[YORUM] Camia’nın kaybetme kuşağında kazandıkları
İnsandaki sabırsızlık duygusu onu hep süreci değil sonucu sorgulamaya itiyor ve biz bu motivasyonla izlediğimiz bir filmin dahi en başından sonu hakkında tahminler yürütme şeklinde bir fikir refleksi yaşıyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz sürece dair de toplumun ne söylendiğinden ya da niye söylendiğinden çok işin sonunda kimin ne kazanacağı/ne kaybedeceği üzerine bir merak duygusu içinde olduğunu görüyoruz. Dahası bir kısım çevreler de kurnazca kazanan tarafla ilgili emareler belirinceye dek sessizliğini koruyor. Oysa duruş belirlemek için ideal erteleme süresinde samimiyet algısı oluşturabilmelerine imkan tanıyan sınır çoktan aşıldı.
Kim, hangi tahlil ile konuya yaklaşırsa yaklaşsın umum, genel perspektifte iki taraf olduğunu kabul ediyor; biri siyaset biri de elbette Camia. Her ne kadar bir kısım çevreler cemaat olarak nitelendirme ısrarını sürdürse de sosyolojik hiç bir cemaat tanımlaması bu sivil hareketi kapsamıyor. Dahası bu kavram hareket gönüllülerinin kendilerini ifade etme biçimlerine de uymuyor.
Her ne kavram ile ifade edilirse edilsin yaşanan çalkantılı süreç sonunda kimin ne kazanacağına dair şimdiden sosyal bilimciler öngörülerde bulunma adına fikir yolculuğuna koyuldu. Şimdi Camia’nın yeni dönemde nasıl bir konuma sahip olabileceği ve elde edeceği şaşırtıcı sosyal sıçramaları ele alalım:
Türkiye, dünyayla aynı dönemde ilk defa siyaset, medya, sermaye ve yargı faktörlerinin yanında yepyeni bir aktörle tanıştı: Sosyal medya. Tüm dengelerin tekrar kurgulanmasını zorunlu hale getiren bu faktör sayesinde halk kitleleri toplumsal olaylarda tarih boyunca alışılagelmiş etkisizliğini yıkarak aktif bir rol almanın heyecanını yaşıyor. Bu etkinliğin ilk ispatı kuşkusuz sağlıklı sonuçlar doğurup doğurmadığının ayrı bir tartışma konusu olan Arap Baharı oldu. Yaşanan bu tecrübe ile birlikte dünya, sivil toplumun gücünü hesap katma mecburiyetine doğru yol alıyor.
Sosyal medya gücünün amiral gemisi olarak bilinen Twitter’da son 3 aydır devam edegelen enteresan bir olgu sosyal bilimcilerinin olduğu kadar dünya medyasının, toplum mühendislerinin ve siyasi otoritelerin de dikkatini çekiyor. Camia’nın sevenleri tarafında oluşturulan etiketler bir kaç gün istisna edilecek olursa aralıksız Türkiye’de, daha da ilginç olarak tüm dünyada ve yirmi dört saat süreyle devamlı olarak birinci sıraya yerleşiyor. Bu apaçık fotoğraf sayesinde Camia, sivil tabanı hakkında önemli ipuçları veriyor. Şimdi dünya, daha önce yalnızca bir grup öğretmen ve esnaftan oluştuğuna inandığı bu hareketin tüm dünyada katılımcı ve düşünen müntesipleri bulunduğunu, dünyada olup bitenler hakkında bir duruş belirlediklerini kabul ediyor ya da edecek. Bu resim sayesinde Camia hiç hesaplamadığı bir tanınma – batıdaki tabiriyle PR (public relations) – imkanı buldu ve dahası toplum mühendislerinin küresel hesaplarını da altüst etmiş oldu. Süreç sonrasında artık yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada yapılacak küresel hesaplarda Camia’nın sivil toplum gücü dikkate alınacak.
Bu tanınmanın doğal bir sonucu olarak siyasal güç dengeleri tarafından kurumsal bir muhatap olarak algılanması, Camia’nın heybesine koyduğu ikinci bir kazanım olarak dikkatleri çekiyor. Örneğin 28 ülkeyi temsil eden Avrupa Birliği’nin çözüm merkezli tavsiyeleri çerçevesinde Camiayı muhatap olarak görmesi tüm dünyada kurumsal bir kabulleniş olarak değerlendiriliyor. Bu süreçle birlikte Camia, Orta Asya’nın ve Afrika’nın gelişmekte olan ülkelerinin devlet başkanlarından sıkça duyduğu övgü kabuğunu kırdı ve batı dünyası tarafından da tanınma ve aynı anda kabul edilme fırsatı yakalamış oldu.
Camia’nın Fethullah Gülen’le başlayan şekillenme sürecinde Risale-i Nur kitaplığında yer alan eserlerin temel kaynaklar olarak kabul edildiği ve hareketin felsefesini oluşturduğu bilinen bir gerçek. Bu felsefenin en temel ayaklarından birinin de siyasetten uzak kalma prensibi olduğu kuşkusuz. Risale-i Nurların yazarı bu konuda kesin çizgilerle duruşunu ortaya koyuyor. Fakat Türkiye’nin son 70 yıldır sahip olduğu siyasi tecrübesinde Menderes ve Özal örnekleri, bu siyasetçilerinin vefatlarının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen arkalarından hiçbir sui istimal vak’ası ortaya konulamaması gerçeği, dolayısıyla siyasetten neden uzak durulması gerektiğine dair bu tabanda pratikte bir tecrübe sunma noktasında güçlüğe neden oluyordu. Yine bu süreç, siyaset zeminin en sağlam temelleri bile darmadağın edebileceğini ve bu sert etkenlere inananların da kapılıp tarumar olabileceğine dair bir kaç nesle yetecek ölçüde bir tecrübe birikimi bırakmış olacak. Süreci, hareketin gelecek nesillerine önemli bir tecrübe sermayesi olarak aktaracağı muhakkak.
Dördüncü bir kazanımın Camia’yı temsil eden kurumlarca elde edildiği her geçen gün biraz daha belirginleşiyor. Bu kurumlar üzerine kurulan baskılar, aylardır geceli gündüzlü devam edegelen denetimler, yalnızlaştırma-marjinalleştirme söylemleri ve sermaye gruplarının batırılma girişimleri sayesinde Camia’nın farklı yönlerini oluşturan tüm kurumların daha süreç bitmeden onlarca yılda alabileceği mesafeyi birkaç ayda toplumsal motivasyonun itici gücüyle aldığı görülüyor. Zaman Gazetesi, tarihinde ulaşamadığı tiraj rakamlarına ulaşarak yüzde otuzluk bir büyümeyi stabil hale getirme başarısıyla okuyucu kitlesini ve halk desteğini her türlü engellemelere ve satış yasaklarına rağmen arttırıyor. Yardım faaliyetleri tüm denetimleri en sert yaklaşımlara rağmen aşıyor ve kurumsallığında uluslararası standartların üzerinde bir seviyeyi yakalıyor. Finans kurumları, özellikle ortaya çıkan ve batırma hamlelerinin tarihi vesikaları olarak hafızalara kazınan ses kayıtları sonrasında halkın evini, arabasını satarak parasını yatırma yarışına girmesi gibi bir sosyal duyarlılıkla karşılaşıyor ve yine süreç daha devam ederken sermayesini belirgin bir şekilde artırıyor. Özetle Camia kurumsal yönüyle onlarca yılda alamayacağı yolu bu olumsuz gibi görünen aksi rüzgarı kendi lehine çevirmeyi başararak alıyor.
Camia toplumun her kesimiyle kucaklaşma hedefini sıklıkla dile getiriyor ve özellikle doksanlı yıllarda Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı aracılığıyla başlatılan kurumsal adımlar vasıtasıyla bu hedefine dair somut adımlar atıyor. Fakat vardığı son noktayı da içine aldığımızda samimiyetine dair sol kesimleri bir türlü ikna edemiyordu. Attığı tüm adımlar bir ajandanın sonraki adımı olarak nitelendiriliyor ve anlaşılamama çıkmazı yaşıyordu Camia’nın gönüllüleri. Süreçle birlikte on iki yıldır demokratik adımlarında alkışladığı siyasi bir hareketi, tüm sert müdahalelerin bedelini ödemeyi göze alarak eleştirip, demokratik kriterlerin arkasında dirençle durması, bir çok kesim tarafında şaşkınlıkla karşılandı ve bu kesimlerin Camia’ya dair fikirlerini yeniden gözden geçirmesine neden oldu. Tarihte sosyal oluşumların takip ettikleri hareketlerde, yanlış bir zemine girildiğinde yön değiştirme refleksi gösterememeleri sonucunda ömürlerini noktaladıkları, direnç gösterip doğruda ısrar edenlerinse bu süreçlerden güçlenerek ve gelenek oluşturarak çıktıkları bilinen bir sosyolojik gerçek. Yaşanan her türlü tahrip hamlesine rağmen Camia’nın doğruda gösterdiği kararlılık sol gelenekten gelen insanlarla birlikte kendisi hakkında önyargısı bulunan tüm basiretli ve ferasetli çevrelerde de olumlu bir hafıza oluşturmakta. Bu kazanım göz önünde olmasa da sosyal olarak uzun vadede Camia’yı daha itibarlı ve geniş bir zemine taşıyacak önemli bir sıçrama olarak kayda geçecek.
