Dindar ailelerin ‘farklı’ çocukları

Dindar ailelerin ‘farklı’ çocukları

Dinî baskıyla yetiştirildiği için infilak eden onlarca insan var! Başını açan ve tam tersi bir giyim kuşama bürünen mi dersiniz, kendini alkole veren mi? Oysa onları yetiştiren anne-babaların en büyük hayali namazında niyazında evlatlar olmalarıydı.

Mütedeyyin ailelerin en büyük ideali, Allah yolunda koşturan evlat yetiştirebilmeleri. Nitekim anne-baba, “Çocuğum namazında niyazında olsun, güzel Kur’an okusun, başını örtsün.” düşünceleriyle dinî eğitim verir. Ancak yetiştirme sürecindeki baskıcı tutumlar, anne-babayı ‘dindar evlat’ hayalinden çok uzağa savurabilir.

Dinî baskıyla büyüyenlerin hikâyesine kulak veriyoruz. Hiçbiri gerçek adının yazılmasını istemiyor, fotoğraf vermiyor. “Kimseyi günahımıza şahit etmeyelim.” cümleleri bile iç huzuru yakalayamadıklarının ispatı. Biz diyelim Ayşe-Fatma, siz deyin Ali-Veli…

34 yaşındaki Ayşe Hanım, ailesinden gördüğü namaz baskısından dehşetle bahsediyor: “Annem kılmadığım namazları cehennemde ateşten bir sac üzerinde kılacağımı söyleyip beni korkuturdu. Korkup namaz kılar mıydım? Hayır. Namaz kılıyorum diye eğilir kalkardım ama ne abdest var ne de dua okuyorum. Yıllarca namaz kılmadım.” Ayşe Hanım, put olduğu için kendisine bebek alınmadığını, günah diye çizgi film izlettirilmediğini, ailesinin kendisini başı açık komşularla görüştürmediğini de anlatıyor. Tesettüre nasıl girdiğini soruyoruz, onu da acı bir tebessümle paylaşıyor: “İlkokulu bitirince başımı örttüler. ‘Neden örtünüyoruz?’ sorusunu sorma hakkım yoktu, sorsam da anne babamın vereceği cevap yoktu. Onlar da öyle görmüştü. Örtündüm. Diplomamı almaya gidecektim, ‘böyle nasıl giderim’ diye çok ağladığımı hatırlıyorum. Okula gittim ama sokağın başında başımı açtım. Eve dönerken de aynı şekilde… 20’li yaşlarıma geldiğimde beni hiç kimsenin tanımayacağı şehirlere yaz tatillerine gittim ve istediğim gibi giyindim.”

Ayşe Hanım, şimdi tesettürlü. Ferace çok hoşuna gitse de eski günleri hatırlattığı için giyemiyor. Namazına da sıkı sıkıya bağlı. Kendisi gibi sıkıntı çeken evlada sahip anne-babalara da ümitli olmalarını söylüyor. Zira ‘her şey aslına rücu ediyor.’ Çocukları cehennemle değil, cennetle motive etmek gerektiğini dile getiren Ayşe Hanım, kendi kızlarına dini sevdirmek için elinden geleni yapıyor. “Allah bizi yakar.” cümlesi yerine, “Allah bizi çok seviyor, O’nu üzmeyelim.” diyor.

29 yaşındaki Ali Bey de benzer şekilde baskı görenlerden. “Hatırladığım ilk dinî bilgi İslam’ın şartları ama bugün sorsanız saymam. Yanlış söylediğimde enseme bir tokat patlatırlardı çünkü. Kelime-i şehadet ne dediğimde söylerlerdi ama onun neden önemli olduğunu anlatamazlardı.” O da abdestsiz namaz kılarak ailesini kandırdığı günleri anlatıyor. Ramazan’da oruç tutmadığı halde ailesine ‘oruçluyum’ dediği günleri hatırlıyor. Ailesinin şekilcilik ağında bir hayat sürdüğünü, kendisine de bu şekli dayattıklarını söyleyen Ali Bey, üniversite döneminde ciddi buhran geçirdiğini ve alkole başladığını anlatıyor. Hatta ailesinin kendisini sarhoş gördüğünü… Annesi çok ağlamış, babası ise, “Böyle evlat olmaz olsun.” diye bağırmış ve oğlunu kapı dışarı etmiş. O gün bugündür ailesiyle arası pek iyi değil. Kendisi de hayırlı bir evlat olmadığını düşünüyor. En son ne zaman namaz kıldığını soruyoruz, hatırlamıyor. Alkol konusunda ise “Belki bir gün bırakırım.” diyor ve diğer sorularımızı cevaplamamayı tercih ediyor.

Çocuğa ibadetin ruhunu işlemek önemli

Önceki dönemlerde katı, sert ve tavizsiz bir eğitim anlayışının hâkim olduğunu anlatan ilahiyatçı Hümeyra Hub, büyüklerimizin gelenekten kaynaklanan, örfe dayalı bir dinî eğitim verdiğinden bahsediyor. Anne-babaların kesinlikle iyi niyetli olduğunu ancak her çocuğa aynı şekilde muamele ettiğini ifade eden Hub, “Her insan ayrı bir âdem, her çocuk özel. Onların karakterine uygun metot uygulanmalı.” diyor ve baskı gören çocukların bir gün manen infilak ettiğini söylüyor.

