Hilal’e anlatır gibi…

Hilal’e anlatır gibi…

Malum, Ali Nur Kutlu Zaman’a bir kıyım müessesi haline dönüşen kayyım atanmasından sonra Yeni Şafak’ta ‘Haline Ağla ey Şakirt’ diye bir yazı kaleme aldı. Bazılarının timsah gözyaşları değerlendirmesine konu olan o yazıya cevap yazdım. Gerçekten timsah gözyaşı mı? Hakikat-i hali Allah bilir. Niyet okuması yapamam, yazı ortada. İsteyen, satırları ile satır araları ile satır arkaları ile bir bütün halinde yazıyı yeniden okur ve kendi değerlendirmesini yapar.

Türkiye ile 16 yıldan beri yaşadığım ülke arasındaki 7 saatlik zaman farkı var. Sabah kalktım ve kötülüğün sıradanlaştığı, hukuksuzluğun zirve yaptığı güzelim yurdumda neler olmuş diye haber sitelerine girdiğimde o yazı ile karşılaştım. Pazar sabahıydı, evdeydim ve oturup hemen cevap yazdım.

KIYIMA UĞRAYAN ZAMAN

Yazdım ama yazı nerede yayınlanacak? 1992 yılından beri köşe yazarı olduğum Zaman, artık kıyımcıların elinde kıyım makinesine gönderildiği için yazımı gönderemem. Göndersem de yayınlamazlar. Kaldı ki internet ortamında editörlere ulaşmak bile mümkün değil. Web sayfası çalışmıyor vs… Zaman Amerika’ya gönderdim, onlar da sağ olsunlar yayınladılar.

Şimdi buradan sonrasına dikkat edin. Twitter ortamında yazı dolaşmaya başladığında Ali Nur Kutlu mahlası ile yazan yazar “Cemaat bugünkü yazımdan etkilenmiş olmalı ki yarını beklemeden hemen cevap yazmış.” diye bir twit attı ve yazımın linkini paylaştı. Hemen arkasından da: “Yazıda hakaret etmeden bana cevap verilmiş.” dedi ve yazı günü olan cuma günü bana cevap vereceğini söyledi.

HİLAL’E ANLATIR GİBİ ANLATIYORUM

Bu kısa özetlemeden sonra maddeler halinde yazacağım. Maddeler halinde yazı yazmayı didaktik bir üslup olarak değerlendirir çokları. Ben de onlardan biriyim. Okuyucuya saygısızlık olarak görürüm genelde. Ama ne çare ki bazen Hilal’e anlatır gibi anlatma ihtiyacı doğuyor. O zaman da bu üslubu tercihten başka yol kalmıyor. Hilal, 7 yaşında bir kız çocuğu. 200-300 kelime ile Türkçe konuşan komşumuzun kızının adı.

GÜLÜP GEÇTİM

1- Sayın Yazar, “Cemaat etkilenmiş” diyerek beni tek başıma cemaat yerine koyuyorsa bundan şeref duyarım ama efradı yüzbinlere baliğ olan bir cemaati bir kişiye indirgemenin yanlışlığı da ortada. Mantıki yanılgı açık. Ben eminim – ama yine de ‘büyük ihtimalle’ diyeyim – ki Yeni Şafak’taki o yazıyı, bırakın etkilenmeyi cemaatten çoklarının okumamıştır. Şahsen ben, insan şeref, haysiyet ve karakterini hiçe sayan yalan, iftira ve hakaretlerle dolu haberleri yayınlamaya başladığı andan itibaren Yeni Şafak okumuyorum. Sadece haber sitelerine düşen alıntılara bakıyorum. Bu önemli meseleye ilerleyen maddelerde temas edeceğim ve “Neden?” sorusunun cevabını vereceğim.

2- Okuyup okumadığını bilmediğim yüzbinlerin o yazıdan etkilenip etkilenmediğini bilemem ama ben etkilenmedim; sadece güldüm geçtim. Bununla beraber haksızlık karşısında susmamak, algı operasyonları ile inandırılan yalanların tekrarlandığı o yazıya yarınları düşünerek, tarihe malzeme bırakmak adına cevap verdim. Elimde olan kalemimi kullanarak sükutumun ikrar olmadığını ilan etmek istedim. Hatta Zaman Amerika editörünün ‘Yayınlamayalım. Kimsenin okumadığı bir yazının reklamı olur’ gibi itirazlarına da itiraz ettim. Dolayısıyla Ali Nur Beyin o yazıyı cemaat etkilenmiş diyerek bir yere koyması doğru değil.

