İşimiz sefer, zafer değil

Himmeti tökezleten, aşk ve şevki kıran altıncı hastalık işi birbirine bırakmaktır.

Üstad Hazretleri bu hususu şöyle ifade ediyor: “Sonra da, acizliğin ve kendine itimadsızlığın yüzünden meydana gelen ve İŞİ BİRBİRİNE BIRAKMAK olan gaddar düşman geliyor. Himmeti elinden tutup oturtur. Siz de; “Kendiniz hidayet üzere doğru yolda olduktan sonra, başkalarının dalalette olması, size zarar vermez.” (Maide Süresi, 105) Ayetin ifade ettiği şahika hakikati, o düşman engelin üzerine çıkarınız. Ta, o düşmanın eli, o himmetin eteğine yetişmesin.”

Hayırlı bir işin yapılması için “Kim var orada” denildiğinde, merhum Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Sağına ve soluna bakmadan, ‘Ben varım’ diyebilmek ideal bir gençlik ruhunu gösterir. Bediüzzaman Hazretleri buna, “İmanlı fazilet” diyor. Evet, fazilet; iyiliklerin alışkanlık haline gelmesidir. Alışkanlıklar da düşüne taşına yani sağına ve soluna bakılarak yapılmaz… Yani fazilet, iyiliklerin hiç düşünülmeden yapılmasıdır…

Yedinci engel, insanın kendi vazifesini bırakıp Allah’ın işine karışmasıdır. Üstad Hazretleri bunu şöyle anlatıyor: “Sonra, Allah’ın işine müdahele eden dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, gözünü köreder. Siz de himmete, aşk ve şevke müdahele edip engel çıkaran dinsiz düşmana karşı ‘Emrolunduğun gibi dosdoğru ol’ (Hud Süresi, 112) Ayetini ve ‘Efendine, amirlik taslama’ olan karlı ve kendi vazifeni bilme hakikatini, ona gönderiniz, ta ki onun haddini bildirsin.”

Maalesef işlerini tam yapmayan bazı aceleciler, kendi nefislerini bırakıp Cenab-ı Hakkın hikmetlerini sorgularcasına ve kumar oynar gibi “Artık ne olacaksa olsun” diyerek en büyük tehlikelere yelken açmakta ve peşlerine düşen saf  kitleleri de peşlerine takarak, geri dönülemez girdaplara sürüklemekteler. Peygamber Efendimizin (S.A.S.) aktif sabırları meydandadır; Allah’ın koyduğu kanunlara her zaman riayet etmiş, sadece kendi üzerine düşenleri yapmıştır.

On Yedinci Lem’ada şöyle deniliyor: Bir zaman şeytan, Hz. İsa Aleyhisselama itiraz edip demiş ki: “Madem ecel ve herşey Kader-i İlahi iledir; sen kendini bu yüksek yerden at, bak nasıl öleceksin.” Hz. İsa Aleyişselam demiş ki: “Cenab-ı Hak, kulunu tecrübe eder ve ‘Sen böyle yapsan, sana böyle yaparım, göreyim seni yapabilir misin?’ der. Fakat kulun hakkı yok ve haddi değil ki, Cenab-ı Hakkı tecrübe etsin ve desin: ‘Ben böyle işlesem, sen böyle işler misin?’ Böyle tecrübevari  bir surette Cenab-ı Hakkın rububiyetine karşı bir imtihan tarzı, edepsizliktir, kulluğa aykırı bir davranıştır. Madem hakikat budur; insan kendi vazifesini yapıp Allah’ın işine karışmamalıdır. Meşhurdur ki, bir zaman İslam kahramalarından ve Cengiz Han’ın ordusunu bir çok defa mağlup eden Celaleddin Harzemsah, harbe giderken, vezirleri ve çevresi ona demişler: ‘Sen muzaffer olacaksın, Cenab-ı Hak seni galip getirecek. O, demiş: Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakkın işine karışmam; muzaffer etmek veya mağlup etmek O’nun işidir.’ İşte o zat, bu teslimiyet sırrını anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.” (On Üçüncü Nota)

Hem Yedinci Lem’anın İkinci vechinde mühim bir soru var: “Kainatın İftihar tablosu ve Rabbülalemin olan Cenab-ı Hakkın Habibi Muhammed Aleyhisselamın sahabelerinin, müşriklere karşı Uhud Savaşının nihayetinde ve Huneyn Savaşının başlangıcında mağlubiyetinin hikmeti nedir?“ Bu soruya Üstad şöyle cevap veriyor: “Müşrikler içinde olup, o zamandaki büyük sahabelere, ileride mukabil gelecek (onlar gibi büyük işler yapacak) Hz. Halid bin Velid gibi çok zatlar vardı. Şanlı ve şerefli istikballeri noktasından bütün bütün izzetlerini kırmamak için ilahi hikmet gelecekteki güzel hizmetlerinin acele bir mükafaatı  olarak mazide (Uhut ve Huneyn’de) onlara vermiş. Demek mazideki sahabeler, müstakbeldeki sahabelere karşı mağlup olmuşlar. Ta o geleceğin sahabeleri, kılıç korkusu ile değil, belki hakikatin parıltısının sevkiyle İslamiyete girsin ve o fıtri kahramanlık damarları çok zillet çekmesin.”

Evet, bizim vazifemiz seferdir, zafer değildir.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.