Ölümü ile değil gazeteciliği ile iz bıraktı

Ölümü ile değil gazeteciliği ile iz bıraktı

Çarşamba günü Suriye askerlerinin roketli saldırısı sonucu hayatını kaybeden Amerikalı gazeteci Marie Colvin, son uydu bağlantısını CNN televizyonu ile yapmış ve Anderson Cooper’ın sorularını yanıtlamıştı. Colvin’in Humus’da Devlet Başkanı Beşşar Essed’e bağlı askerlerin sivillere yönelik katliam yapıp, kentte taş taş üstünde bırakmadığını anlatması üzerine Cooper, ‘‘Biliyorum bu imkansız birşey ama lütfen güvende kalmaya çalış’’ diye sözlerini noktalamıştı. Bu konuşmadan yalnızca birkaç saat sonra Colvin’in öldüğü haberleri ajanslar tarafından dünyaya geçilince Suriye’deki şiddetin ulaştığı boyut Batı kamuoyunda adeta gözler önüne serildi.  
Arap Baharı’nın başladığı tarihten günümüze kadar olayları takip etmek isterken hayatını kaybeden gazeteci sayısı 30’u buldu. Arap Baharı olaylarında kurban giden son gazeteci de savaş muhabiri duayenlerinden Marie Colvin oldu. Colvin ile birlikte aynı olayda henüz 29 yaşında olan Fransız fotomuhabiri Remi Ochlick de hayatını yitirirken bir kez daha savaş muhabirliğinin ne denli tehlikeli bir meslek olduğu hafızlara kazındı.
Süphesiz, savaş muhabirliği gazetecilik mesleğinin en zor alanlarından birisidir. Hayat ile ölüm, düşman ile dost cephesi arasında doğru haber alabilmek için canlarını tehlikeye atan bu insanlardan birisi de New Yorklu Marie Catherine Colvin idi. Yaşamı, eğitimi ve mesleki kariyeri ile gazetecilik yapmayı arzulayan gençlere örnek olacak kadar başarılı, mesleğine adeta aşk ile bağlı olan Colvin, 12 Ocak 1956 yılında New York’un Long Island yerleşkesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde tamamlayan Colvin daha sonra dünyanın sayılı okullarından olan Yale Üniversitesi’nin antropoloji bölümünden mezun oldu.
Gazetecilik kariyerine geceleri polis muhabiri olarak New York’ta United Press International ajansında başlayan Colvin daha sonra yine aynı kurumun Paris temsilcisi olarak ilk yurt dışı görevine 1984 yılında atdı. Burada bir yıl gibi bir süre çalıştıktan sonra yaşamının sonuna kadar devam edeceği İngiliz The Sunday Times gazetesine Ortadağu Temsilcisi olarak transfer oldu. Aynı kurumun 1995 yılında dış haberler editörü olan Colvin’e masa başı fazla cazip gelmeyince tekrar sahaya döndü. Colvin, The Sunday Times gazetesine transfer olduktan sonra ilk uluslar arası başarısını 1986 yılında Libya lideri Muhammer Kaddafi ile ilk röportajı yapan gazeteci olmak ile elde etti.
Colvin, mesleki yaşamı boyunca adeta savaşın izini sürmüş birisi oldu. Sırasıyla Çeçenistan, Kosova, Sierra Leone, Zimbabve, Sri Lanka ile Doğu Timur’daki savaşları takip etti. Colvin’i iyi bir gazeteci olmasının yanın da iyi bir insan olduğunu da Doğu Timur’da gösterdiği insani davranışı belgeledi. 1999 yılında Doğu Timur’daki çatışmaları takip ettiği dönemde bin 500 kadın ve çocuğun hayatının kurtarılmasında başrol oynayan Colvin, mülteci kampından bu insanların güven içinde güvenli bir bölgeye Birleşmiş Milletler ekibiyle birlikte taşınmasını sağladı. Uluslar arası Kadın Basın Vakfı tarafından Çeçenistan ve Kosova’daki haberlerinden dolayı ödüllendirilen Colvin, BBC gibi bazı televizyon kanallarında yayınlanana belgesellere de imza atmış bir gazeteciydi.
‘‘Bizlerin görevi; savaşlardaki korkunç manzarayı dosdoğru ve önyargısız bir şekilde  insanlara rapor etmek. Her zaman kendimize sorduğumuz soru, bir hikayenin bedelinin ne kadar olduğu. Cesaret mi yoksa kurusıkı mı? ’’ diye savaş muhabiri olmayı tanımlayan Colvin. 2001 yılında Sri Lanka’daki iç savaşı takip ederken şarapnel parçasının isabet etmesi sonunda sol gözünü kaybetti. Colvin için bir gözünü kaybetmek büyük ruhsal çöküntüye de neden oldu. Bir süre psikolojik tedavi gören Colvin, bu dönemde hastanede de yattı.
Yalnızca işi ile evli kalmayı başaran Colvin’in iki başarısız evlilik girişimi de bir netice vermedi. Zira Colvin bu iki evlilikten de bir çocuk sahibi olmayı başaramadı.
Humus’da Colvin’in öldüğü haberinin New York’ta yaşayan annesi Rosemarie Colvin’e ulaşması üzerine, ‘‘Kızım hep bir hikayeyi tamamlamak için koştururdu’’ diye tarif ediverdi onu. Kız kardeşinin ölümüne kendisini bir türlü alıştıramadığını belirten Cat Colvin, ‘‘Ben bu işten de sağ çıkacağına hep inandım. Daha önce birçok hayati tehlikeyi atlatmış ve hep kurtulmuştu’’ dedi.
Cat’in kız kardeşi için ‘‘her zaman kurtulur’’ beklentisi Humus’da bu defa Marie için gerçek olmadı. Humus’da yaşanılan dramı Colvin geçtiğimiz pazar günü çalıştığı gazete de yazdığı son haberin de şöyle noktaladı; ‘‘Buradaki herkesin dilindeki soru şu, ‘neden dünya bu kadar ahlaksız oldu?’’’’
Editörünün  Suriye’yi biran önce terk etmesi için yaptığı yoğun baskıya nihayetinde ‘‘evet’’ diyen Colvin, bu ülkeden çıkma kararını gerçekleştirmesine 24 saatten az bir süre kalmış iken hayatını kaybetti. Kimi zaman kader bizlerin kararından daha erken davranıyor ve sonuçta hep alın yazısı başa geliveriyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.