Ölüm bizi ayırana kadar

Türk televizyonlarında yayınlandığı dönemde, ünlü yönetmen John Waters imzasını taşıyan “Til Death Do Us Part” (Ölüm Bizi Ayırana Kadar), isimli dizi yapımın birkaç bölümünü seyretme fırsatı bulmuştum. Seyrettikten sonra, eşler arası dramatik ilişkileri konu alan Amerikan yapımı bu dizinin uzun süre tesirinde kalmış ve pek çok uzman arkadaşıma da seyretmesi tavsiyesinde bulunmuştum. Aslında sadece uzmanların değil, bütün evli çiftlerin seyretmesi gereken bir yapıt. Her ne kadar dizi reyting kaygısıyla çekilmiş olsa da anlayabilene evlilik hayatı hakkında çok şey söylüyor.

Dizi filme ismini veren sözler malumunuz Hristiyan dünyanın evlilik yemininden alınma. Hristiyanlarda evlilikler kilisede rahiplerin huzurunda yemin edip birbirlerini eş olarak kabul ettiklerinde resmiyet kazanıyor. Yemin ederken birbirlerine eş adayları “İyi günde, kötü günde, zenginlikte, fakirlikte, hastalıkta, sağlıkta, ölüm bizi ayırana kadar seni sevmeye ve sana değer vermeye yemin ediyorum” diyerek ancak dünya evine girebiliyorlar. Seyretmiş olduğumuz yabancı filmlerdeki evlenme sahnelerinden artık bizlerinde aşına olduğu bu sözler muhteva olarak çok derin manalar taşısa da maalesef pratikte netice vermekten uzak. Hristiyan dünyada ölüm gelmeden çok daha önce, evlenen çiftlerin yarısından fazlası yeminlerini kolayca bozup boşanmakta.

Tutkudan Nefrete Giden Yol Var

Çekilen dizi filmde kurgu oldukça ilginç bir mantık üzerine kurulmuş. Başta büyük bir tutkuyla birbirine bağlanan çiftlerin düğünlerinden itibaren zamanla bozulan ilişkisi iğneleyici bir dille yapımcı tarafından gözler önüne seriliyor. Bir nevi tutkuyla nefretin arasındaki incecik çizgi ve bozulan ilişkilerin insanları ne kadar çabuk değiştirebileceğinden bahsediliyor. Filmin sonunda başındaki mutlu başlangıçla hiç alakası olmayan trajik bir son seyircileri bekliyor. Zaman içerisinde evlilikte bozulan ilişki öyle bir noktaya geliyor ki taraflardan birisi mantık çerçevesinde düşünebilme yetisini kaybedip eşini öldürüyor. Film zaman içerisinde gerginleşen ilişkilerin iki kişinin birlikte ortak bir yaşam sürdürmeye çalışmasını nasıl zorlaştırdığını ve empati yapmaktan uzak eşlerin ilişkiyi nasıl tükenişe ve acı bir sona götürüyor olduğunu anlatıyor olması açısından ilginç bir yapıt ama asıl ilginç olan kısmı bütün bölümlerin yaşanmış gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek beyaz perdeye aktarılmış olması.

Finaldeki hazin son bir açıdan insanların evlenirken ettikleri yemine bağlı kaldıklarını da gösteriyor. Tabi bir farkla; ölümü eşlerden bir tanesi bizzat çağırıyor. Yönetmen filmin son karesinde dizinin bu özelliğine atıfta bulunup “Şimdi gitmem gereken başka bir düğün var, umarım sizinki değildir.” diyerek seyircileri her evlilikte böyle hazin bir son olabilir diyerek ikaz etmekten de geri kalmıyor.

