İngilizler, ‘Diana’yı neden sevmedi?

İngilizler, ‘Diana’yı neden sevmedi?

Sevgisi ülke sınırlarını aşan prenses Diana’nın filmi bir ay önce vizyona girdi. Gösterime girmeden önce büyük eleştiri alan filme tepkiler gelmeye devam ediyor. Prensesin hikayesini filme aktaran ekip tüm dünyaya büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.

Ölümünden bu yana tam 16 yıl geçti Galler Prensesi Diana’nın. Ancak İngiltere’de, bir prensesten öte hâlâ kutsal bir varlık. Her ölüm yıldönümünde çeşitli etkinlikler yapılıyor. Ülkede yediden yetmişe, ‘Prenses Diana kimdir?’ diye sorsanız alacağınız cevap ‘Heart Love’dır. Sevgisi ülke sınırlarını aşan prensesin bir ay önce ömrünün son iki yılını anlatan ‘Diana’ filmi sinema severlerle buluştu. Gösterime girmeden önce İngiltere’de tartışmalara sebep olan film, İngiliz film eleştirmenlerinden de büyük tepkiler aldı.

Acımasızca çekilen bir film

En büyük tepkilerden biri Buckingham Sarayı’ndan geldi. İngiliz Kraliyet Sarayı basın editörü, filmin aşırı derece üzüntü verdiğini ve çok acımasızca çekildiği açıklamasını yaptı: “Ne Saray ne de İngiliz halkı bu filmi hiç gerçekçi bulmadı.” Londra polisinin Diana’nın meçhul ölümüne ilişkin yeni bulgulara ulaştığı, kaza süsü verilen olayın SAS komandoları tarafından yapıldığına dair tartışmalarının olduğu bir esnada Diana’nın son iki yılında yaşadığı aşkları konu alan bu filmin seyirci karşısına çıkması filme şüpheyle yaklaşılmasında en büyük sebeplerden biri. Dillerde dolaşan soru hep aynı: Kate Snell’in 13 yıl önce kaleme aldığı, ‘Diana: Her Last Love’ kitabı film olarak bugün karşımıza neden çıkıyor? Üstelik Diana’nın hayatıyla ilgili yeni bir detay sunmazken, hayatıyla ilgili karanlık bir yönü aydınlatmazken… Kazaya dair net bir bilgiye hâlâ sahip değiliz. Diana ömrü boyunca üzerine titrediği oğullarıyla sadece bir kez bir araya getiriliyor. 

Film, Diana’yı plastik ve absürt yaptı

Oliver Hirschbiegel’ın yönetmenliğini yaptığı filmin, milyonların gözünde Diana’yı küçük düşüren pek çok sahneyle dolu olduğu dile getiriliyor. Birçok ünlü İngiliz film eleştirmenleri de değerlendirmelerinde bunu söyledi. İngiliz yazar ve film eleştirmeni Peter Bradshaw, “Diana 16 yıl önce öldüğünde tereddüt etmiştim ama bugün o daha korkunç, daha feci bir şekilde öldürüldü. Bu film Diana’yı plastik ve absürt yaptı.” yorumunda bulundu ve bir daha film üzerine konuşmadı. İskoç romancı ve film eleştirmeni Kate Muir de filmi, çok saçma ve rezalet bulduğunu yazdı. Daily Mail Gazetesi yazarı film eleştirmeni Christopher Tookey ise filmi korkunç bulduğunu, filmin hiçbir heyecan uyandırmadığını kaleme aldı.

‘Dedikodu ve yalanlar üzerine bina edilmiş’

Gerçeklere dayandırıldığı söylenen filmin kaynağı olarak Diana’nın Pakistanlı erkek arkadaşı kalp cerrahı Dr. Hasnat Khan gösteriliyor. Oysa Khan, filme çok tepkili. Filmin tamamen dedikodu ve yalanlar üzerinde kurulu olduğunu The Mail On Sunday’e anlattı.

