Umberto Eco: ‘Bazıları banka soyar, ben roman yazıyorum’

Umberto Eco: ‘Bazıları banka soyar, ben roman yazıyorum’

Nobel ödüllü romancı Orhan Pamuk ile ünlü İtalyan filozof-romancı Umberto Eco dün İstanbul’da düzenlenen söyleşide okurlarıyla buluştu.

Boğaziçi Üniversitesi’nin (BÜ) güney yerleşkesindeki “Gerçek, Kurgu, Tarih Üzerine Bir Diyalog” başlıklı söyleşiye, Bologna Üniversitesi Öğretim Üyesi, göstergebilim uzmanı Prof. Dr. Patrizia Violi moderatörlük yaptı. İki yazarın diyaloğu şeklinde gelişen toplantıda Pamuk, arkadaşlarının kendisini zaman zaman ‘paranoyak’ olmakla suçladığını aktararak, buna, “Neden paranoyak olmayayım? Hemen hemen 35 senedir romancıyım. Roman sanatının paranoyakça bir yanı da vardır.” cevabını verdiğini söyledi. Pamuk, daha sonra Eco’ya dönerek, “Sen paranoya konusunda büyük bir uzmansın, belki bu konuyu benden daha iyi açıklarsın, ne diyorsun?” diye sordu. Bunun üzerine Eco da “Paranoyakça hikâyeler anlatmak için paranoyak olmaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Benim mottolarımdan biri şöyledir: ‘Doktor, bütün paranoyaklar beni takip ediyor!’ Yani paranoyaklar tarafından kuşatılmış durumdayım diye paranoyak olmam gerekmiyor.” dedi. Moderatör Violi, iki yazara niçin roman yazmayı tercih ettiklerini sordu.  Pamuk, 7 yaşından 22 yaşına kadar ressam olmayı istediğini anlatarak şöyle devam etti: “Ama sonunda yalnız bir hayat yaşamak istediğimi anladım. Üstlerimden emir aldığım, astlarıma emir verdiğim bir hayatım olsun istemedim. Hayal gücü olan bir insanın yalnız hayatını yaşamak istedim. Bir nedenle, ressam olamayacağımı fark ettim. ‘Niçin romancı olmayayım öyleyse?’ diye sordum kendime.” Çoğu insanın ‘Yazarım, çünkü söyleyecek şeylerim var.’ dediğini aktaran Pamuk, kendi durumunun bunun tersi olduğunu belirterek, “Dürüst olmak gerekirse, benim söylemek istediğim şeyler sonradan geldi. Yazar olmak istedim, çünkü yalnız bir hayat yaşamak istiyordum. Bunu da başarabildiğim için çok mutluyum.” dedi.

‘Hiçbir zaman aşk öyküsü anlatmam’

Aynı soruya cevap veren Eco ise “Bazı insanlar banka soyar, bazıları Mont Blanc’a tırmanır, ben de roman yazıyorum. İnsanların kişisel tercihlerini tartışamayız.” dedi. Eco, kendisinin de ‘anlatma’ işine küçük yaşta başladığını söyledi ve ekledi: “Ancak bir süre sonra romana yeteneğim olmadığını görüp vazgeçtim.”

Söyleşinin en ilgi çekici bölümlerinden biri usta iki romancının yazdıklarına kendilerini ne kadar dahil ettikleriyle ilgili bölümdü. Eco, kendisini kurguya çok fazla dahil etmekten yana değil, bunu şu cümlelerinden anlıyoruz: “Belki de yazdıklarıma çok fazla duygusal olarak katılmak istemiyorum. Hiçbir zaman bir aşk öyküsü anlatamam mesela. Özel şeylerden bahsetmek yerine Napolyon’dan bahsetmeyi tercih ederim.” Pamuk ise bu konuda Eco’ya göre çok daha açık bir tutum sergiliyor: “Bence her türlü özel şeyi karakterlerinize uyarlayarak anlatabilirsiniz.”

‘Pamuk’un söylediklerini tekrar edemem, intihal olur!’

Söyleşinin sonunda Pamuk, “Eco burada olduğu için çok mutluyum. Kendisi büyük bir yazar. Bu sohbet toplantısı düzenlendiği için minnettarım. Kendisinden pek çok şey öğrendim. Kendisine şükranlarımı sunuyorum. Büyük bir yazar, bu da harika bir sohbet oldu, bu fırsat için teşekkür ediyorum.” dedi. Pamuk’un sözlerine espriyle karşılık veren Eco da “Doğrusu onun sözlerini tekrar edemem çünkü bu intihal olur.” diye espri yaptı.

 

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.