Kanadalı akademisyenler gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki gösterdi
Türkiye’de medyaya yönelik operasyonlara bir tepki de Kanadalı akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve gazeteciler tepki geldi. Gözaltı kararlarını sert bir dille eleştiren Kanadalılar, demokrasinin önemine vurgu yaptı.
Toronto Üniversitesi Din Bilimleri Dalı Öğretim Üyesi Reid B. Locklin, basın özgürlüğünün demokrasinin temini için zaruri olduğunu ve gazetecilerin gözaltına alınmasının üzücü olduğunu dile getirdi. Gazetecilere yapılan baskı ve tacizlerin diktatörlüğe doğru gidişin bir işareti olduğunu belirten Locklin, kanunları ihlal edenler için mesleğine bakılmaksızın kovuşturma geçirebileceği gerçeğinin olduğunu, ancak bu şekildeki büyük çaplı gözaltıların özellikle medya dünyasına yapılmasının ise hukukun doğru ve tarafsızca uygulanmadığının göstergesi olduğunu söyledi. Locklin, “Ben de herkes gibi Türk hükümetinden bu kişilerin kanunlar karşısında suçsuz olduklarını kabul etmesini ve basının yasal özgürlüğünü destekleyerek buna bir son vermesini istiyorum.” şeklinde konuştu.
York Üniversitesi Uluslarası İlişkiler Bölümü öğretim görevlisi Yard. Doç. Dr. Sabine Dreher, tutuklamaların, hükümetin, hukukun üstünlüğü yerine keyfi uygulamaları tercih ettiğini gösterdiğini belirtti. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün polis operasyonlarına yönelik açıklamalarını hatırlatan Dreher, Örgütün, “Son meydana gelen gazeteci ve editörlere yönelik tutuklamalar eleştirel medyaya yönelik büyük bir operasyonun parçası gibi görünüyor Tıpkı İstanbul ve diğer şehirlerdeki hakimlerin görevden alınması gibi Zaman ve Samanyolu grubundaki gazeteci ve editörlerin devlete karşı bir organizasyonun parçası oldukları yönünde karşı kanıt oluşturulması hükümetin düştüğü durumdan kaynaklanıyor.” şeklindeki açıklamalara katıldığını söyledi.
ERDOĞAN KEDİNE TEHDİT OLARAK GÖRDÜKLERİNİ GÖZALTINA ALDIRIYOR
Gazeteci Michael Swan, demokrasilerin anayasa, seçim, bağımsız yargı ve özgür medyadan oluştuğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendine tehdit olarak gördüklerine göz altına aldırdığını ve karşıt görüşlüleri devletin düşmanı, karanlık komplocular ve fanatik ilan ettiğini kaydeden Swan, “Erdoğan rakiplerinin kendisi gibi insanlık onuruna sahip olduğunu unuttu. Ama Aynı şekilde Türkler de politik rakiplerinin insaniyeti karşısında kendi vatandaşlık kapasitelerini keşfettiler. Böylece Erdoğan Türk demokrasisini şüpheye düşürdü.” şeklinde konuştu.
Medya Danışmanı Yone Simidzu, gazetecilerin baskına uğramasının şoke edici bir durum dile getirdi. Basın özgürlüğünün demokrasinin temel şartlarından biri olduğunu belirten Simidzu, “Vatandaşlar görüşlerini korkusuzca dile getirebilme hakkına sahip olabilmeli. Türkiye’de gazetecilerin baskına uğraması beni şoka uğrattı. Bu durum bana sansürün karanlık yıllarını, 70’lerin Brezilya’sının askeri diktatörlük dönemini ve gazetecilerin yaşadığı zulmü hatırlattı.” dedi.
York Bölgesi Çocuk Yardım Derneği üst yöneticisi Patrick Lake ise, söz konusu gelişmenin Türkiye’nin Doğu ve Batı arasında köprü olması misyonuna zarar verdiğini kaydetti. Türkiye ve Gülen hareketi konusunda bilgisinin olduğunu belirten Lake, “Bu olağanüstü talihsiz durum gösteriyor ki, demokratik değerlerin saldırı altında olduğu başka yerlerde olduğu gibi Türk Hükümeti de demokrasi ve ifade özgürlüğü ilkelerinden dramatik bir şekilde uzaklaşıyor.” şeklinde duygularını dile getirdi
No Comments
Only registered users can comment.
Let me tell You a sad story ! There are no comments yet, but You can be first one to comment this article.
Write a comment