Aydan Meydan’la Türk Okulları’nı Konuştuk

Aydan Meydan’la Türk Okulları’nı Konuştuk

Geçen Eylül ayında internet devi Google’ın her yıl tüm dünyada düzenlediği proje yarışmasında ‘İlham veren öğretmen ödülü” Bosna Sema Eğitim Kurumları’na bağlı Tuzla Uluslararası Okulu’nda görev yapan Matematik Öğretmeni Aydan Meydan’a verilmişti. Aydan Öğretmen aldığı ödül sonrası verdiği mesajlarla dikkat çekmiş, ilk kez verilen bu ödüle layık görülmesi ise millet olarak bizleri gururlandırmıştı.

Aydan Öğretmen’le bu tarihi başarısı sonrasında küçük bir hasbihalde bulunduk. Biz sorduk, o cevapladı. Başta eğitimciler olmak üzere pek çok insana yeni ufuklar kazandıracağından şüphe etmediğimiz bu ilginç sohbeti sizlerle paylaşmayı istedik. İşte Aydan Öğretmen’e sorulanlar ve bu sorulara verdiği samimi cevaplar:

İlham veren öğretmen seçilmek Aydan Meydan’ın hayatında neler değiştirdi?

Açıkçası kendimi daha çok sorumlu hissetmeye başladım. Çünkü insanların okula ve sahsıma olan hüsnü zanları arttı. Bu yeni hal daha çok çalışmayı gerekli kılıyor. Artık Aydan Hoca olarak kendimi sorguladığım ve gerçekten yaptığım mesleğin hakkını verip veremediğimi düşündüğüm zamanlar daha çok oluyor.

Neden Bosna ve neden Türk Okulları?

aydan MeydanYola çıkarken Bosna diye bir şartım olmadı. Nikaragua, Moğolistan veya Zimbabwe de olabilirdi. Dünyanın her yerine gitmeye hazırdım. Kaderime Osmanlı’nın yetimi Bosna düştü. Fakat Bosna’da görev yapmaktan dolayı çok mutluyum. Tarihi ve kültürel bağlarımız var. Coğrafyasını ve insanını ama özellikle öğrencilerimi çok seviyorum

Neden Türk Okulları sorusuna gelince: Lise yıllarımda yurt dışına giden büyüklerimizin yaptıkları insani hizmetleri duydukça aslında vesile olunan güzelliklerin sıradan şeyler olmadığının farkına vardım. Hicret etmiş büyüklerimden duyduğum sözler içerisinde en çok geçen kelimeler sevgi, kardeşlik, fedakârlık ve barıştı.

Yapılan insani hizmet Efendimiz ’in (sav) insanları terbiye etmek için dünyanın dört bir yanına arkadaşlarını göndermesine çok benziyordu Bütün bunlar yurt dışında öğretmenlik yapma aşkının ve iştiyakının yüreğime düşmesine sebep oldu.

Ben Türk Okulları’nın misyonunda hem kendimi, hem de insanlığın geleceğimi buldum.

Türk Okulları için “Sulh Adacıkları” nitelemesi yapılıyor, katılıyor musunuz?

Kesinlikle. Türk okulları bulundukları ülkelerde yüklendikleri misyon ile her zaman barışın ve kardeşliğin temsilcisi olmuştur. Bu okullara öğrenci kabul edilirken renk, dil, din, makam, ekonomik statü hiçbir zaman göz önünde bulundurulmaz. Tamamen hoşgörü ve kardeşlik üzerine bina edilmiş bir anlayışla eğitim yapılmaktadır.

Bulunduğum ülkeyi göz önünde bulundurursak, ülkenin konumu, 3 farklı dinden ve milletten insanın aynı ortamda bulunmasını şart hale getiriyor. Çok yakın zamanda yaşanan savaş, savaşın hemen arkasından açılan ve savaşan insanların çocuklarını barış dolu bir gelecek için bir araya getirmeyi başaran okullar bence bu nitelemeyi fazlasıyla hak ediyorlar.

“Ben bir öğretmenim, dünyayı değiştirmek istiyorum ve inanıyorum ki dünyayı değiştirmek insanı değiştirmekle başlar.” demiştiniz. İnsanı değiştirmekten kastınız nedir?

Ben bir matematik öğretmeniyim ama kendimi çocuklara sadece matematik öğretmekle mükellef görmüyorum. Benim yaşadığım şehirde başka matematik öğretmenleri de var. Çocuklar işlem yapmayı onlardan da öğrenebilirler. Benim onlara öğreteceğim başka şeyler de olmalı ki burada geliş gayeme matuf bir iş yapmış olayım.

İnsanoğlu ne yazık ki içinde bulunduğumuz asırda hiçbir zamanda olmadığı kadar çok bencilliğin girdabında. Bu bencillik kendisi gibi düşünmeyenlerin yaşamasına dahi tahammül edemeyen bir düşünce yapısını doğurdu. Her geçen gün daha tahsilli ama daha kötülük dolu insanlar yetişiyor. İnsana bir bütün olarak bakılmalı, zihni ile beraber ruhu da eğitilmeli. Benim değişimden kastım işte bu: Zihinsel ve ruhsal olgunluk düzeyine ulaşmış insanlar yetiştirmek.

Üstelik bu husus sadece öğretmenlerin değil bütün insanların sahip olması gereken bir sorumluluk. Herkes benim şu koca dünyaya ne katkım olabilir ki demeden insani meselelere karşı hassasiyet göstermelidir. Bütün dünya ekonomik kaynakların tükenişine odaklanmış, ben ise insanlığın tükenişini ana problem olarak görüyorum.

Bazen bu değişim bir öğrenci ile olur, bazen bir milletle, bazen de şahsın sadece kendisini değiştirmesiyle. Ama unutmamak gerekir ki geleceğin mimarları bizim şu an ellerimizin altında olan çocuklarımızdır. Onların ruhuna insani erdemleri yerleştirebilmek ve bu erdemlerin eksikliğini en büyük kayıplardan bir tanesi olarak kabul ettirebilmek, aklı başında olan tüm insanların ve milletlerin derdi olmalıdır. Aksi takdirde kapkaranlık bir gelecek bizleri bekliyor.
Sizce iyi bir öğretmende olması gereken vasıflar neler olmalıdır?

Aydan Meydan 4Öğretmenlik şu dört şey olmadan asla yapılamaz: SEVGİ, GÜVEN, SABIR, sonrasında da ise ALAN BİLGİSİ. Eğer öğrencilerimizi sevmezsek anlatılan hiçbir şey tesirli olmaz.  Öğrenciyi sevmek ona güveni doğurur, güven ise aidiyet duygusu oluşturur.

Öğrencinin öğretmenine olan güveni ise kendisi tarafından sevildiğini bilmek ve öğretmeninin branşının uzmanı olduğuna inanmakla gerçekleşir.  Tabi unutmamak lazım ki her çocuğun başarılı olduğu alan farklı farklıdır. Bu alanların ne olduğunu bulup öğrenciyi oraya yönlendirmek öğretmenin görevlerindendir. Bunu ise ancak sabırlı öğretmenler başarabilir. Çocuğa başarı hissi tattırılmalıdır ki öğrenci dünyada mevcut olan problemlere çözüm arayışında bulunacak cesareti ve özgüveni kendinde bulabilsin.

Türk Okullarının kapatılması için İngiltere merkezli bir hukuk bürosu ile anlaşıldığı ve bu büronun, okulların terör faaliyetlerinin odağı olduğu hususunda bulundukları devletlerin hükümetlerini ikna etmeye çalıştığı yönünde bir iddia var. Bu konuda neler söylemek istersiniz. Türk Okulları terör faaliyetlerinin odağı mıdır?

Akıllara zarar bir iddia. Ben doğru olabileceğine ihtimal vermek istemiyorum. Siz böyle boş sözlerle politize olmuş kitleleri ikna edebilirsiniz ama eğrinin doğrunun ne olduğunu çok iyi bilen ve yıllardır bu kurumları yakından tanıyan milletlere tesir edemezsiniz.

Ama bana asıl tuhaf gelen dünyanın her yerinde sevgiden köprüler kurmuş bu okullara karşı duyulan nefret. Bir kalbe nefretin bu kadar çok hükmetmesi o kalpte sevgiden eser olmadığının göstergesidir. Zira sevgi ve nefret aydınlık ve karanlık kadar birbirine zıt duygulardır. Biri gelince diğeri kalkıp gider.

Biz bu kurumlarda görev yapan öğretmenler olarak işimizi yapmaya yani tohum atmaya devam edeceğiz. Yapılan hizmetlerden birkaç kişi rahatsız olabilir ama işin güzelliğine şehadet edecek her renkten, her kültürden milyonlarca insan var.   Zora talip olmuşuz, işimiz insan yetiştirmek, ne gönül koyacak, ne de takılıp kalacak vaktimiz yok.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.