Nazlı Ilıcak: Darbecilerle mücadele içinde geçen bir hayat

Hapishanelerde öyle değerler var ki; hangisini yazacaksın? Ömürlerini bilime, üretime, yazmaya, düşünmeye adamış insanlar çürümeye terk edildi! 73 yaşındaki Nazlı Ilıcak da “darbecilikle” suçlanıyor, cezevinde! Oysa Ilıcak, demokrasi tarihine adını altın harflerle yazılacak isimlerdendi…

“Ay en zayıf anında, ay tutulması olsa bile işte orada diye gösterilir.”

Süleyman Demirel, 12 Eylül sonrası Zincirbozan’dan Nazlı Ilıcak’a yazdığı bir mektubu bu cümlelerle bitiriyordu! Ilıcak, o gün kimsenin adını bile anmaya cesaret edemediği Demirel’le mektuplaşıyor ve mesajlarını “bir bilen” rumuzu ile köşesine taşıyordu! Susturulan, yasaklı Demirel’in sesi soluğuydu!

Askeri yönetimin buna tepkisi sertti! Hakkında dava açtırıldı hemen! Tabii ki, mahkum edildi! Bir sabah kapısına polis dayandı ve Ilıcak cezaevini boyladı! Bugün (affedersiniz) iktidar yalakası olan bazı meslektaşları, o gün de darbecilerin yanında saf tutuyordu!

Nazlı Ilıcak, demokrat bir aileden geliyor! Babası Muammer Çavuşoğlu, 27 Mayıs (1960) sabahı gözünün önünde götürülürken daha 16 yaşındaydı! Yassıada ve idamlar hayatında derin izler bıraktı! 

İstanbul Fransız Lisesi, ardından Lozan’da siyasal bilim fakültesini bitirdi! Çeşitli gazetelerde yazarlık yaptı! Türkiye’nin tartışmasız en cesur kalemindendi! Sağ görüşlü ve dini değerlere saygılıydı. Güç karşısında eğilmedi! Demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin yanında yerini aldı!

Ilıcak, itilen, kakılan, mağdur siyasal İslamcıların da hukukunu hep savundu. Kapatılan Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilerek parlamentoya girdi. Başörtüsü ve bütün yasaklara karşı idi; Merve Kavakçı, yemin töreni için Meclis’e adım atarken, milletvekilleri sinmişti! O ise Kavakçı’nın yanıbaşındaydı.

Bu defa 28 Şubat, cezasını kesti! Milletvekilliği düşürüldü, 5 yıl siyaset yasağı aldı!

2002’den itibaren kalemiyle AKP’nin en büyük destekçisiydi. Reformları ve demokratikleşme adımlarını savundu! Darbe girişimlerine karşı durdu! Ergenekon ve Balyoz davaları ile ilgili yazıları, karanlık yapıları ürküttü! Büyük kin beslediler ona.

AKP’nin gittikçe demokrasiden uzaklaşması ve 17-25 Aralık ile ortaya çıkan yolsuzluklar iktidarla yollarını ayırdı! 4 bakanın yargılanmasını istedi! Hizmet Hareketi’ne haksız saldıralara karşı kalemini yine, hak, hukuk ve adaletten yana kullandı! Linç girişimlerine ve cadı avına yüksek sesle itiraz etti.

Ergenekon ile anlaşan AKP, korkusuz yazara, 12 Eylül’den de acımaz davrandı! 8 aydır cezaevinde, terörist muamelesi görüyor, son derece kötü muamele ile karşı karşıya; İlaçları verilmiyor, mektup ve kitap kısıtlaması yapılıyor! AİHM, hak ihlali başvurusunu öncelikle incelemeye karar verdi. 

28 Şubat’ın o en karanlık günlerinde Ilıcak, Gazeteciler Yazarlar Vakfı toplantısında Demirel’in yanında oturan Fethullah Gülen’e bakarak sözlerini şöyle bitirmişti:

“Muhterem hocam!  Davanız zaafa uğradığı için üzülmeyiniz! O dava nice gönülleri tutuşturmaya devam ediyor! Güneş tutulması hiç kalıcı olabilir mi?”

Elbette olmadı ve olmayacak! 

Onu zindana atanları dünya, uluslararı mahkemelerdeki davalarla daha iyi tanıyacak…

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.