[YORUM] Yeni yargı pakedi Türkiye’de hak ihlallerini artırır
Tasnim Motala*
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2002 yılında iktidara geldiğinde hem Türkiye hem de dünya kamuoyu ülkedeki otoriter günlerin artık sona ereceğini umuyordu. Şimdilerde ise Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki AKP’nin bu umutlara ihanet ettiği düşünülüyor.
Türk hükümeti son dönemde muhalif seslere karşı gittikçe artan bir otoriterliği benimsedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümetin Türkiye’deki protestocular üzerindeki baskısını ‘sistematik’ olarak nitelendiriyor. Etkili gazeteciler uydurma olduğuna inanılan suçlamalarla soruşturmaya maruz kalıyor, cezalandırılıyor. Toplanma ve gösteri hakkını ihlal eden ve göstericilere karşı orantısız güç kullanan güvenlik görevlileri aleyhine AİHM’de açılan çok sayıda dava bulunuyor.
Geçtiğimiz hafta AKP hükümeti sivil hakları daha da kısıtlayacak olan bir yasa tasarısını meclise sundu. Hükümetin Türkiye’yi istikrarlı bir şekilde polis devletine dönüştüren uygulamalarına paralel olarak iki AKP milletvekili, polis ve savcıları potansiyel muhaliflere karşı kullanılmak üzere geniş kapsamlı güçlerle donatan bir İç Güvenlik Reform Tasarısı hazırladı. Tasarının yasalaşması halinde siyasi muhalifler, gazeteciler, hali hazırda gözaltında bulunanlar ve daha ötesi AKP ile fikir uyuşmazlığı bulunan herkes gelecekte muhtemel sivil hak ihlalleriyle karşılaşma riski yaşayacak.
Bu tasarı hükümete, muhaliflerin malvarlıklarına el koyma hakkı veriyor. AKP destekçileri bu yasanın ‘demokratik hakları zedelemeyeceği’ teziyle eleştirileri gözardı etse de tasarının kamuoyuna yansıyan hükümleri, düzenlemenin doğuracağı muhtemel otokratik sonuçlar açısından uyarı veriyor. Tasarıya göre anayasal suçlar, yasama ve yürütme organına karşı işlenen suçlar ve terör bağlantılı suçlarla ilgili soruşturmalar esnasında şüphelilerin malvarlığına el konabilecek. Tasarının kapsamı çok geniş; bu yasayla idareciler toplanma ve gösteri hakkının en basit bir şekilde hayata geçirilmesini dahi ‘devlete karşı suç’ kapsamına alıp göstericilerin malvarlığına el koyabilir.
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç daha önce tüm yasal düzenlemelerin Avrupa Birliği kriterlerine uygun olacağını açıklamıştı. 2014 yılının Nisan ayında Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi, mahkumiyet kararı olmadan şüphelinin malvarlığına el konabilmesini öngören bir düzenleme yaptı evet, ama bu yasanın kapsamı çok dar bir çerçeveyle sınırlı tutuldu. AB, sınır ötesi faaliyet gösteren uluslararı organize suç örgütlerinin mallarına soruşturma aşamasında el konmasını yasalaştırdı. Türkiye’de öngörülen tasarıda ise şüphelinin malına el koyma hakkı veren suçun geniş çaplı bir suç ağına bağlı olması gerekliliği bulunmuyor. Hatta el konan malın iddia edilen suçla ilgisi bulunması dahi gerekmiyor. Yani Arınç’ın sözlerinin aksine TBMM’ye sunulan yeni yargı pakedi AB kriterleri ve uluslararası demokratik prensiplerle çelişiyor.
Yeni tasarı devlet tarafından yapılacak olan telefon dinlemelerinin alanını da oldukça genişletiyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu konudaki eleştirilere de “Önleyici dinlemelerin ne zararı olabilir ki?” sözleriyle cevap vermişti. Avrupa Sosyal Şartı, özel hayatın gizliliğini kutsal kabul eder. Mahkeme kararı olmadan yapılan dinlemeler bu hakkı ihlal ediyor. Ayrıca bu dinlemelerin hangi seviyeye kadar ulaşacağını da bilmiyoruz. Herhangi bir takip programının sınırları çok dar bir şekilde belirlenmeli ve bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulmalı. Yeni yasayla yapılacak olan dinlemelerin hukuki bir himayeye sahip olup olmayacağı henüz bilinmiyor.
Ayrıca, geniş kapsamlı dinlemeler insanların ifade özgürlüğü üzerine soğuk su döken bir etkiye sahip. Böyle ortamlarda vatandaşlar muhalif olarak damgalanmamak için – evlerinin içinde dahi – adımlarını daha dikkatli atar, söylediklerine fazlasıyla dikkat eder. Arınç’ın sorusunu yanıtlamak gerekirse; önleyici dinlemeler, devlet otoritesinin rahatsız edici bir şekilde sınırlarını aşıp, vatandaşların sahip olduğu temel hakların kullanımını kısıtlamasıdır.
Yeni tasarı, hukuki himayeler dahil edilse dahi arama emirleri için öngörülen standartları da düşürüyor. Şu anki yasaya göre yasal bir arama kararı alınabilmesi için ‘somut karara dayanan kuvvetli şüphe’ gerekiyor. Yeni yargı pakediyle bu şart ciddi bir şekilde düşürülerek ‘makul şüphe’ye indiriliyor. Kararı eleştirenlere göre ‘makul şüphe’ye indirilen arama kararı standardı muhaliflere karşı ciddi şekilde suistimal edilebilir.
Son olarak yeni yargı pakedi şüphelilerin haklarını ve sanık avukatlarının dava dosyasına erişimini de önemli oranda kısıtlıyor. Bu yasak adil yargılanma hakkının ciddi bir şekilde ihlali manasına geliyor. Tasarı yasalaşırsa avukatların müvekkilleriyle ilgili bilgilere ulaşma hakkı engellenecek ve zaten sanık aleyhine kümelenen bu sistemde müvekkiline yardım etmesinin önüne geçilecek.
Yeni yargı pakedi, başta polis olmak üzere devlet görevlilerine her türlü dokunulmazlığı veren geniş bir serbestlik sağlayacak. AKP hükümeti, yasanın ülkede hukukun üstünlüğünü sağlayabilmek açısından gerekli olduğunu savunuyor. Halbuki, tam aksine bu yasa Türkiye’de otoriterliği ve insan hakları ihlallerini artırarak anlaşmazlıkları bir üst perdeye taşıyacak. Ki bunun ne Türkiye’ye ne de bölgeye faydası var.
*Yale Üniversitesi, Hukuk Fakültesi. Bu yazı Zaman Amerika için kaleme alınmıştır.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment