Amerika’dan iki başbakan geçti

Geçen hafta Amerika’ya iki başbakan geldi. Biri Başbakan Ahmet Davutoğlu. Diğeri de İsrailli mevkidaşı Binyamin Netanyahu. Siyasî çizgileri farklı ama ortak yanları Obama yönetimiyle aralarının bozuk olması.

Bizim Başbakan, Beyaz Saray’dan randevu alamayacağını da bildiğinden, sadece New York taraflarında dolaştı. Başkan Barack Obama onu dengi olarak görmüyor. Padişah görüşmeye can atarken, sadrazamla niye vakit kaybetsin? İsrailli başbakan ise başkent Washington’a geldiği halde elleri boş kaldı. Obama şehirde olmasına rağmen evine buyur etmedi. Yardımcısı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı John Kerry de programlarını Netanyahu ziyaretinde yurtdışına çıkacak şekilde ayarlamışlardı.

Bizimki, yönetimi ve gidişatı bozulan ekonomiye güven tazelemek için yanına ekonomi kurmaylarını da alarak gelmişti. AKP’cilerin sık sık darbecilik ve komploculukla yaftaladığı uluslararası finans çevrelerine Türkiye’ye yatırımlarını kesmemeleri için yalvarma turu da diyebilirsiniz. İsraillinin ziyareti ise Obama yönetimine İran’la angajman politikasından dolayı isyan, hatta gövde gösterisi mahiyetindeydi.

DAVETSİZ MİSAFİR

Bizimki, bir nevi davetsiz misafirdi. Dışişleri Sözcü Yardımcısı Marie Harf, ziyaretten haberdar olmadığını söyledi. Beyaz Saray sözcüsüne soru soran bile yoktu. Kısacası Davutoğlu’nın ziyareti, ABD’de ne yönetimin ne de medyanın umurundaydı. İsraillinin gelişi ise buraları salladı. By-pass edilen Beyaz Saray bir kısım Demokrat siyasetçilerle birlikte Netanyahu’ya tavır koydu. Ama davetiyeyi gönderen Cumhuriyetçiler bağırlarına basarak Kongre’de üçüncü kez konuşma yaptırdı.

Bizimki, düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’ndeki (CFR) toplantıda pek ezik bir görüntü verdi. Çok sayıda eleştirel soruya maruz kaldı. Genelde savunmadaydı. Gerçekleri yer yer çarpıtarak Türkiye’yi iyi takip eden Amerikalıları enayi yerine koydu. Mesela “Beni herkes eleştirebilir.” dedi. Hemen ardından sanatçı Atilla Taş attığı eleştirel bir tweetten dolayı başbakana hakaretten gözaltına alındı. İsrailli ise taarruz modundaydı. Kimseye eyvallahı yok gibiydi. Cür’etiyle Amerikalıları rahatsız etti. Öyle ki, Demokratların Temsilciler Meclisi’ndeki lideri Nancy Pelosi “ABD’nin zekâsına hakaret ediyor.” çıkışını yaptı.

Bizimkinin Amerikalıları ikna çabaları akim kaldı. Reuters, yatırımcıların Davutoğlu’nun New York görüşmelerini genel olarak ‘yavan’ bulduğunu yazdı. Adamlar davulun kimde, tokmağın kimde olduğunu biliyor. Başta Merkez Bankası başkanı, ekonominin kurmaylarına sert çıkışlar yapan Erdoğan’ı Davutoğlu’nun frenleme kabiliyeti olmadığını düşünüyor. İçlerinden ‘yav he he’ diyorlar ama kibar davranıyorlar. İkna ettik diye kendilerini avutanlara duyurulur… İsraillinin Amerikan yönetimini ve kamuoyunu adeta başına tokmak vurarak İran tehlikesine ikna teşebbüsü ise büyük ölçüde ters tepti. Ülkesine saygı ve sempati hâlâ sürse de, Netanyahu’ya şahsî antipati daha da arttı. Şu sıralar Beyaz Saray -inadına- Netanyahu’nun ‘çok kötü’ dediği nükleer anlaşmaya son rötuşları yapıyor.

ALAY KONUSU DIŞ POLİTİKA

Bizimkinin dış politikası Amerika’da alay konusu. CFR Başkanı Richard Haass sordu: “Türkiye’nin dış politikasının komşularla problem olmamasına dayalı olduğunu söylemekle meşhurdunuz. Ancak şimdi Suriye hükümetiyle savaştasınız. Hem Mısır’dan, hem İsrail’den uzaklaştınız. Nerde yanlış yaptınız?” Kendimi savunayım derken battı. İyi ilişkiler kurdukları ülkelere Rusya’yı da örnek gösterince Haass şakayla karışık “Rusya’yla ilişkilerinizde probleminiz olmadığı gerçeği, bir problemdir.” diye tepki gösterdi. İsraillinin de dış politika karnesi Washington’da takdir görmüyor. Filistin’de çözümü engelleyen, Irak savaşının Tahran’a yarayacağını okuyamayan, şimdi de İran konusunda savaştan başka alternatif sunamayan bir lider olarak görülüyor.

Bizimki “Kimse gücümüzü test etmesin.” deyip duruyor ama hemen her testte sınıfta kalıyor. Suriye uçağımızı düşürdü, cevap yok. Süleyman Şah Türbesi’ni teröristlere bırakma operasyonunu bile büyük bir zafer gibi sunmaya çalıştı. Hatta ‘kredi’yi Erdoğan’la paylaşamadılar. CFR toplantısında IŞİD’e karşı ‘bir gün asker gönderebiliriz’ diyerek kapıyı aralık bıraktı. Ama Amerika’da inandırıcılığı yok denecek kadar az. İsrailli ise Washington bugün müsaade etse -hatta belki etmese bile- İran’ın nükleer programını başına geçirebilecek askerî kabiliyete dayanarak meydan okuyor.

BİRLEŞTİRMİYOR, BÖLÜYORLAR

Bizimki Türk diasporasını partizanlık aşılayarak ve ayrımcılık yaparak bölen politikalar güttüğü halde, birlik beraberlik çağırısında bulunmaktan geri durmadı. New York’ta yaptığı toplantıya Amerika’daki en aktif sivil tabanlı toplumsal kesimlerden olan Hizmet davetli değildi. Muhalif basına ambargoyu sürdürdü. Davutoğlu’na ve topyekün AKP’ye Amerikan Türk toplumunda verilen destek oldukça düşük. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan en farklı yenilgilerinden birini Amerika’da almıştı. İsrailli de Obama yönetimine sivri tavırları nedeniyle Amerikan Yahudi toplumunu böldü. Azınlıktaki sağcı Yahudilerin hâlâ gözdesi ama çoğunluktaki liberal solcu Yahudiler yaka silkiyor.

Evet, Amerika’dan iki başbakan geçti. İkisi de buralarda popüler değil. Dış politika ferasetleri tartışmalı. Birleştirmiyor, bölüyorlar. Bölgede hayal kırıklığılar. Biri hazzetmediği halde ABD’ye muhtaç, diğeri sevmesine rağmen ülkesinin çıkarları adına ABD’ye posta koyuyor. İkisinin de özgüvenleri yüksek. Birininki büyük ölçüde somut güce, diğerininki içi boş hamasete ve altyapıdan yoksun idealizme dayalı. Amerikalılar iki başbakanı da ülkelerinin ve halklarının yüzü suyu hürmetine büsbütün refüze etmediler. Ama Davutoğlu’ndan da Netanyahu’dan da pek hoşlanmadıkları kesin…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.