Hali hazırda içinden geçilen süreç neticelenmeden emareleri gözlemlenen bu kazanımlar ile birlikte, sonrasında yaşanması muhtemel bir sıçrama da Camia’nın sahip olduğu mobilizasyon sahasında olacak. Hicret olarak tanımlanan ve bu hareketin en ödemli dinamiği, farkı olarak kabul edilen bu müessesenin geçmiş yıllara oranla dramatik bir düşüş gösterdiği Gülen’in Bamteli adıyla yayınlanan görüntülü sohbet konuşmalarında sıklıkla dile getiriliyordu. Dershanelerin kapanması hamlesiyle başlayan ve Camia’nın varlığını ortadan kaldırma adına ortaya konan zorlaştırma politikaları yine Risale-i Nur kitaplığında yer alan ve Gülen’in sürekli ifadelerinde yer verdiği Cebr-i Lutfi kavramıyla İlahi sevkin zorunlu kıldığı göç hareketinin hızlanmasına neden olacaktır. Gülen’in önem verdiği hususların başında yer alan hareket kabiliyetinin devam etmesi, Camia’nın büyümesini sağlayacak en önemli dinamik olarak öne çıkarılır. Daha önceki darbe dönemlerinde, 28 Şubat süreci gibi dönemlerde yaşanan sosyolojik göç hareketi hep yurt dışında ayağı olan sosyal gruplar adına bir kazanç olarak neticelendiği dikkat çeker. Yaşanan gelişmeler de hareketin dünya sathına yayılmasında önemli ölçüde ivme kazanmasını sağlayacak.
Her geçen gün yenileri ortaya çıkan kazanımların şimdilik en belirgin olanlarından sonuncusu da Camia’nın bir menfaat mevzu bahis olduğunda yanında yer almadığı gibi karşısında konumlanacak bir kitleyi yazılı, sözlü ifadelerle bir vesikalar bütünü halinde ayırt etmesi halidir. Her durumda bu hareketin en temel felsefesi gereği toplumun herhangi bir kesimini diyaloğun dışında bırakması söz konusu olamaz. Aksi durumunda tüm geçmiş birikimini reddetmiş sayılacağı ve beslenme kaynakları ile ters bir duruş olacağı açık. Fakat Camia tüm bu fırtınalar ışığında tutunacağı dalların turnusol etkisiyle belirginleşmesi sayesinde ile küresel projelerinde, güven bunalımı risklerine karşı etkin bir fotoğrafa sahip olmuştur. Çıkılacak yolculuklarda ve yürünecek projelerde bir referans sermayesi olarak değerlendirilen bireysel ve kitlesel tarihçede tüm gelişmeler, söz ve cümleler satır satır yerini almaktadır. Bu bahsin ifade ettiği mana, uzun vadeli bir kazanım olarak da değerlendirilebilir.
Peki Camia popüler kültürden bir örnekle bir Survivor yarışmacısı gibi yorgun bir kazanım elde ettiğinde siyasetin durumu acaba ne olur? Siyasi tarihimizde CHP dışında liderinden sonra devam edebilen parti örneği yoktur. Bunun olabilmesi için üzerinden üç nesil geçmiş bir siyasi geleneğe sahip olmak şarttır. Başta Amerika olmak üzere dünyada örnekleri olsa da ülkemizde darbelerle kesintiye uğrayan siyasi tarihimiz, sağ düşüncenin bu geleneği oluşturmasına izin vermemiştir. Bu minvalde yeni oluşumlar adına taşımak istediğim en büyük umut, bir daha benzer hukuk ihlallerinin yaşanmaması adına çok daha güçlü bir anayasa hazırlanmasıdır. Fakat bu beklentinin de gerçeklikten uzak olduğunu farkında olarak, yalnız geriye doğru alınan mesafenin giderilmesinin bile önemli bir kazanım olacağı açıktır. Bu kaybedişin telafi edilmesinde de maddi ve hukuki bir yol alınabileceği muhakkak. Dünya Müslümanları için Müslüman bir lidere duyulan güvenin tekrar kazanılması ise ne yazık ki çok daha uzun bir zaman alacaktır.
Yaşanan kuşak ‘kazanma’ yada ‘kaybetme’ kuşağı olabilir, süreci verimli değerlendirmek ve olumsuzlukların ortaya çıkaracağı fırsatları keşfedip verim alma motivasyonu ile sürece yaklaşmak hepimiz için kazançlı bir duruş olacaktır.
Bugünü kurtarmaya odaklananların yarını da gözden kaçırmamaları, vizyon ehli her kişinin ve toplumun şiarıdır.
Nureddin Karaca
Sosyolog
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment