Banka ekstresi ve mutluluk

Aile bütçesini delen cazibedar tuzaklar nelerdir sualinin cevabını vermek sorusunu sormak kadar kolay değil.

Elbette okuma yazma bilmeyenler bile aile bütçesinde bir dengenin kurulması adına maaş bordrosunu aşan harcamalar yapmamanın gerekliliğini biliyor. Hatta belki hiç eğitim almamış olanlar alanlara göre daha sağlam bütçeler de oluşturabiliyor.

İnsanların en az isimleri gibi bildiği bu hakikat zamanımıza mahsus bir kısım cazibedar tuzaklarla deliniyor. Bu tuzaklardan birisi insanların iç dinamiklerinden kaynaklanırken bir diğeri dış etkenlerin tesiriyle kendisini gösteriyor.

Neticede her ikisi de mutluluk denizinde uçabilecek potansiyelde olan aile huzurunun iki kanadını kırarak uçamaz hale getiriyor.

Paranın Ne Önemi Var? Maksat Bizden Sonra Namımız Yürüsün

Bizden yani iç dinamiklerimizden kaynaklanan sebep çok harcarsan çok mutlu olursun  ve ihtiyaç duyduğun sevgiyi ve saygıyı insanlardan bu şekilde görürsün yanlış inancıdır.

Diziler, filmler, kitaplar, şarkılar, klipler hep bunu empoze ediyor. Bakınız her birine mutlu olan tek bir fakir insan görebilecek misiniz?  Medya da mutluluk zenginin tekelinde.

Bu mantık huzur masrafta diye düşündürüyor. Daha önceki yazılarımızda defalarca izah ettiğimiz bu hususu uzun uzun yazıp vaktinizi almayacağım. Meseleyi önceki yazılara havale edip sadece bir örnek sadedinde bir vakayı nakletmekle meseleyi özetleyeceğim.

İnşallah Akıbetiniz Bizim Gibi Olmaz

Antalya’daki dostlarımdan birinden dinledim. Vereceğim örnek Yunanistan’dan. Malumunuz Akdeniz ve Eğe sahillerinden Yunan adalarına kısa süreli turizm seferleri yapılıyor. Hatta o adalarda yaşayan insanlar için Türkiye’den gelen insanların bu dar zamanlarında gerçekleştirdikleri ziyaretler kriz ortasında olan komşumuz için çok önem taşıyor.

Özellikle aristokrat kesimimiz bu gezilere çokça itibar ediyor. Geziler esnasında sadece tarihi turistik mekânlar gezilmekle kalınmıyor, lüks restoranlarda yemekler yeniliyor, içkiler içiliyor. Akabinde Türk halkının cömertliğini de gösterecek yüklü bahşişler çalışanlara bırakılıyor. Mesela yenilen yemek ne kadar tutar bilemem ama garsonlara yüz avro bahşiş bırakılabiliyor.

Gene böyle bir yemekte güngörmüş bir Yunanlı insanlarımıza bakıp şöyle bir tespitte bulunuyor. ‘Kriz öncesi biz de aynı sizin gibiydik. Yer içer, paralarımızı saçar savururduk. Önceki bizi ne kadar çok andırıyorsunuz. İnşallah akıbetiniz sonrasında bizim gibi olmaz’ diyor.

Şimdi gelelim diğer sebebe yani dış etkenlerin tesirine. Aslında dış etkenler iç dinamikleri destekleyip tamamlayan bir yapıya sahip.

Sen aslında çok zenginsin ama farkında değilsin maaş bordron yetmiyorsa sana kaynak tesis edelim harcama yapmaktan geri kalma. Kredi kartları ne güne duruyor? Bir emrinle bütün bankalardan, engin limitlerle sana kaynak akıtmaya hazır. Yeter ki sen harca ve mutlu ol deniliyor.

Bu hususta da tıkanma yaşarsan borcunu taksitlendiririm, on iki taksite hatta yirmi dört taksitte borcunu bölerim diyerek insanları lüzumsuz harcamalara sevk ediyor. Bunu yaparken de sözde gerekli kaynağı şahsın önüne karşılıksız koyarmış gibi bir tavır sergileniyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.