Profesör Wagner: Gülen ile sevgi anahtar
Profesör Walter Wagner ‘Başlangıçlar ve Sonlar- Fethullah Gülen’in Günümüz Dünyası’na Bakışı’ isimiyle çıkan yeni kitabında Gülen’in İslami eskatoloji (dünyanın sonu ve öbür dünyayı anlatan ilahiyat bölümü) ve günümüz dünyasının sorunlarına dair görüşlerini irdeliyor. Wagner’a göre dünya insanlığa peygamberi sevgi mesajını iletecek bir lider yokluğu krizi yaşıyor. Geçen yüzyılda dünya insanlığın ihtiyaçlarını göz ardı eden otoriter liderlerden çok baskı gördü.
Wagner: “Hitler vardı, Stalin vardı, ve Üsame bin Ladin vardı. Çok dikkatli olmalı ve kalbimizi iyi analiz etmeliyiz. Gülen’in bakış açısında anahtar sevgi. Karizmatik bir lider sizi sevgi ve kucaklamaya yönlendirmiyorsa, çok dikkatli olmalısınız. İnsanların lidere aç olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu ülkede ise liderliğe ve çıkmazların aşılmasına büyük ihtiyaç var. Liderliğe ihtiyacımız olduğunu kabullenmeye ihtiyacımız var. Bu tanrı tarafından bahşedilmiş de olabilir sonradan da geliştirilebilir. Camilerde, okullarda, kiliselerde ve sinagoglarda geliştirilebilir. Asıl olan diğerlerinden korkmamaktır. Bu bir anahtar. Gülen de farklılıktan korkmuyor.” diye anlatıyor.
Today’s Zaman Wagner ile yeni kitabı ve Fethullah Gülen hakkındaki görüşlerini irdelemek için bir söyleşi yaptı.
Sayın Gülen hakkında bir kitap yazma fikri nasıl gelişti?
Pensilvanya’nın Betlehem şehrindeki Moravian İlahiyat Fakültesi’den pek çok öğrencim var. Ayrıca Lüteriyen Merkezi’nde de dersler verdim. Hıristiyan’ım, Lüteriyen sitili Protestan Hıristiyan bir kişiyim. Hizmet’te yer alan ve Fethullah Gülen Hocaefendi’den ilham alan Türk ve Müslüman öğrencilerim var. Ayrıca kendisiyle bir kere akşam yemeği buluşmamız oldu. Gülen’in maneviyatı ve derinliği beni çok etkiledi. Kendi aurası, etki alanı olan bir kişi. Son derece nazik ve şefkatli, aynı zamanda derin. Bu deneyimle kendisine ilgim arttı. Kur’an hakkındaki kitabım ‘Kur’an’ı açmak: İslam’ın Kutsal Kitabı’nı Tanıtmak’ Hizmet’le ve Türk toplumuyla tanışmadan önce yazdığım bir eserdi. İftar buluşmalarının akabinde bir Türkiye gezisine katıldım. Philadelphia’daki Temple Üniversitesi’nde yapılan bir konferansta sunum yapmam için teklif geldi. 15 dakikalık akademik bir ün; son sunum olduğu için ve “Acele edin, bu oda başka bir aktivite için gerekli.” denildiği için aslında 12 dakikaya indirilmişti. Fethullah Gülen’in barış, çevre ve yaradılış hakkındaki görüşlerinin tartışıldığı bir konferanstı. “Nasıl birşey yapabilirim?” diye düşünmeye başladım. Kendisinin ilahiyata, maneviyata ve dünyanın yaradılışı, insanların yaradılışı ve kaderi, ve öbür dünyaya dair görüşlerinin merkezinde “Bunların arasında ne yapmalı?” sorusu yer alıyor. Başlangıcınız ve tekrar dirilişiniz. Bana göre onu ve onun düşüncesinin anahtarı olan Said Nursi’yi okumak önemli. Ama literatüre ve başkalarının ne dediğine bakınca ondan, Said Nursi’den ve Hizmet’ten sosyal hareket, toplumsal değişim gibi bahsediliyor. Ve anladım ki, hayatın nerde başladığını, ne ifade ettiğini, nereye gittiğini gösteren büyük resme ulaşıyorsunuz. Kur’an çalışırken de bunlara hakim olmak ayrıca mühim.
Eskatoloji ile alakalı konular
O zaman, onun vizyonu ve dünyaların başlangıcı ile ilgili düşünceleri ve eskatoloji vizyonu üzerine yoğunlaşıyorsunuz. Eskatoloji ile ilgili konular kitabınızın özünü oluşturuyor. Doğru mu?
Evet, özellikle de mutlak sonun öncesi. Sona iki çeşit bakış vardır, biri koparmak, diğeri ise tamamlamak. Bu bakış açısı İncil’de, Hıristiyanlık’ta ve Yahudilik’te, de aynı şekilde yer alır. Bu dünyanın Hz. İsa ile tamamlanacağını belirtir. Bu dünyayı tamamen atmak anlamına gelmez. Tanrı bizim için hazırladığı planı tamamlamamızı sağlayan çeşitli fırsatlar sunar. Bu cehalet, yoksulluk ve fitne ile savaşmamızı sağlar ki Hizmet de buna ağırlık veriyor.
Kendisiyle konuşmanız sırasında edindiğiniz izleminleri bizimle paylaşmak ister misiniz?
Onunla konuşurken derin bir saygı hissine bürünüyorsunuz. Onu tanıyanlar için öyle bir kişi ki odaya girdiğinde ayağa kalkıyorsunuz. Zorunda olduğunuzdan değil, onun varlığı sizi ayağa kalkmaya yöneltiyor. Saygınızı göstermek istiyorsunuz. İngilizce konuşamıyor, bu yüzden tercüman kullandık. Herkesi sessizce dinleyerek, sorularını içselleştirerek ve belki de soranın düşünmediği kadar derinliklerine inerek yorumluyor. Birisi birşey söylediğinde Hocaefendi “Bir de şu açıdan bakalım.” diye karşılık veriyor. İyi bir öğretmen.
Kendi metodolojinizden bahseder misiniz? Nasıl bir araştırma yapıyorsunuz, kitabı yazarken hangi çeşit kitaplar okudunuz?
Akademik hazırlığım kısmen erken Hıristiyanlık tarihi ve bütüncül olarak Hıristiyanlık tarihini, İncil çalışmalarını içeriyor. Eskatolojiye aşinayım. Ahitler hakkında dersler verdim. İslam hakkında biraz bilgim var. Daha çok öğrenmeye çalışıyorum. Metodolojimin bir kısmı araştırmamın içinde. Aslında başka bir kitap için çalışıyordum. “Neden Temple’da verdiğiniz sunum üzerinde çalışıp onun üzerinden bir kitap hazırlamıyorsunuz?” diye teklif ettiler.
Üç dinde eskatolojik benzerlikler ve ayrılıklar konusunda konuşabilir miyiz? Sizce eskatoloji Hıristiyanlık için önemli olduğu kadar İslam için de önemli mi?
Öyle olduğunu düşünüyorum fakat İslam’da aynı kelime kullanılmıyor. Son, yeniden diriliş daha çok kullanılan kelimeler ama ben bu konseptin var olduğunu düşünüyorum. Yahudilik’te ve İncil’deki yer aldığı gibi, Hirıstiyanlar’ın Eski Ahit dediği metinde bu durum biraz karışık. Yahudiler bazen “Biz bu konuları spekülasyon yapanlara ve takvim verenlere bırakıyoruz. Bu tehlikeli; Müslümanlar’dan da takvim verenler var. Kıyamet ve dünyanın sonuna dair düşünceler… Pek çok Yahudi “Bunları Tanrı’ya bırakalım. Biz adalet ve merhamet için elimizden geldiğince çalışmalıyız.” diyecektir. Hıristiyanlık’ta bu çok farklı. Hıristiyanlık Yahudiliğin içinden bir hareket olarak türer ve Tanrının hakimiyetinin geleceği konusuna yoğunlaşırken “Ne zaman gelecek?” sorusuna cevap arar. Kimisi bunun bir son olduğunu savunur, kimisi tamamlama olduğunu, İncil’de ve Hıristiyanlık’ta bu iki fikir yanyana ilerler. Hıristiyanlar arasında Hz. İsa’nın cennetten veya başka bir boyuttan dünyayı etkileyeceği, insanlara en güzel şekilde yaşamaları için, örneğin merhamet, şefkat, hizmet, alçak gönüllülük toplumu kötülüklere itmemek, toplum ahlakı gibi temel prensipleri vurgulayan bir inançla, ilham vereceğine inanan guruplar var. Bu İslam’da da var ve Hocaefendi’de bunu gördüm. Hz. İsa fiziksel olarak dünyaya dönmese de Müslüman, Hıristiyan veya Yahudi toplumlarına etkisi mutlaka olacağı düşünülüyor.
İslami düşüncenin merkezinde Gülen
Sayın Gülen’in eskatoloji konusundaki düşüncelerine yoğunlaştığınızda ne görüyorsunuz?
Kendisi Kur’an’dan, hadislerden ve Said Nursi’nin eserlerinden bir derleme ve analiz yapıyor. İslami düşüncenin merkezinde yer alan bir kişilik; kendisine özgü bir insan; kimseyi taklit etmiyor; ama çeşitli görüşleri derliyor ve birbirleriyle olan ilişkileri açıklıyor. Adaleti ve insanları çaresizlikten umuda ulaştırmayı hedef olarak ortaya koyan bir anlayış getiriyor. Bu minvalde, önemli noktalar dikkat çekiyor: üç mühim problemin cehalet, yoksulluk ve bölünme olduğunu; ve bu sorunları çözmenin yolu ise eğitim, sosyal adalet, ve insanlar arası diyaloğu arttırmak olduğunu savunuyor. Dolayısıyla kendisinin vizyonunda dinler arası diyalog çok önemli bir yer teşkil ediyor. Eskatoloji konusu da bu diyaloglar çerçevesinde tartışılmalı. Kur’an, İncil, peygamberlik, maneviyat, aile, kadınlarla ilişkiler ve çocuklara dair konuları konuşabiliriz. Daha da derine inmek için hayatın anlamını konuşmalıyız. Nereye ve nasıl gidiyoruz bunlara kafa yormak önemli.
İslam bazı kişi veya gurupların hataları yüzünden şiddet ve terör ile anılır oldu. Size göre Gülen kendisini bu konumdan nasıl ayrıştırıyor ve tam tersi bir vizyonu öne sürüyor? Fark nedir? Sizce bunu nasıl başardı ve motivasyonu nedir?
Aslında kendisi bunu çok açık bir şekilde yazmış: “Hem Müslüman hem de terörist olamazsınız.” diyor. Sanırım bu 11 eylül sonrası yazdığı bir makalenin de ismi. New York Times’ta tam sayfa yayınlandı. 11 eylül kargaşası çok gürültülü olduğu için kimse dinlemedi tabiki. Örneğin, İran İslam Cumhuriyeti buna karşı çıktı. Ancak kendisi kesin bir şekilde ve sürekli olarak bir Müslüman’ın asla bunu yapamayacağını belirtti. Kur’an da zaten bunu söylüyor. Bunun İslam adına çıkarılmış bir felaket olduğunu Kur’an’dan örnekler vererek açıklıyor. Bence, Hizmet hareketi diyalog, işbirliği ve bunları yapmak için politik değil manevi bir ortak payda bulmayı öneriyor. Birbirimizi yok etmeyelim, beraber çay içelim ve konuşalım diye öneriyorlar. Çay ve baklava ile diyalog başlar ama daha da derine dalmak için kebap da lazım… Gülen kendisini Peace Islands Institutes (Barış Adaları Enstitütüleri) aracılığıyla farklı bir konuma oturtuyor. Bu adaları kıtalara dönüştürmek için uğraşıyor Hizmet. İslami bakış açısında çabalama, anlayış, eğitim ve yardımlaşma önemli yer tutuyor. Okullar ve üniversiteler açılması da bu açıdan dikkat çekici ve önemli adımlar. Tacikistan, Kazakistan, Azerbaycan ve eski Sovyet Cumhuriyetler’ine nasıl bir İslam hakim olacak? Bu önemli…
Bazılarına göre dinler arası diyalog imkansız. Siz ne düşünüyorsunuz?
Dinler diyalog yapmaz, insanlar yapar. Bu çok önemli. İnsanlar bir araya gelmeli, baklava yemeli, yemek yemeli, oturup konuşmalılar. Bence buradaki öğrenciler bunu mümkün kılıyor ve umut vaad ediyor. Benim yaşımdakiler ise geriye daha güzel bir dünya bırakmalılar. Gülen de aslında bunu yapabileceğimizi söylüyor ve bununla meşgul oluyor. Türkiye’deki ve İslam dünyasındaki hareketler arasında nasıl bir ilişki var bilmiyorum. Bence Mahatma Gandi, Salvador’lu Başpsikopos Romero, John Sobrino ve diğerlerini sayabiliriz. Bu insanların bazılarına tanrı tarafından manevi güç verilmiş. Hıristiyanlık’ta biz buna karizma, dışardan gelen bir yeti olduğunu söyleriz. Bu kimselere ilham gelmiş olabilir. Manyetik bir alana sahip olan bu kimseler işbirliği şartlarını oluşturabilirler. Böyle bir nimeti iletiyor olabilirler. Bence Hz. Muhammed, İsa ve diğerlerinin böyle yetileri vardı. İnsanları bir araya getirip daha iyi kişiler olarak ayrılmalarını sağlıyorlardı. Buna İslam’da ve Hıristiyanlık’ta Allah’ın hikmeti diyoruz. Bu tanrının güzel isimlerinden biri zaten. Bu kişiler doğru yolda ilerleyebilenlerdir. Bazı insanların diğerlerini yıkıcı işlere yöneltebilme yetisi ve karizması vardır. Örneğin Hitler, Stalin ve Üsame bin Ladin bunlardan birkaçı. Dikkatli olmalı ve kalbimizin sesini iyi dinlemeliyiz. Gülen örneğinde anahtar sevgi. Nitekim karizmatik lider sizi sevgi ve kucaklamaya yöneltmiyorsa çok dikkatli olmalısınız. İnsanların düzgün liderlere hasret olduğu bir dünyadayız. Böyle liderlere ihtiyacımız olduğunu söylemeliyiz. Bu tanrının verdiği bir nimet olabilir ve sonradan da edinilebilir, camilerde, okullarda, kiliselerde ve sinagoglarda edindirilebilir. Önemli olan diğer kişilerden, farklı olandan korkmamaktır. Bu anahtar bir vizyon ki nitekim Gülen farklılıktan korkmuyor.
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment