Houston, bir (Erdoğan) sorunumuz var

Görülen o ki, uluslararası camiada Obama’yla yakınlıkla konum devşirme şansını kaybeden Erdoğan, meydan okuma kartını devreye sokmaya karar vermiş. Yalnız Obama, Erdoğan’ın salvolarına cevapları düşük kademeli yönetim sözcülerine bıraktığı için, bu strateji tökezliyor. Ankara, dünyada küçük düşüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Barack Obama’ya Amerika’da öldürülen üç Müslüman’la ilgili ilk anda açıklama yapmadığı için çıkışmasının pek çok iç ve dış politika saiki olabilir. Tartışılmaz gerçek ise şu: Demek ki Erdoğan’ın Obama’yla arası o denli kötü ki, dostlar arasında ya da resmi diyalog kanallarıyla iletilebilecek bu tür uyarıları bile açıktan yapmak zorunda kalıyor. Olayı Erdoğan’ın sözde dünya liderliğinin delili olarak sunanlara inanmayın. Tam aksine, hadise Erdoğan liderliğinde Türk dış politikasının düçar olduğu acziyet, gayriciddilik ve yalnızlaşmayı gösteriyor.

Erdoğan, Meksika’dayken ABD’nin Kuzey Carolina eyaletindeki hunhar saldırıyla ilgili ‘Sayın Obama niye susuyorsun? Biden niye susuyorsun? Kerry neden susuyorsun?’ serzenişinde bulunmuştu. Hükümet yanlıları, Obama’nın bilahare açıklama yapmasını ‘Erdoğan’ın çağrısı etkisini gösterdi’ şeklinde sunmaktan hoşlanabilir. Peki gerçek bu mu? Delil yok. Bana göre durum daha çok şuna benziyor: Havada bulutlar toplanmış. Yağmurun eli kulağında. Biri çıkıp ‘Eyy yağmur, neden yağmıyorsun’ diyor. Yağınca da ‘bakın nasıl yağmur yağdırdım’ diye övünüyor. Türk dış politikası böyle züğürt tesellilerine mi kaldı?

OBAMA’NIN AÇIKLAMASI NİYE GECİKTİ?

Ne yani, Obama’nın Türk siyasetçiler gibi hukuki konuların üzerine atlayıp hem avukat, hem savcı hem de hakim kesileceğini mi sanıyorlardı? Beyaz Saray önce cinayetlerin adi suç mu yoksa nefret suçu kategorisine mi girdiği konusunda ön araştırma yaptırdı. Nefret suçu yönünde kaydadeğer belirtiler çıkmış olsa gerek ki, federal devletin polisi yani FBI soruşturma için devreye girdi. Obama ancak ondan sonra saldırıyı kınayan bir açıklama yaptı. Ve açıklamasında devam eden soruşturmayı etkilememeye de özen gösterdi. Türkiye’de toplumun farklı kesimlerine ve bireylerine yargısız infazı alışkanlık haline getirenlerden hukuk devletinin gerektirdiği bu tür hassasiyetleri idrak etmesini beklemek lüks tabii…

Obama’nın açıklamasını Erdoğan’ın diplomatik başarısı gibi yansıtmaya çalışanlar lütfen izah etsin: ‘Stratejik ortağımızdır’ diye böbürlendiğiniz ABD’nin liderlerine doğrudan telefon ya da mesajla ulaşamayıp medya üzerinden konuşmanın neresi iyi diplomasi oluyor? Belli ki Erdoğan, Obama’nın artık eskisi gibi telefonlarına çıkmamasına pek içerlemiş. Aralarındaki eski dostluktan eser kalmamış. Ancak bu tür atraksiyonlarla dikkatini çekmeye çalışıyor. Tabii böyle davrandıkça, Obama’yı kendisinden daha da uzaklaştırıyor.

OBAMA, ERDOĞAN’I NEDEN MUHATAP ALMIYOR?

Görülen o ki, uluslararası camiada Obama’yla yakınlıkla konum devşirme şansını kaybeden Erdoğan, meydan okuma kartını devreye sokmaya karar vermiş. Reklamın kötüsü olmaz misali. Yalnız Obama, Erdoğan’ı açıktan muhatap almadığı, salvolarına cevapları düşük kademeli yönetim sözcülerine bıraktığı için, bu strateji tökezliyor. Ankara, dünyada küçük düşüyor.

Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ve itibarını da zedeleyerek dış siyasetin şahsi siyasete alet edilmesi yeni değil. Tüm Müslümanların siyasi (hatta belki de dini) lideri olma iddiası hissedilen Erdoğan’ın ideolojik evreninde İslam dünyasının, özellikle de Sünni coğrafyasının, ‘iç’ siyaset alanına girdiği aşikâr. Kısacası Erdoğan, Obama’ya çatarak kendi tribünlerinden alkış devşirme gayreti içerisinde. Diğer yandan ‘medeniyetlerarası diyalog’ havariliği de kimseye bırakılmak istenmiyor. Kendi evini düzeltmekten aciz Ankara’nın ABD’ye demokrasi ve insan hakları dersi vermeye çalışmasının gülünçlüğü ise cabası. Washington yönetimi, bütün bunlardan son derece rahatsız. Ama Erdoğan’ı fazla muhatap alırlarsa reklamına hizmet edecekleri düşüncesiyle öfkelerini bastırıyorlar. Türkiye’nin jeostratejik nimetlerinden faydalanmayı sürdürebilmek için meseleyi büyütmüyorlar.

AMERİKALI MİLLETVEKİLLERİNE ‘KİRALIK’ HAKARETİ

Öfke Beyaz Saray’la sınırlı değil. Amerikan Kongresi cenahında daha bariz hissediliyor.  Erdoğan’ın Meksika’da Romero Enstitüsü’ndeki konuşmasında Obama’ya ‘Türkiye’yle ilgili sana 80 tane kiralık kişi buluyorlar mektup gönderiyorlar. Türkiye’nin aleyhine kalkıp kampanya yürütüyorsunuz’ demesi işin tuzu biberi oldu. Dışişleri Bakanı John Kerry’ye Türkiye’de medya özgürlüğünü savunan mektup gönderen 88 Amerikalı milletvekiline ‘kiralık’ diye hakaret edilmesi tam bir diplomatik skandal. Ermeni grupların soykırım tasarısını hareketlendirmesi beklenen şu dönemde Türkiye’yi Kongre’de iyiden iyiye yalnız bırakacak bir hamle. Erdoğan ağzını açtıkça, hasım lobilere yapacak ekstra bir şey kalmıyor adeta. Daha da trajikomik olan şu: Batı’ya sert sitemler yaptığı aynı konuşmada ‘AB, ABD ve NATO’yla olan ilişkilerimiz güçlü şekilde devam ediyor’ da diyebiliyor.

İslamifobi konusunda hassasiyet önemli. Müslümanlara yönelik son şiddet olayına Amerikan medyasının yeterince hızlı ve güçlü refleksler vermemiş olması da eleştirilebilir. Ancak ABD’nin Müslümanlara ve İslam’a en saygılı, en barışçı liderlerinden Obama’ya hoşgörüsüz ve çifte standartlı imasında bulunmak doğru mu? Hele Kongre üyelerine ‘kiralık’ yaftası vurmak? Meksika’dan dönerken resmi açıklamaya göre yakıt ikmali için uçağı Houston’a inen Erdoğan’ı karşılayan Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç, bu tür tavırların ABD başkentindeki olumsuz havaya katkısını kendisine iletme cesaretini göster(ebil)miş midir acaba?

Erdoğan’ın agresif ve popülist tutumu, özellikle Suriye’den dolayı zaten çok sıkıntılı olan ABD-Türkiye ikili ilişkilerinin kıvamını iyice bozuyor. Cumhurbaşkanı’nın kırıp döktüklerini toplama görevi ise yine hükümete ve diplomatlara düşüyor. Türkiye’nin dış ilişkilerinde şimdiye dek devlet aklı, itidali ve tecrübesinin sesi olmuş, dünyada itibar gören Cumhurbaşkanlığı makamı yıpratılıyor. Erdoğan dünyada şahsen yalnızlaşmayı umursamayabilir, kendi bildiğini okuyabilir, ama kimsenin Türkiye’yi yalnızlığa sürüklemeye hakkı yok.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.