Hümeyra Hub’a göre, bu tarz davranan çocuklarda dinin tatmin etmemesi söz konusu değil, onlarınki tepkiden kaynaklanıyor. Kabuğu öğrenmişler ama özle ilgili malumat alamamışlar. Kavramların içi boş. ‘Elhamdülillah’ demeyi öğretmişiz ama şükretmenin mahiyetini verememişiz. ‘La ilahe illallah’ demeyi öğretmişiz ama tevhid hakikatini anlatmamışız. Çocuğa mahreci, tecvidi öğretmişiz ama Kur’an’ın nasıl müthiş bir kitap olduğundan, O’nu okumanın öneminden bahsetmemişiz. “Namazda bedenini şu kadar eğ, ayağını bu kadar aç” diye diretmişiz mesela. Fakat namazın en güzel teşekkür şekli olduğunu anlatmamışız. Hal böyle olunca çocuk, şekilde kalmış, ibadetin ruhundan uzaklaşmış.

Mesala çocuk, “Neden namaz kılıyoruz?” diye sordu, “Allah emretmiş.” cevabını verdiniz. “Ama Allah niye emretti?” diye bir başka soru daha sordu ve cevap veremediniz. Çocuk, “Allah niye bana boyun büktürüyor?” deyip uzaklaşabilir. Ona tatmin edici cevap verip soru sorma kabiliyetini elinden almamak gerekir. Hatta soru soran çocuktan korkmayın. Çünkü konuşan çocuğa bir şeyler öğretmek daha kolay.

İlahiyatçı Hub, “Nazarî bilgi verilmişse, amel ve ibadetler bir kültür şeklinde aktarılmışsa ibadetlerin ruhu çocuğun karakterine işlemiyor.” diyor. Örneğin, “Yalan söylemek günahtır.” diyorsunuz ama komşu geldiğinde evde olmadığınızı söyletiyorsunuz. Çocuk buradan hareketle yalan söyleyebileceği kanaatine varıyor. Yahut çocuğunuzun namaz hassasiyeti olsun istiyorsunuz ama siz namazları son dakikada kılıyorsunuz. Bunu gören çocuk, namazı vaktinde kılma duyarlılığı geliştirmiyor. Halbuki ezan okunur okunmaz annesini seccadede de görse, “Bizim evde namaz ilk vaktinde kılınır.” şuuruna sahip olur ve müktesebatı da bu yönde dolar.

Şuuraltını beslemek en önemlisi

Hümeyra Hub, şuuraltı müktesebatın önemine vurgu yapıyor. İlk yedi yılın öğretim değil, eğitim çağı olduğunu aktarıyor. Nitekim Allah Resulü’nün yanında yetişenler O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) önce imanı anlattığını, namazı ve Kur’an-ı Kerim’i çok sevdirdiğini ifade buyuruyor. Efendimiz’in yanında yetişen Hazreti Enes, Allah Resulü’nün kendisine önce sır tutma ahlâkı verdiğini kaydediyor. Peygamberimiz temizlik ahlâkı, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, selamlaşma, sünnete uyma gibi konularda da ona birçok öğüt veriyor.

Hub, ilk yedi yılın telkin yılı olduğunu belirtiyor. O yıllarda çocuğun dili eğitilmeli mesela. Yalan söylemenin ve küfretmenin kötü bir şey olduğu anlatılmalı. Evde küfredilmiyorsa da çocuk sokakta küfür duyacak, kendi küfredecek. Böyle bir durumda dinden çıkmış gibi davranmamak gerekiyor. Şefkatle yaklaşarak böyle konuşmasının doğru olmadığı anlatılmalı. Zira o yıllarda ahlâka yönelik telkinler şuuraltına çok rahat yerleşir. Tabii sizin evde verdiğiniz oksijen dışarıdaki ortamlar tarafından karbondioksite dönüştürülebilir. Çocuğun ortamı ona hissettirmeden düzenlenmeli, iyi arkadaşlar seçmesi için çaba göstermeliyiz.

Hub, “Çocuklarınızı üç şey üzere terbiye edin: Benim sevgim, ehl-i beytimin sevgisi ve Kur’an-ı Kerim kıraat etmek üzere…” hadisine işaret ediyor. Efendimiz’in (sas) sevgisi ve sünnete uymanın önemi iyi anlatılırsa problemlerin büyük oranda çözüleceğine inanıyor.

Her şey aslına döner

İdeallerimizi çocuklarımıza yüklediğimizi dile getiren Hub, baskıyla yetiştirdiğimiz çocuklarda isyan ruhunun ön plana çıktığını söylüyor. Ona göre mayası muhabbetle yoğrulan çocuklar aslına rücu ediyor. Çalkantılı süreçlerde anne-babaya düşen, sabretmek ve şefkatle değerleri hatırlatmaya devam etmek. “Asi de olsan sen benim evladımsın, sana öğretilen doğruları tekrar yaşamaya başlayacağına inanıyorum.” şeklindeki duygularını çocuğuna da hissettirmek.

Hub’un ifadesiyle mesele, mayayı sevgiyle yoğurmaktan geçiyor. Siz çocuğunuzu çok severseniz ve onu aileye bağlı yetiştirirseniz elbet bir gün o da aslına dönecek. Yeter ki sabırla ve şefkatle yaklaşılsın.

Son olarak helal lokma ve harama nazar etmeme konusuna değinen Hub, “Eskiden anne-babamız pedagoji bilmezdi ama sorunsuz evlatlar yetiştirdi. Böyle ailelerin helal lokmayla beslendiğini ve harama nazar etmediğini görüyoruz. Aslında hayırlı evlat yetiştirme doğumdan önce başlıyor.” diye konuşuyor.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.