Hitler, günümüz ebeveynlerine konuşuyor

Hitler, günümüz ebeveynlerine sesleniyor ve diyor ki:

Ders almak isteyene çevresinde ders vermeye hevesli pek çok öğretmen vardır. Yerine göre bir çiçek, bir böcek, doğan güneş hatta yağan yağmur bile muazzam bir öğretmendir. Hikmetle nazar eden gözler için yaşanan her olumlu hadise birer ‘numune-i imtisal’ yani kendisinden örnek alınması gereken pozitif bir davranış iken gene yaşanan her olumsuz olayda birer ‘ibreti âlem’ yani kendisinden ders alınması gereken negatif bir yaklaşım demektir.

Bu kanaatte olan insanlar için karşılaştığı herkes iyi birer öğretmendir. İnsanların bir kısmı neyin, ne şekilde yapılacağını öğretirken, bir kısmı ise aynı şeyin ne şekilde yapılmayacağını gösterir. Böyleleri için yaşanmış ve yaşanmakta olan her tecrübe büyük birer kazanıma dönüşmektedir. Hikmetle bakan gözler, sahip oldukları bu beceri ile tecrübesizliğin sıkıntısını yaşamazlar.

Adolf Hitler’de bütün dünyaya ‘ibreti âlem’ olma derekesine inmiş müstesna bir şahsiyettir. Pek çok şeyin, ne şekilde yapılmayacağını bir ömür boyu bütün insanlığa uygulamalı göstermiştir. Özellikle siyasi ve askeri sahada aldığı hatalı kararlar, tarihçiler tarafından kırılması zor rekorlar olarak kabul edilmektedir. Ama Hitler’in hataları sadece bu iki sahayla sınırlı değildir, eğitim dünyası da kendi hissesine düşen payı onun o büyük hırsından almıştır.

Hitler, İkinci Dünya Savaşı esnasında zeki, kuvvetli, faşist ve arî Alman ırkını oluşturmak düşüncesindeydi. Bu sebeple doğum yaptıktan sonra annesi tarafından Hitler’e hediye edilen çocukları, bütün ihtiyaçlarını üst seviyede karşılamak üzere tesis edilen özel bakımevlerinde himaye etti. Hitler’in, evrim teorisinin mucidi Darvin’den ilham alarak ortaya koyduğu bu yaklaşım; anneyi çocuk eğitiminde tamamen devreden çıkarıp, onun yerine sahalarında profesyonel birçok uzmanı devreye sokarak her hususta emsallerini aşmış güzide nesiller yetiştirmek düşüncesi üzerine kurulmuştu. Hitler bin bir ihtimamla yetiştirilen, eğitimleri için hiçbir masraftan kaçınılmayan bu çocuklarla dünya egemenliğine yürümeyi umuyordu.

Çalışmaların sonucu, hiç de beklenildiği gibi olmadı. Netice içler acısıydı. Büyük ümitlerle başlanan proje; çabuk hastalanan, kırılgan, alıngan, özgüveni olmayan, kişilik ve gelişim eksikliği içerisinde bulunan, ruhen özürlü bireyler meydana getirerek tam bir hayal kırıklığına sebep olmuştu. Bazen kaygı ve korku çocuğun ruhuna o kadar ağır gelmekteydi ki, ani ölümlere sebep olmaktaydı. Annesiz büyüyen çocuklarda yaşanan bu ani ölüm vakalarına günümüzde de çocuk yuvalarında da zaman zaman tekrarlanmaktadır.

Erken çocukluk döneminde ihtiyaçları anne yerine farklı insanlar tarafından karşılanan, muhatabı sık sık değişen, kendisi ile ilgilenen şahsın tam manasıyla belli olmadığı ve bu yüzden sığınacak liman bulamayan, fırtınaya kapılmış gemi havasını ruhunda yaşayan bir çocuğun sağlıklı bir ruhsal gelişim göstermesi asla mümkün değildir. Çocukların temel fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişiminde erken dönemde anne ile arasında kurduğu ilişki (bağlanma) çok önemlidir. Anne veya anne yerine geçen sabit varlıkla güven ilişkisi etrafında şekillenen bu münasebet, çocuk tarafından daha sonra kuracağı bütün insani ilişkilere yansıyacaktır.

Çocuk için anne, onun bütün ihtiyaçlarını karşılayan asıl merciidir. Acıkınca, susayınca, korkunca, altını ıslatınca yanında hep annesi vardır. Başkası onun bu rolünü -karşılık olarak ne verirseniz verin- onun gibi asla yerine getiremez. Bu yaşlarda onunla her dem ilgilenen anneye olan güven ve sevgi bütün insanlara teşmil edilir. Sıkıntısını vaktinde gidermeyen anneye karşı olan güvensizlik toplumun diğer fertlerine karşı da gösterilir. İhtiyaçları hassasiyet ile zamanında annesi tarafından karşılanmayan çocukların, hiç tanımadığı diğer insanlara güvenmesini beklemek hata olacaktır.

Çalışan annelerin, çocukları doğduktan hemen sonra işlerine dönmeleri, kariyerim diyerek evladını bakıcı, kreş vb muhatabı sürekli değişen insanlara emanet etmeleri, çocuk ve anne arasındaki güven ilişkisinin eksik gelişimine sebep olacaktır. Sonrasında ise özgüveni düşük, liderlikten yoksun silik bir kişilik profiliyle büyüyen çocuk, problemini yaşadığı bütün hayat ünitelerine taşıyacaktır

En az çocuk doğduktan sonra annesi ile beraber üç yıl geçirmeli, hiç olmasa ilk çocukluk döneminin ortalarına kadar bu iletişim kesintisiz bir şekilde devam etmelidir. Ekonomik sebepler bu hakikati bilmelerine rağmen annelerin çocuklarını bırakarak vakit geçirmeden çalışma hayatına tekrar dönmelerine sebep olmaktadır.

Hitler’in kahredici hırsı, hadiseyi okuyabilenler adına annenin kıymetini ortaya koyan bir tecrübe halini almaktadır. Yaptırdığı insaftan yoksun çalışmalarla aslında Hitler günümüz insanlığına ibretamiz bir ders vermektedir. Verdiği bu dersle günümüz ebeveynlerine seslenmekte ve şöyle demektedir:

Yaşadığınız zaman diliminde çocuk eğitiminde ve psikolojisinde karşınıza çıkan problemlerin pek çoğu, yapmış olduğu fedakârlıklarla ailenin sigortası hükmünde bulunan annenin misyonunu yeterince eda edememesinden kaynaklanmaktadır.

Yarınlara yatırım yapan toplumlar aileye, aileye yatırım yapanlar ise anneye gereken değeri vermek zorundadır.

 

Arif ÖZUTKU

Aile Danışmanı

ozutku33@hotmail.com

@arifozutku

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.