ZERRE KADAR ETKİLENMEDİM

3- “Cemaat etkilenmemiştir” demek istemiyorum bu sözlerimle. “Ben etkilenmedim” diyorum. Cemaatin etkilenip etkilenmediği çok önemli ise onu öğrenmenin yolları var. Anket yaparak öğrenebilirler mesela. Nasıl olsa anket şirketleri emirlerinde. Para problemi de yok. Örtülü-örtüsüz onlarca isim altında devlet hazinesi ellerinde. Emir komuta zinciri ile hareket eden robot bir kitleden de söz etmiyoruz. Onun için cemaate aidiyetini gizlemeyen ve benim gibi bu aidiyetle şeref duyan insanların kapısı tek tek çalınmalı. İlk kapı ben olabilirim; hatta oldum bile. Cevabım: Zerre kadar etkilenmedim.

4- “Yarını beklemeden cevap yazmış” sözleri de yanlış. Eğer Zaman gazetesine kayyım atanmasaydı ben de yazı günümü bekleyecektim bu cevabî yazımın yayınlanması için. Yazımın yayınlanması elektronik ortamda olduğu için Türkiye’de henüz gün bitmemişti. Dolayısıyla “Yarını bekleyememiş” sözüyle buradan bir paye çıkarmaya hiç ama hiç gerek yok. Dediğim gibi saat farkı, elektronik ortam ve kağıt baskısı yapılan gazetenin kıyıma maruz kalması. Bilmem anlatabildin mi? Hilal, anladın değil mi kızım?

5- “Yazıda hakaret etmeden bana cevap verilmiş.” cümlesine gelince… İşte bu cümle benim gece uykularımı kaçırdı. Twitter ortamına girip art arda üç twit atarak şunları yazdım:

i- Hayko Bağdat gibi; Uyuyamadım. Sebebi linkini verdiğim yazıma@alinurkutlu beyin ‘hakaret etmemiş’ demesi.

ii- 140 karakterle düşüncelerimi ifade edemem. Müstakil yazı yazacağım inş. Allah Allah ‘Hakaret etmeden bana cevap verilmiş’ ne demek?

iii- İnsan bozması canavar mıyım ben? Hak, hukuk, adalet, sağduyu, değer, ilke prensip tanımayan yalan, iftira, hakareti meşru gören birisi miyim?”

Şu an okumakta olduğunuz yazı benim yazacağım diye söz verdiğim yazı.

Pekala “Neden rahatsız oldunuz?” diyebilirsiniz. Cevabım, hakaret kavramıyla ismimin aynı cümlede birlikte zikredilmiş olmasından rahatsız oldum. Sözün mantığından anladığım kadarıyla ‘hayalet yazar’, ihtimal hakaret etmeden kendisine cevap verilemeyeceği beklentisi içindeymiş ve bu beklentisi suya düşmüş.

HAKARET GÖRMEK İSTEYEN HAVUZ MEDYASINA BAKSIN

Hayır; birileri fena halde birilerini, birileri ile karıştırıyor. Ara sıra da olsa aynaya, çevresine hatta sayın yazarın yazdığı gazetenin manşetlerine bakmayı unutuyor. Ya da umursamıyor. Eğer ortada bir hakaretten söz edecek olursanız asıl o hakareti 3 yıldan beri yapan havuz medyasına bakarak görmek lazım. Yeni Şafak da bunların başında. Tabii bakmakla görmek, görmekle anlamak, anlamakla anlamlandırmak arasında derin farklar olduğunu da unutuyor değilim. Hilal, burayı anlamamış olabilirsin. Ya senin büyümen lazım benim sana bunları anlatabilmem için, ya da İngilizce olarak senin seviyende misallerle anlatmam lazım.

YENİ ŞAFAK’IN ARŞİVİ BİR HAKARET MÜZESİ

Havuz medyasındaki hakaretlerden bahsediyorduk. Delil mi istersiniz? Cevabınız “Evet” ise ilk sorum: Ne kadar vaktiniz var? İkinci sorum: Ne kadar tahammülünüz var? Üçüncü sorum: Mahkeme kararıyla –hem de iktidarın maşası haline gelen ve ne olduğunu bir türlü kestiremediğimiz karanlık siyasi emellerini gerçekleştirmek için silah olarak kullandığı mahkemeler- tekzip, tavzih ve tashih davasını kazananlardan mı olsun yoksa mahkeme safahatının yeni başladığı haber başlıkları ve gazete manşetlerinden mi?

