Sonsuz Nur pırıltıları

Kalküta’daki bazı arkadaşlarımız Hindistanlı bazı Müslümanlarla birlikte, M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Sonsuz Nur kitabını hiç fark gözetmeden herkese dağıtıyorlar. Bir Hindû  profesör de alıyor ve hemen okuyor.

Kalküta’ya trenle 4,5 saat mesafesindeki Deputy of Sanskrit Visha  Bharati Cenral Üniversitesi’nden Dr. Niranjan Jena, büronun adresini internetten araştırıp buluyor ve arkadaşlarımızın yanına geliyor. Hindû ve Budistlerin önce tek cilt, daha sonra dört cilt halinde basılan Veda isimli kitaplarının birinci cildinde, Âhir Zaman’da geleceği ifade edilen ve adının Muhammed kelimesinden daha farklı şekilde telaffuz edilen bir peygamberden bahsederek; “Sizin dağıttığınız kitapta anlatılan kişi ile Veda isimli kitapta bahsedilen kişinin vasıfları çok uyuşuyor. Ben Âhir Zaman’da geleceği söylenen Peygamberin bu kişi olduğuna inanıyorum.” diyor. Hindû  profesör, dört tane doktora öğrencisinin bulunduğunu bunlardan birisine dört Veda’yı ve Sonsuz Nur’u inceleyerek, doktora tezi çalışması yaparak konu üzerinde daha ciddî duracağını belirtiyor. Elinde Hz. Muhammed’in (sas) sîretini anlatan kitaplar bulunduğunu fakat bu Sonsuz Nur’un analiz etme yönünün çok farklı olup çok hoşuna gittiğini de söylüyor.

Yunus Hoca’mız diyor ki: “Kalküta’dan 70-80 km uzaklıktaki Barakpoor isimli bir köye, yatılı bir okula Muhammed Mutasab’la birlikte daha önce gidilmiş. Okulda 400 erkek, 80 kadar da kız öğrenci eğitim görüyor. Bizi oraya, önce kaymakamlık yapan, şimdi Batı Bengal eyaletinde hacca gidecek Müslümanlara tahsis edilen ve Hac Evi (Haj House) denilen bir yerin başında görev yapan birisi götürdü. Dört-beş saat süren yorucu bir yolculuktan sonra köye vardık. Bütün öğrencileri bir salona topladılar. Ayrıca köyün önde gelenleri ve öğrencilerin aileleri de davete gelmişti. Biz böyle bir merasim olacağından habersizdik. Yanımızdaki zâta ve bize çok önem veriyorlardı. Sunumlar yapıldı. Sonsuz Nur kitapları dağıtıldı ve yapılacak yarışmadan bahsedildi. Ama bir problem vardı. Sonsuz Nur’un İngilizce, Hintçe ve Urduca tercümeleri yapılmıştı. Ama bunlar Bengalce konuşuyorlardı. Bu üç dili bilmiyorlardı. Bizim de Bengalce kitabımız yoktu. Ben kendi kendime “Kitaplar boşa gitti!..” diyerek hayıflandım ve yanımdaki kişiye dönerek “Bu çocuklar, bu kitapları anlayamaz.” dedim. O ise bana “Merak etme, bunlar buranın en zeki seçme öğrencileri… Göreceksin, yarışmada buradan dereceler çıkacak!.. Zaten devlet okullarına giriş imtihanlarında, genelde bu okuldan kazananlar daha çok oluyor. Çünkü bu öğrencilerin tek derdi okumak. Onun için çok çalışırlar.” dedi. Ben de tamam, dedim ama tatmin olmadım. Bir hafta sonra bu zat dedi ki: “Bu okul için beş tane İngilizce öğretmenini yatılı olarak tutmuşlar. Sonsuz Nur kitabını beşe ayırarak öğretmenlere paylaştırmışlar. Hemen kitabı Bengalceye çevirmeye başlamışlar. Okula her gün bir saat ders koyarak Efendimiz’in (sas) hayatını Sonsuz Nur’a göre anlatmaya başlamışlar… Bir aydır da devam ediyormuş. Duyunca çok şaşırdım. Bu kişi daha sonra bana gülümseyerek, “Sana söylemiştim, işte göreceksin dereceye girenler buradan çıkacak!” dedi.

Öğrencilerin eleme imtihanlarını da Hac Evi’nin müdürü Muhammed Mutasab “Bizim orada dört-beş bin kişilik bir salon var orada yapabiliriz.” diye üzerine aldı.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.