WINEP – ‘Türkiye Suriye’ye müdahale etmeli mi?’

WINEP – ‘Türkiye Suriye’ye müdahale etmeli mi?’

Winep logoSuriye’ye müdahale etmenin bedeli yüksek olabilir ama sivil katliamı dinmeden devam ederse bütün ülkeler için bu bedel daha da artacaktır. Suriye cihatçılar için bir sığınak hâline gelip radikalleşirse onu normalleştirmek “Sisifos’un Görevi” hâline gelebilir.


Suriye isyanının 2011 baharında başlamasından bu yanaTürkiye, Beşar Esad hükûmetine karşı doğrudan askerî eyleme geçebilecek ilk ülke oldu. Gerginlik gittikçe artıyor. Bu hafta başında Türk hükûmeti Suriye sınırı yakınında bir hava üssüne 25 adet F-16 gönderdi ve çarşamba günü bir Suriye yolcu uçağını Ankara’ya inişe zorladı. Burada şüpheli kargo uçaktan indirildi.


Türkiye-Suriye sınırındaki topçu ateşi önemli bir gelişme. Esad rejimi zaten Türkiye sınırında Özgür Suriye Ordusu ile savaşıyor. Topçu ateşiyle kesin hedefi tutturmak zor iş ve Suriye ordusu titizliğiyle tanınmıyor. Ayrıca asilerin elindeki birçok yer tam Türkiye sınırında yer alıyor. Bu yüzden Suriyelilerin, Türkiye topraklarına top mermisi atmak istemeseler de yanlışlıkla hasara yol açma ve Türk vatandaşlarını öldürme ihtimalleri var. Aynen 3 Ekim’de Suriye top mermilerinin Akçakale’yi vurması gibi.

Suriye top mermileri Türk topraklarına düşmeye devam ettiği sürece Türkiye de aynı şekilde karşılık verecek. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi “Türkiye savaş istemiyor olsa da savaşa yakın.” Durum tırmanmaya devam ederse Türkiye’nin tarihi, üç yoldan birini izleme ihtimali olduğunu gösteriyor: düşük yoğunluklu top atışına devam etme, sınır ötesi saldırı ya da gerçek bir istila.


Ankara’nın vereceği ilk karşılık, ne zaman Suriye Türkiye’yi hedef alsa sınır ötesine top atışında bulunmak olacaktır. Bu, Türkiye sınırı yakınlarındaki bazı bölgelerde Suriye kuvvetlerini zayıflatarak boşluğu Özgür Suriye Ordusu’nun doldurmasını sağlayacaktır. Bu güvenli bir bölge yaratmayacak ama Özgür Suriye Ordusu’nun elindeki toprakları fiili bir Türk güvenlik şemsiyesi altına koyacaktır.


İkincisi Suriye’deki Kürt asileri hedef almak için sınır ötesi baskınlar olacaktır. Türkiye’nin politikası ne de olsa sadece Suriye ile ilgili değil. PKK’ya ve Suriye bağlantısı Demokratik Birlik Partisine de (PYD) bağlı. Türkiye, PKK’yı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor ve PYD’nin de Türkiye sınırı yakınlarındaki Suriye kasabalarında faal durumda olduğu söyleniyor. Türkiye, Kürt asilerin Suriye’yi Türkiye’ye karşı operasyonları başlatma noktasına dönüştürdüğünü düşünürse Türk ordusu kararlı bir şekilde saldıracaktır. Saddam Hüseyin yönetimi 1990’larda burada sona erdiğinde Kuzey Irak’taki Kürtlere yaptığı gibi. Ankara, Kürt militanların Kuzey Suriye’yi kontrolleri altına almalarını engellemek için bir kez daha “Kuzey Irak seçeneğini” tercih edebilir.


En son olarak sınırda işler kötüye gidip daha fazla zayiata neden olursa Türkiye daha da ileri gidip krizi kontrol altına almak için 1974’te Kıbrıs’ta yaptığı gibi sınırlı bir operasyon başlatabilir. O dönemde Ankara sabırla ABD ve uluslararası toplumun Kıbrıs’ta yardımına gelmesini beklemişti. Böyle bir yardım gelmeyince de Türkiye işi eline alıp Ada’ya asker çıkarmıştı.


NATO hâlihazırda Türkiye’yi Suriye’ye karşı koruyacağına dair bir bildiri yayımladı. Yine de Türkiye uluslararası toplumun gerçekten Esad rejiminin saldırganlığını defetmeye yardımcı olmayacağına karar verirse Kıbrıs seçeneğini tercih edebilir. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ankara’nın eşiğe yaklaştığını öne sürerek 8 Ekim’de Suriye’de “en kötü senaryoların” gerçekleşmekte olduğunu söyleyerek uluslararası topluma harekete geçmesi çağrısında bulundu.


Kıbrıs senaryosu Türkiye için en az istenen seçenektir. Tam kapsamlı bir savaş çıkarına değil özellikle de Türkiye Amerika’nın desteği olmadan başlatırsa. Üye bir devlet saldırıya uğrarsa bütün müttefiklere o ülkenin savunmasına gelmesi çağrısında bulunan NATO Anlaşması’nın 5. maddesi kapsamında NATO desteğini toplamak da zor olacaktır. 5. madde NATO tarihinde sadece bir kez harekete geçirildi. Ve bu da 11 Eylül sonrasındaydı. Dahası Fransa gibi Avrupa ülkeleri geçmişte Türkiye’nin savunmasına gelmeye hevesli olmamıştı. Esad rejimine karşı tek taraflı bir savaş ABD’yi rahatsız edecek ve Ankara’nın Suriye’deki rakipleri Rusya ile İran’ı da kızdıracaktır. Bu ciddi bir endişe zira Moskova ve Tahran daha önce Kürt militanları desteklemişlerdi.


Kuzey Irak seçeneği illa ki Amerika’nın öfkesini çekmeyecek ama Türkiye’yi daha fazla PKK saldırısına maruz bırakacaktır. Buna İran’ın destekledikleri de dâhil. Tahran hâlihazırda Türkiye’yi Suriye konusundaki tavrı yüzünden cezalandırmak için PKK’yı teşvik ediyor. Büyük saldırılar Türkiye’nin ekonomisine zarar verip Erdoğan’ın popülaritesini azaltabilir.

Bu da, Türkiye’yi sınır ötesine ateş açarak Suriye top atışına misilleme yaparak statükoyla baş başa bırakabilir. Ne var ki bu Suriye krizini çözmeyecektir. Sadece siviller için güvenli bölgeler yaratmak için etkin askerî bir ambargo ve çok taraflı bir müdahale katliamı durduracaktır.

Suriye’ye müdahale etmenin bedeli yüksek olabilir ama sivil katliamı dinmeden devam ederse bütün ülkeler için bu bedel daha da artacaktır. Şu anda Suriye korkutucu bir şekilde 1990’ların başındaki Bosna’ya benziyor. Dünya orada Müslümanların katledilmesini durdurmak için harekete geçmediğinde cihatçılar savaşa katıldılar ve aslında laik kafalı Bosnalı Müslümanları dünyanın onları terk ettiğine ve cihatçılarla daha iyi olacaklarına ikna etmeye çalıştılar. Bosna’da uluslararası toplum çok geç olmadan müdahale etti. Suriye cihatçılar için bir sığınak hâline gelip radikalleşirse onu normalleştirmek “Sisifos’un Görevi” hâline gelebilir.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.