Bence zaman israfı, israfların en büyüklerinden biri. Buna rağmen isteyen bilgiye ulaşmanın bu kadar olduğu günümüzde 17 Aralık 2013 den itibaren Yeni Şafak arşivine girsinler ve sadece birinci sayfa taraması yapsınlar. Hakaretin ne olduğunu kendi gözleriyle görsünler. Malum, hafıza-i beşer nisyan ile malulmüş. Arşivde yapılacak böyle kısa bir gezinti o tozların silinmesine vesile olur. Arşivler yalan söylemeyen aynalardır. Hilal gülme öyle!

6- Ben hakaret etmez ve edemez miyim? İnsanım, nefsime uyarak, şeytanın igvasına kapılarak, akıl, mantık ve muhakememi bir kenara bırakarak tabii ki edebilirim ama gerek baba ocağımda aldığım terbiye, gerek dini ve ahlaki eğitimim beni şimdiye kadar böyle bir günaha, ayıba ve suça sürüklemedi. Hamd O’na, Sena O’na. Hem de hakaret etmemi gerektirecek nice hadiselerle karşılaşmama rağmen iradem her defasında beni nefsimin elinde zebun olmaktan korudu Allah’ın izniyle.

DİNEN GÜNAH, AHLAKEN AYIP, HUKUKEN SUÇ

Daha açık bir ifadeyle, öncelikle hakaretin ne olduğunu biliyorum. Onun dini açıdan günah, ahlaki açıdan kocaman bir ayıp ve hukuki açıdan da suç olduğunun bilinci içindeyim. ‘Hakaret nedir?’ sorusuna verecek cevabım da var, hangi sözün, hangi hareketin hakaret kapsamı içine girip girmeyeceğini bilecek ve ayırt edecek bilgi birikimi, örf- adet bilgisi ve hayat tecrübem de.

İkincisi: Müslüman olmadan önce insanım. İnsana insan olarak değer veren, her halükarda empati yapılması gerektiğine inanan ve başkaları ile olan münasebetlerimi buna göre ayarlamaya çalışan bir kişiyim. Dolayısıyla sahip olduğum ve sürekli korumak için mücadele ettiğim bu insani hasletler beni bana bırakmaz ki hakaret edeyim.

“ALLAH’IN AYETLERİNİ YALAN SAYAN KİMSELERİN DÜŞTÜĞÜ DURUM NE FECİ”

Üçüncüsü: Müslümanım. İslam’ın ve Müslümanlığın, dini, cinsi, ırki, kültürel vb kimliklerine bakmaksızın başka insanlara hakaret etme eksenindeki emir ve yasaklarını, ayetleri, hadisleri ve ilgi alanım olması itibariyle İslam hukukundaki içtihadî hükümleri de vakıf olduğumu söyleyebilirim. Doktora tezimin de bir parçası hakaret meselesi. Bunlara rağmen nasıl hareket edebilirim ki? Bu beni Kur’an’da Yahudiler için nazil olan ayetin hükmüne masadak kılmaz mı? Şöyle diyor ayet: “Tevrat’ın mesajını ulaştırma ve onu uygulama yükümlülüğünü kabul ettikleri halde, sonra bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler, tıpkı ciltlerle kitap taşıyan merkebe benzer. Allah’ın ayetlerini yalan sayan kimselerin düştükleri durum ne fecî! Allah böylesi zalim gürûhu hidayet etmez, emellerine ulaştırmaz.” (Cuma, 5)

İFTİRACI MÜSLÜMANLAR HOCAMIZ DEĞİL

Aynı ayetlere inandığı ve aynı yükümlülüklere muhatap olduğu halde bana, bize, başkalarına hakaret eden Müslümanlar varmış. Sadece hakaret olsa iyi, onları bir de yalan ve iftiralarla süsleyip muhaliflerinin köklerini kazımak istiyorlarmış? Olsun, olabilir, bana ne? Ömer Muhtar’ı hatırladım şimdi. Esir İtalyalı askerlere işkence etme ve öldürme teklifine şiddetle karşı çıktığında etrafındakilerin: “İyi ama onlar bizimkilere böyle davranıyorlar” beyanına “Onlar bizim hocamız değil?” diye cevap vermişti. Ben de aynısını diyorum. Evet bugün ne insani, ne ahlaki, ne de dini hiç bir değer tanımadan zalimce, hunharca, hoyratça, insanı insanlığından utandıracak, hayvandan daha aşağı derekelere düşürecek zulümleri irtikap edenler, malları, mülkleri yağma ve talan edenler olabilir. Bunlar Müslüman olduklarını da söyleyebilir. Olsun, onlar bizim hocamız değil.

