdiği bu ayın nasıl geçeceğini düşündükçe endişeleniyordum. Derken, Ramazanın ikinci günü Charleston, South Carolina’da ibadet eden insanlarla dolu kiliseye yapılan hunhar saldırı ile neye uğradığımızı şaşırdık. Daha sarsıcı olan, şüphesiz ,Adalet Bakanlığı ve FBI yetkililerinin South Carolina’da nefret suçu yasası olmadığı için bu korkunç olayın failinin sadece adam öldürme suçundan yargılanacağı konusunda hem fikir olmalarıydı.

Bu yıl, Beyaz Saray’da düzenlenen geleneksel iftar yemeğinde Başkan Obama “Amerika’daki dinlerin çeşitliliği ve Amerikalıların milliyetçiliği dirayetimizi arttırıyor. İbadet etme özgürlüğümüz bize sahip olduğumuz değerleri hatırlatıyor” deyince şaşırdım. Hadi eskileri bir tarafa bırakalım sadece sene başından beri tanık olduğumuz nefret suçlarını düşününce başkan Obama’nın sözleri konusunda ciddi şüphelerim var. Obama “Amerikalı olarak ısrar ediyoruz ki, hiç bir kimse nasıl göründüğü, kimi sevdiği ve neye inandığı dolayısıyla hedef gösterilmemeli” diyordu. Ancak bu sözleri Trayvon Martin davası sırasında da söylememiş miydi? Peki, o günden bu yana ne değişti?

…Işıltısı ve gizemiyle bizlere ruhumuzun derinliklerindeki gizli bahçelerin kapısını aralatan; hayata, dine ve insana dair yeni keşiflerimize ilham olan Ramazan, takvimin dokuzuncu ayına denk geliyor. Sanki yıl içindeki zamanı ile bile bize yeniden doğuş müjdesi veriyor. Ramazan, içsel gerçeğimizle yüzleşerek yeniden hayat bulduğumuz tılsımlı zaman dilimi… Durup tekrar tekrar düşünme vakti.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.