Kitabın yazarı Snell, 1990 yılında Brompton Hastanesi’nde Khan’ın yanına gidiyor. Bir kafede birer kahve içiyorlar. Snell, orada Khan’a, Diana hakkında bir kitap yazmayı planladığını söylüyor. Kalp cerrahı da, ona bu konuda yardımcı olmuyor. Hatta Snell’e, arkadaşları ya da akrabalarıyla görüşmesine rıza göstermiyor. Ancak Snell, büyük uğraşlardan sonra ulaşacak birilerini buluyor ve en sonunda kitabını 2001 yılında yayımlıyor.  Kalp cerrahı, Snell’in yazdığı kitabı bir kere bile eline alıp okumamış. Khan, şayet Snell’in kitabında akrabaları ya da yakın arkadaşlarının anlattıklarıyla hareket edildiyse çok yanlış şeyler yazılmış olacağını belirtiyor. Zira Prenses Diana ile ilişkileri hakkında kimsenin kesin bilgilere sahip olmadığını söylüyor. 

Khan: Filmi asla izlemeyeceğim

Pakistanlı Müslüman doktor, filmin yanlışlar üzerinde kurulu olduğunun kanıtı olarak filmdeki bazı yakınlaşma sahneleri için kullanılan fotoğraflar olduğunu gösteriyor. Filmi asla izlemeyeceğini söyleyen Khan, “Bir fotoğraf bile bana filmde nasıl yanlış bir portre çizdiklerini anlattı. Öyle bir şey asla aramızda geçmedi.” diyerek, Naomi Watts ve Naveen Andrews’in deniz kenarında yaşadıkları aşk sahnelerinin tümüyle yalan olduğunu, Prenses Diana ile öyle bir yakınlaşmanın aralarında geçmediğini, ilişkilerinin mesafeli olduğunu ve filmin çelişkiler üzerinde kurulu olduğundan söz etti. Film yapımcısına da asla film için onay vermediğini hatırlatıyor Khan. Bu bilgilerin nereden alındıkları hakkında da bilgi sahibi değil.

Gazeteciler Khan’ın telefonlarını hacklemiş

Khan, 16 yıl boyunca basından hep kaçmış bir kalp cerrahı. Prensesin ölümünden kısa bir süre sonra gazete bile almayı bırakmış. Geçtiğimiz yıl İngiliz telekulak skandalı üzerinde araştırma yapan polisler Khan’a gelerek, 2007  yılında The News of The World gazetesi tarafından dinlenilmiş olabileceğini söylemiş. Telefonların kim tarafından hacklendiği araştırılıyormuş hâlâ.

Diana’nın her ölüm yıldönümü için altı günlüğüne kendi memleketi Pakistan’a giden 54 yaşındaki kalp cerrahı, Diana’dan sonra asil bir Afganlı kızı ile evlenmiş. 18 ay evli kaldığı Afganlı eşinden ayrılmış. Kalp cerrahı, Prenses Diana hayattayken ona bir hayalinden söz etmiş. Pakistan’a taşınmayı düşünmüş, kendilerince bazı planlar yapmışlar: Khan, gönüllü bir kalp ünite merkezi açacak, Prenses de Pakistanlı kadınlarla hayır işlerinde çalışacak. Bu hayale Prenses kavuşamasa da Dr. Khan Pakistan’da büyük mağduriyetlerin yaşandığı  Badlot köyünde Abdul Razzaq Welfare Trust Hastanesi’nde bir kalp ünitesi açmaya mazhar olmuş. Ünite için gerekli yardımları toplamaya devam eden kalp cerrahı, çok yakında bu hayaline kavuşmuş.

Prenses Diana ile Khan arasında neler yaşandığı bilinmiyor ama bilinen bir gerçek var ki o da, hikâyelerini filme aktaran ekibin İngiltere’de büyük bir hayal kırıklığı yaşattığı.

Write a comment

No Comments

No Comments Yet!

Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.

Write a comment

Only registered users can comment.