BANA İFTİRA ETTİĞİNİZ ZAMAN BİLE HAKARET ETMEDİM

Hasılı, emin olabilirsiniz Ali Nur Kutlu Bey, ben ne size ne de başkasına hakaret etmem. Refikiniz olan yandaş gazeteniz beni sürmanşetten resmimle yayınlayıp yalan ve iftiralarla hakaretler ettiği, kişilik haklarımı çiğnediği ve hedef gösterdiği zaman bile hakaret etmedim. Yakın çevremde yıllardır bir ve beraber olduğum, kendini bilen hiç bir arkadaşım da kardeşim de hakaret etmez, bundan emin olabilirsiniz.

YENİ ŞAFAK’IN MANŞETLERİNE BAKINCA YÜZÜNÜZ KIZARACAK

Bence siz kendi etrafınıza ve özellikle de yazdığınız gazeteye bakın. Daha yoğun başka gündemleriniz dolayısıyla bugün daha az görünüyor olabilir o hakaretler ama size tavsiyem yukarıda dediğim gibi arşive gitmeniz. Gözünüz kör, vicdanınız körelmediyse ve akleden bir kalp ile bakabilirseniz Yeni Şafak’ın son iki buçuk yıllık manşetlerine baktığınızda, yüzünüzün kızaracağından, gözlerinin buğulanacağından ve “Allah Allah biz bunları mı yazmışız? Bu manşeti nasıl attık yahu?” diye iç geçirip hayıflanacağınızdan eminim. Şartımı tekrarlayayım. Gözünüz kör, vicdanınız ölü olmayacak ve Kur’an’ın ifadesiyle akleden bir kalbe sahip olacaksınız.

Ah Hilal Ah!

Vaktin zayi oldu biliyorum kızım ama olsun, büyüyünce anlarsın!

Write a comment

8 Comments

  1. emel March 8, 18:23

    Muhteşem bir cevap bence hakaret etseydiniz ona daha hora geçerdi.güya bir sıkımlık akıllarıyla insanları tahrik etcekler..saygılarımla elinize sağlık.

    • Mehmrt March 8, 21:48

      Emel hanim, bu yaziyi okuduktan sonra bu kadar kolay hakaret edebilmis olmaniz beni dusundurdu epey. Demek ki yazarin da bahsettigi gibi anlamak ile anlamdirmak arasinda fark olabiliyormus.

    • zeynep March 8, 23:02

      Abim ağzına kalemine sağlık. Diğer beyefendinin yazısını dediğiniz gibi okumadım gerek duymadım çünkü. Gerçektende göreceğim şey aşağı yukarı tahmin edilebilen. .. ama iki yazınızı da sanki bir dersmiş gibi okudum ve super. Rabbim kaleminize güç kuvvet versin.

    • enes mevsim March 9, 00:47

      Evet hakaret etmiyoruz hakkın hatırı inandığımız dava için sesiz kalmıyoruz uslubumuzu bozmuyoruz , ifadelerimizi sozlerimizi acaba incinirlermi diye elekten geciriyoruz sadece ve sadece gercegi soyluyoruz ama siz hala galeyana gelmemizi bekliyorsunuz , bizin sizinle aramızda ne fark kalıyor o zaman ,yazılarını takip etmek mutlu duyorum bu hafta yoksunuz ama ,bence imkân varsa hisli olarak yazdığınız yazılarınızı görsel olarak yayımlamaniz,dileği ile Vesselam..

  2. Sakirdo March 8, 23:27

    Ben etkilendim sayin kurucan. Sizin vurdumduymazligizdan, cemaatin bu hallere düsürülmesinden, yanlistaki bu israrlarinizdan, cok masum mansetler atmisiniz gibi, pkk ve chp cizgisine gelmemis gibi kendi yaptiginiz kotulukleri sark kurnazligiyla baskalarina izafe etmenizden ben etkilendim ve yoruldum.
    dindar bir hukumeti hedef alan siz ilahiyatcilardan mahserde de bir kul olarak davaci olacagim. Bilmenizi isterim.

  3. Gülfiye March 9, 01:21

    Kaleminize sağlık.

  4. vega01 March 10, 03:22

    oluklar cıft
    bırınden nur akar
    bırınden kir….allah’a (c.c) emanet olun

  5. Emine March 13, 15:38

    Bizim hocamiz onlar degil cok dogru. Emine Eroglu hanimefendinin dedigi gibi bizler yillarca kursuden nasil bir insan olmamiz gerektigini ogrendik. Bu surecte de nasil bir musluman olmamamiz gerektigini ogrendik. İyi ki varsiniz.

Only registered users can comment.