Eşler rakip değil, stratejik ortaktır

İnsan ister görücü usulüyle evlensin, ister flörtü evliliğe taşısın dünya evine girmeye hazırlandığı kişi, o an için hayallerindeki eştir. Çiftler beklentilerine karşılık olacak insanı bulmuş olmanın heyecanıyla nikâh memuruna evet derler. Eşlerin birbirlerini emsalsiz olarak gördükleri bu kısa romantik evre, bir açıdan tarafların birbirine, bile bile lades dedikleri bir dönemdir. Zira bu evrede insanlar nasıl bir eş aradığını ima etmiş; muhatabı da kendisini beğendirmek düşüncesiyle, isteyerek veya istemeyerek onun beklediği davranışları sergilemiştir. Belki de muhatap kendisinden beklenilenden farklı davranmışta olabilir ama insanlar Picasso’nun soyut resimlerinde olduğu gibi, bu dönemde sadece görmek istediklerini görmüşlerdir.

Ne hikmetse evlendikten sonra durum bambaşka oluverir. ‘Çok efendi bir adam ağzı var dili yok’ diye evlenilen eş, birden iletişim kurma becerisi zayıf bir insan halini alıvermiştir veya ‘Erkek gibi kızdı, üniversiteyi beraber okuduk, kürsüye çıkar bütün sınıfa posta koyardı, o dobra halini çok sevmiştim’ dediğiniz eşiniz sonrasında çok dır dır eden, ruhunuza bile hükmetmeye çalışan birisi oluvermiştir. Bu açıdan bakınca şu neticeye de varırız: Eşinizde var olan ve çok zaman şikâyet ettiğiniz bazı hususlar, aslında eşinizin evlenmeden önce beğendiğiniz, sizi cezbeden bir yönünü temsil ediyor olabilir.

Evlenene kadar birbirinden farklı evlerde, farklı ailelerde, farklı yetiştirme tarzlarıyla büyüyen iki ayrı insan o andan itibaren aynı evde, aynı hayatı paylaşacağı birisiyle artık baş başa kalmıştır. Bu kolay bir birliktelik olmayacaktır. İkiz kardeşler bile, onca ortak noktalarına rağmen, geçim problemleri yaşayabilmektedir. Elbette, o ana kadar birbirine birçok konuda yabancı olan iki insanın, mutluluk hedefli birlikteliği, karşılıklı emek isteyecektir.

Evlilikte Otorite Mücadelesi ve Saha Savaşları

Evlilik öncesinde başlayan ve evlendikten bir müddet sonra da devam eden romantizm, kısa zaman sonra yerini evdeki otorite mücadelelerine ve saha savaşlarına bırakır. Bu yeni dönemde önemli olan doğruyu bulmak ve yaşamaktan ziyade, evde kimin nerede söz sahibi olacağına; nereye kadar hükmedeceğine karar vermektir. Artık eşler birbiri adına birer can yoldaşı olmaktan çıkmış, amansız birer rakip halini almıştır. Bu rekabet ya birisinin pes edip içine kapanmasına ya da her ikisinin de direnip geçimsizliğin ıstırabını yaşamasına sebep olacaktır. Rekabet evresi bazı çiftlerde o kadar abartılır ki, kişi sadece kendisinin haklı olduğunu ispat edebilmek ve eşini pes ettirebilmek düşüncesiyle kendisini küçük düşürecek davranışlar sergilemekten kaçınmaz. ‘Onun seviyesi bu, ben ondan daha üstünüm’ mesajını verme adına yapılan bu ölçüsüz davranışlar yapanı kişiliksizleştirmektedir.

Rekabet duygusunun sebep olduğu şiddetli geçimsizlik en geçerli boşanma sebeplerinden bir tanesidir. Peki, çiftler neden geçinemezler? Evli çiftler bu soruya cevap verirken eşinin kendisini anlayamadığından dem vurur ama aynı meselenin kendisi içinde geçerli olduğunu düşünmez. Geçimsizlik çift yönlü bir eylemdir. İletişimsizliğin çözüleceği yer mahkeme salonu olmamalıdır. Hâkimin çiftleri boşaması veya boşamaması insanların iletişim konusundaki problemlerinin çözümüne hizmet etmez. Var olan problemler boşanmadan sonra da devam edecektir. Çözüm adına atılması gereken adım dikeni battığı yerden çıkarmak olmalıdır.

Evlilikte rekabet duygusunu sıkça yaşayan insanların anlayamadıkları meseleler birkaç ana başlık altında toplanır. Bu başlıklardan birincisi: Evliliğin bir ring değil, bir ortaklık olduğudur. İkincisi: Eşin bir rakip değil hayat arkadaşı olmasıdır. Üçüncüsü: Evliliğin hatırına ellerinden gelen her şeyi çiftlerin yapmak zorunda olmalarıdır. Eşlerin birbirlerine hadlerini bildirme ve yıpratma yerine, aynı geminin yolcuları oldukları şuuruna varıp hedef birliğine varma ve koordineli çalışma yaklaşımı içinde olmaları mutlu olabilmeleri için ana şarttır.

Eş Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken En Büyük Ölçüt…

İnsanların birbirleriyle hedef birliğine varmadan koordineli çalışmayı öğrenmeleri mümkün olmayacaktır. Hayata ve evliliğe bakış açısı ve evlilikten beklentisi büyük farklılıklar gösteren insanların birbiriyle koordineli çalışması neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden, eş adayı belirlenirken en önemli ölçüt, hedef birlikteliği olmalıdır. Hedef birlikteliği iş birliği için en önemli zemini oluşturur. Eskiler teşrik-i mesai derlerdi. Günümüz Türkçesinde biz işbirliği diyoruz. İşbirliği deyince ‘ortak amaç ve çıkarların bir araya getirdiği çalışma ortaklığını’ anlıyoruz. Bu kelimeyi güncel hayatımızda maddi menfaat beklediğimiz kesimlerle kurduğumuz iletişimi anlatmak için de sıkça kullanıyoruz.

İnsanların ‘işbirliği’ tabirini söz konusu olan evlilik olduğunda pek kullanmadıklarını görmekteyiz. Bunun iki sebebi var: Birincisi işbirliği kelimesinin daha çok maddi ortaklıkları andıran bir manada algılanması. İkincisi ise evlilikte işbirliğinin ihtiyaç olarak görülmüyor olması. Sebebi ne olursa olsun her iki çıkarım da yanlış. İşbirliğine, ticari ortaklıkların dışındaki birlikteliklerde de şiddetle ihtiyaç duyulur. Zaten evlilik de bir ortaklık değil midir? Evliliğe, dinimiz ‘akit’ yani bir sözleşme nazarıyla bakmaktadır. Dolayısıyla eşimiz bizim en stratejik ortağımızdır. Ayrıca mutlu bir evlilik için şart olan şeylerin başında ev, araba, güzellik değil genel işleyişe olan büyük tesirinden dolayı işbirliği gelmektedir.

Netice itibariyle eşler işbirliği yapmaya fazlasıyla muhtaçtır. Evlilik bir saatin akrebi ve yelkovanı gibi veya bir fabrikanın çarkları misali çiftlerden işbirliği yapabilme becerisi ister. Nasıl ki akrep çalışmasa yelkovanın gayreti beyhudedir; ya da fabrika çarklardan bir tanesi vazifesini yapmayınca, fabrikanın diğer yapıları da ondan etkilenip çalışamaz hale gelir ve fabrikadaki işleyiş durur. Aynen öyle de evlilikte eşler birbirini rakip olarak görüp yıprattıklarında, aile içindeki işleyiş bundan etkilenir. Aile fertleri üzerine düşen vazifeyi yapamaz hale gelirse aileyi oluşturan fertlerin tamamı bu durumdan zarar görür.

Unutmayalım ki evlilik, birçok maddi ve manevi güzelliğe vesile olacak olan bir meziyet fabrikasıdır ve o fabrikanın mamulüne bütün aile fertlerinin şiddetle ihtiyaç duymaktadır

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.