İnsan Bozması Canavarlar

Bu tip hadiseler sadece filmin çekildiği Amerika’da yaşanmıyor maalesef. Bizde de durum batıdan çok farklı değil. Her gün televizyon ve gazetelerde eşini bıçaklayan, kurşunlayan, insanlıktan çıkmış, canavarlaşmış pek çok insan bozmasının yaşattığı vahşet haber bültenlerine malzeme oluyor. Televizyonlar ve gazeteler boy boy bilmem kaç çocuk sahibi olduktan ve gene bilmem kaç sene evli kaldıktan sonra eşlerini öldüren insanların resimlerini yayınlıyor. Neredeyse güzel ülkemiz her gün bu tip acı haberlerle sarsılıyor. Hatta bazı haberlerde haberi verirken çiftin düğününden kareler veya mutlu bir şekilde eğlendiklerini gösteren, düğünde yapılmış çekimler haberin arka fonu olarak yansıtılıyor. Belki batıda yaşanan aile facialarından bizimkilerin tek farkı sistemsiz ve plansız gelişmesi. O an eşinin yaptığı veya söylediği bir şeye kızıp birden düşünceyi eyleme dönüştürmeleri. Batıdaki gibi sessiz ve derinden ilerleyemiyorlar. Nasıl olursa olsun işlenen fecaat ne şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin yapanı ve yapılanı haklı göstermiyor. Peki, Batı’da veya doğu da ne oluyor da insanlara, kendisi adına bu kadar çok mana ifade eden bir insana sanki en azılı kan davalısıymış gibi kinle muamele etmeye kalkıyor. Hangi sebepler eş olmak gibi güzel bir sıfata sahip olan insanları katillik gibi bayağı bir dereceye kadar indirebiliyor.

Ölümün Birbirinden Ayıramadığı Eşler

Aslında kişiyi, katil olup bu kadar aşağı seviyelere çeken sebeple iyi eş olmak gibi müspet bir mevkie taşıyan ana etken birbiriyle aynı. Kişinin eşiyle çok ama pek çok şeyi birlikte paylaşıyor olması. Eşimizle komşularınızla olduğu gibi sadece aynı binayı veya iş arkadaşlarınızla olduğu gibi aynı çalışma ofisini değil bütünüyle bir hayatı ve o hayatın yaşandığı dünyayı paylaşırız. Öyle ki hayatı ve dünyayı paylaşmak deyince paylaşılan şeyleri tek tek sayarak bitirmek mümkün olmuyor. Sadece ana başlıklarıyla listeleyecek olursak, sevincimizi, hüznümüzü, evladımızı, geleceğimizi, evimizi, yemeğimizi, yatağımızı, zenginliğimizi, fakirliğimizi, hastalığımızı, sağlığımızı, kaderimizi, hayattan beklentilerimizi ve daha sayamadığımız pek çok şeyi eşimizle hayatı ve dünyayı yorumlama adına birlikte paylaşırız.

Zaten Hristiyan inancına göre evlenirken çiftlerin etmiş oldukları yemin de bu paylaşılan şeylerin çokluğu üzerine durulmaktadır. Ölümün bu paylaşımları sonlandıracağı düşüncesiyle yemin ederken nihai paylaşım tarihi olarak eşlerden bir tanesinin vefatına işaret vardır. Bizim, Hristiyan dünyayla meseleye bakarken aramızda önemli bir fark mevcuttur ki Hristiyanlar paylaşılan güzellikleri ölümle sonlandırırken bizim inançlarımız ölümden sonraki hayatı da kişinin eşiyle paylaşacağı müjdesini vermektedir. İnancımıza göre eğer çiftler belli nitelikte hayat sürebilmişlerse ebetlerde de beraber olacak, dolayısıyla ölüm eşleri birbirinden ayırabilecek güce bu eşler adına sahip olamayacaktır.

İnsanın eşiyle paylaşmak zorunda olduğu şeylerin çokluğu ve paylaştığı kişiyle yaşayacağı zaman diliminin uzunluğu bize iki hakikati birden haber verir. Birincisi, o insan senin için sıradan bir insan olamaz. İkincisi, dikkat etmezsen paylaşmak zorunda olduğun şey kadar çok o insanla problem yaşayabilirsin. Yani kısaca sen bu evlilikte mutlu da olabilirsin katil de der bize.

Peki, katil olmamak ve mutlu olmak için eşlerin üzerine düşen sorumluluklar nelerdir? Bu sualin cevabını da bir sonraki yazımızda vermeye çalışacağız.

 

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.